15 Temmuz 2016 gecesi karanlığından aydınlığa çıkınca Devlet sık aralıklarla güvenlik toplantıları yapmaya başladı. Başta OHAL ilanı gibi çok sayıda kararlar aldı. Toplantılar bazen Cumhurbaşkanının bazen de Başbakanın başkanlığında güvenlikle ilgili bakanlar ve birim başkanlarının katılımıyla tekrarlanıyor.
Bu tehlikenin tamamen ortadan kalkması ve olası yeni tehlikelerin önüne geçilmesi için kuşkusuz uzmanlar bütün teknik donanımları ile bilgi ve becerilerini ortaya koyuyor, hükumet ve meclis de üzerine düşeni eksiksiz yerine getiriyordur. Ancak bu ülkede tedbir, teknik, istihbarat, önlem, A,B,C planları denilince ilk akla gelenler FETÖ'cüler değil miydi? Yaptıkları planın içerisine darbeyi naklen dünyaya yaymayı dahi koymuşlar. Dünya siyaseti ve basınını arkalarına almışlar, başta Genelkurmay başkanı olmak üzere Kuvvet komutanlarını çok kısa bir zamanda etkisiz hale getirmişlerdi. Muhtemelen tedbirlerine o kadar çok güvenmiş olacaklar ki, kaybetmeyi ihtimal dışı olarak ön görmüşlerdi.
Bu planları, bu tedbirleri boşa çıkaran gücü herkes bir yerlere bağlamaktadır. Kimi demokrasi güçleri, kimi kahraman halk, kimi Başbakan ve Cumhurbaşkanı demekte kimileri de bütün bunların üzerinde bir gücün yani Aziz ve Hâkim olan Allah'ın Büyükşeytan ABD ve maşasının planlarını boşa çıkardığını dile getirmektedir. Biz Cumhurbaşkanını zalimlerin ellerinden kurtaran ve ona halkı caddelere çağırma fırsatını verenin de Allah olduğuna inanıyoruz. Bu halka o cesaret ve feraseti verenin de Rabbül Âlemin olduğuna inanıyoruz. Bütün bunların “…. ve âteynâhu min kulli şey'in sebebâ(sebeben).”(Kehf 84) ayeti uyarınca O'nun (CC) her şeyi bir sebebe bağlaması “adetullah” üzere olduğuna inanıyoruz.
Ancak görüldüğü kadarı ile ABD adlı büyük şeytanın tuzağını boşa çıkaranın Allah olduğu kanaati maalesef çok cılız kalmaktadır. Darbenin önlenmesini meşhur eski darbecilerin, Kemalist laik ve Ergenekoncuların başarısı olarak niteleyenlerin sesi daha gür çıkmaktadır. Yine Türkiye eski hamam eski tas hesabı, Çanakkale'de verilen şehitlerin mirasına birilerinin konması gibi şimdi de benzer vakıa tekrarlanıyor. Bu da yetmiyor Laikliğin ne kadar elzem olduğuna vurgu yapılıyor. Mecburiyetten midir, çaresizlikten midir? Yeni darbecilerden alınan mevziler birer birer eski darbecilere teslim ediliyor.
Asıl dikkat çekmek istediğim konu şudur: - Güvenlik tedbirleri konuşulurken acaba Allah'tan(cc) gelecek darbelere karşı önlemler de gündeme geliyor mu? Öyle ya darbenin Allah tarafından önlendiğine inanıyorsak O'ndan darbe geleceğine de inanmamız gerekmez mi? O (cc) kendi kitabında isyan eden kavimlere ne darbeler indirdiğini bize söylemiyor mu? Hatta israiloğullarına defalarca (Tevrat'a göre 10 kez) farklı şekilde darbeler indirdiği sonra da uslanırlar diye ortadan kaldırdığını söylemiyor mu? “Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkâr bir kavim oldular”(Araf 133). AK Parti hükumetine bunun ilk darbe olmadığını biliyoruz.
Acaba diyorum güvenlikle ilgili toplantılara ulema ya da Diyanet İşleri başkanı çağrılsa afeti hak edecek ne günahlar işliyoruz, nasıl bir tövbe ile önlem alabiliriz? Bu konular masaya yatırılsa, halk fiili/ameli tövbeye davet edilse olmaz mı? Yoksa biz de bizden önceki kavimlerin peşinden efendimizin işaret ettiği üzere: “Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz/onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler / kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takib edeceksiniz.” Onların izinden mi gideceğiz.
Efendimiz (sav)”Zâlim, Allah'ın kılıcıdır. Yoldan çıkmış azgınları onunla cezalandırır; sonra o zalimden de intikamı alır.” buyuruyor. Muhtemelen zalimlerin üzerine giderken kendilerini adaleti tesis etmekle görevli görenler dönüp acaba ben de zulmediyor muyum? Diye düşünürler mi? Ya da varsa zulümlerini hatırlatanlara kulak kabartırlar mı? Çok açık ve net söylüyorum, bu tefekkür için ne kimseyi ihsas ediyor ne de kimseyi istisna ediyorum.