Kültür emperyalizminin özellikle ulusalcı, milliyetçi akımların eliyle oluşturduğu erozyon, birey isimleri üzerinden toplumun kimliği ve karakterini değiştirmeyi hedefliyor. Konu hakkında değerlendirmede bulunan Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Celil Abuzer, önemli uyarılarda bulundu.
İsimlerin kimlik inşasının aracı ve toplum kültürünün taşıyıcılarından olduğunu belirten Doç. Dr. Celil Abuzer, “İnsan isimleri, yer isimleri, eşya isimleri bunlar önemlidir ve geçiştirilecek şeyler değildir. İsimler kimlik inşası araçlarıdır. Kültür taşıyıcılarıdır. Bunun için isimleri sadece bir kelime olarak ya da lafız olarak görmemek lazım. Her ismin arkasında bir zihniyet vardır. Onun taşıdığı bir esas kaynak vardır. Bu yüzden bir insana ya da bir yere isim verirken bu düşünce ile hareket etmek gerekir. Çünkü biz geçmiş kültürümüzü isimler üzerinden çocuklarımıza aktarırız. Eğer buna dikkat etmez isek toplum olma bilincini kaybederiz.” dedi.
“İsimlerin insanların üzerinde psikolojik etkileri vardır”
Hz. Muhammed’in çocuklara isim verilmesi konusunda hassas davrandığını ifade eden Abuzer, sözlerine şöyle devam etti:
“Birincisi; Peygamber Efendimiz ‘Çocuklarınıza onların halkın içinde utandırmayacak güzel isimler koyun’ buyuruyor. Çünkü isimlerin insanların üzerinde psikolojik etkileri vardır. Çocuğun kimliğinin ve şahsiyetinin oluşmasında ismin çok büyük bir etkisi var. İkincisi; Peygamber Efendimiz İslam’ın tevhit inancına uymayan isimleri anında değiştirmiştir. Mesela Abduluzza, Abdullat gibi… Malumunuz o zaman putlara tapıldığı için bu isimler kullanılıyor. Biz nasıl ki Allah’ın kulu anlamına gelen Abdullah ismini kullanıyorsak müşrikler de o dönemde putların kulu anlamına gelen isimler kullanmışlar. Bu isimlere taşıyın bütün sahabenin ismini değiştirmiştir.”
“Urfa’ya kimliğini veren İbrahim peygamberdir, Abraham değil”
Toplumları değiştirmek isteyen odakların isimler ve gündelik olarak kullanılan kavramlar üzerine yoğunlaştığına dikkat çeken Abuzer, “Ana kimlik kurucu İslam’dır ve biz bu İslami duyarlılığımızı, kültürümüzü isimler üzerinden taşırız. Bu kişiler için olduğu gibi şehir ve meydan isimleri içinde böyledir. Mesela şehirlere kimliğini veren isimler vardır. Örneğin Urfa’ya kimliğini veren İbrahim peygamberdir. Bu Hz. İbrahim’dir ama Abraham değildir. Bu çok önemli bir ayrıntıdır. Abraham Urfa’yı temsil etmez. Çünkü son zamanlarda bazı yerlerde Abraham isminin kullanıldığını gördüm. Yetkililerin bu konuda daha duyarlı olması gerekiyor. Eğer siz Urfa’yı Abrahamlaştırırsanız Urfa’nın asıl kimliğini çökertirsiniz.” diye belirtti.
Çocuklara tarihi kahramanların isimlerinin verilmesi gerektiğini de hatırlatan Abuzer, bunun çocukla o ismin sahibi arasında bir bağlantı kuracağını söyledi.
“İslam’ın meydanlardan, caddelerden hatta insanlardan uzaklaştırılmaya çalışıldığını görürüz”
Son yıllarda kimi odaklar tarafından icra edilen projeler nedeniyle toplumun isim konusundaki hassasiyetinin ortadan kalkmaya başladığını belirten Abuzer, “Ben bir gün okulda sınıfta iken öğrencilerime şunu söylemiştim: Siz bir toplumun nereye doğru evrildiğini görmek istiyorsanız 10-15 yaş altı çocukların isimlerine bakın. Hani yeri geldiği için söylüyorum. Son yıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde çocuklara verilen isimlere bakın ne demek istediğimi anlarsınız. Irkçılığın hatta sekülerliğin belirtisini görüyoruz. Birilerinin bunu proje olarak pompalamaya çalıştığını düşünüyorum. Bu projeyi Türkiye’nin kuruluş yıllarında görüyoruz. İslam’ın meydanlardan, caddelerden hatta insanlardan uzaklaştırılmaya çalışıldığını görürüz.” dedi.
“Dini çağrıştıran gündelik kavramları ortadan kaldırdığınız zaman bu toplum zamanla öz benliğinden uzaklaşır”
Özellikle Kürtlerin arasında öz Kürtçe adı altında ateş ve güneşi anımsatan Rojda, Rojhat, Agir gibi isimlerin kullanılmasının bir proje olduğuna dikkat çeken Abuzer, şöyle devam etti:
“Bu kendiliğinden ortaya çıkan bir şey değildir. Bu toplumun İslam’dan uzaklaştırılmasına yönelik projenin bir ayağıdır. Dediğim gibi isimler, önemli kurucu ve kültürel öğelerdir. Siz bunu yıktığınız zaman, dini çağrıştıran gündelik kavramları ortadan kaldırdığınız zaman bu toplum zamanla öz benliğinden uzaklaşır. Burada şöyle bir eleştiri gelebilir. ‘Kendi dilimizi kullanamaz mıyız’ diye; tabi ki herkes kendi dilini kullanabilir ama kullanılan bir dil varlık sebebimiz olan İslam’ın ortadan kaldırılmasına yönelik bir proje ise iş değişir. Mesela ben fazla Kürtçe bilmem ama doğal olarak duyduğum ‘Xuda jî te razî be’ ne kadar mana yüklü bir söz. Bu söz sizi Allah’a bağlar. Dikkat edin bu yapılar, bu kavramların yerine ‘sipas dikim’ ile işi bitirmeye çalışıyorlar.”
Ulusalcı, milliyetçi, ırkçı akımların dünyanın her yerinde varmak istedikleri hedefe ulaşmak için önce kültürel anlamda değişim için adımlar atıkları biliniyor. İşe evvela çocuklara konulan isimlerle başlayan bu tek tipçi, kafatasçı akımlar; kendi fikri egemenliklerini oluşturmak ve hâkim kılmak için ürettikleri isimleri toplumda yaygınlaştırmaya çalışıyor.
Söz konusu zihniyet, bu konuda özellikle toplumda bütünlüğü, dayanışmayı, birlikte yaşamı kapsayan, tevhidi, Kur’anî isimleri önce yozlaştırmaya, karikatürize etmeye ve ardından da kendi tornalarından çıkmış yeni isimleri topluma aşılamaya, empoze ediyor. (Osman Gülebak, Mehmet Demir - İLKHA)