Suriye'de, Esad'a bağlı güçler tarafından işkence ile öldürüldükten sonra nehre atılan aralarında çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 220 kişiye ait yeni fotoğraf ve görüntüler ortaya çıktı.
Ortaya çıkan yeni görüntülerin “Esad rejimi tarafından işlenen savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmiş suç” kapsamında değerlendirileceği kaydedildi.
Geçen hafta, Suriye'de Esad rejimi tarafından işlenen savaş suçlarını belgeleyen fotoğrafları yayınlayan Anadolu Ajansı, bu kez de Halep'te benzer bir vahşetin fotoğraf ve görüntülerine ulaştı. AA'nın ulaştığı son görüntüler, Halep'te Esad güçlerince işkence ile öldürüldükten sonra cesetleri Küveys Nehri'ne atılan ve aralarında çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 220 sivile ait. Cesetler, Halep merkezli Suriye Adalet Enstitüsü’nün gözetiminde nehirden çıkartıldı ve tek tek kimlik tespitinde bulunularak fotoğraflandı.
Suriye’de rejim tarafından işlenen “savaş suçu” ve “insanlığa karşı suç” tartışmalarına yeni boyut kazandıracak görüntüleri AA'ya ulaştıran Suriye Adalet Enstitüsü, geçen yıl 29 Ocak'ta Halep'in içinden geçen ve rejim güçlerinin kontrolündeki bölge ile muhaliflerin kontrolündeki bölgeyi ayıran Küveys Nehri'nde çok sayıda cEsadin olduğu bilgisini aldı.
Uzman bir ekip gözetiminde hemen bölgede çalışma başlatan Enstütü, nehirde 90 kişinin cEsadine ulaştı. Enstitü yetkililerine göre 15 Mart'a kadar nehirden cesetler akmaya devam etti. 29 Ocak, 15 Mart tarihleri arasında nehirden sivil kişilere ait 220 ceset çıkartıldı ve bunların tamamı incelemeye alındı.
Suriye Adalet Enstitüsü uzmanları, çamur ve toprak kaplı cesetleri, vücut bütünlükleri bozulmayacak şekilde temizledikten sonra kimlik tespitini yaptı. Vücut bütünlükleri bozulan 35 kişinin cEsadinde kimlik tespiti yapmak mümkün olmadı. Enstitü’nün adli tıp ve kriminal uzmanları tarafından incelenen cesetlerde, ölümlerin nasıl olduğunun sorusuna cevap arandı. Cesetlerden 40’ının akıntı sonucunda Halep’in 20 kilometre güneyine sürüklendiği ve oradaki yerel halk tarafından defnedildiği tespit edildi.
Adalet Enstitüsü Müdürü Avukat Yusuf Havran, suda yüzen cesetlere ulaşma öykülerini şöyle anlattı:
"Bustan el-Kasr bölgesi sakinleri bize Küveys Nehri'nde ceset gördüklerini söyledi. Ardından insanlığa karşı işlenmiş savaş suçu konusunda çalışmalar yapan arkadaşlarımızla bölgeye gidip çalışmalara başladık. Cesetler nehir içerisinde dağılmış durumdaydı ve elimizden geldiğince ilk gün 90 cEsadi toplayarak bir okula naklettik. Ardından günlük cesetler gelmeye devam etti."
Cesetlerin yüzlerindeki çamurları temizleyerek kimlik tespiti çalışmalarına başladıklarını aktaran Havran, "Bölgede bulunan resmi doktorlarımızla ve cinayet suçları uzmanlarıyla birlikte cesetleri incelemeye aldık. Bu cesetlerin arasında 8 yaşında çocuklar ve 70 yaşı ve üzerinde ihtiyarlar da vardı. İlk gün 50 cEsadin kimliğini belirledik" diye konuştu.
Kimlik tespiti yapamadıkları ceset sayısının 35 olduğunu söyleyen Havran, şunları söyledi:
"Bu cesetleri inceledikten sonra tespit edebildiklerimizi ailelerine verdik, diğerlerini ise toplu bir şekilde belirli bir yere gömdük. Ardından nehri takip etmeye devam ettik. Haftada ortalama 15 işkence görmüş ceset gelmeye devam etti. Geçen yıl 10 Mart tarihinin ardından nehre set çekerek suyun azalmasını sağladık ve suyun dibinde çamura saplanmış 23 cEsade daha ulaştık. Bu cesetlerin arasında 8 yaşında bir çocuğun cEsadi de vardı. Bunların hepsi görüntülenmiş bir şekilde elimizde bulunuyor."
Suyun azalmasıyla birlikte 40 kilometrelik bir alanda arama yapmaya devam ettiklerini ve 10 cEsade daha ulaştıklarını belirten Havran, 15 Mart'a kadar tamamı sivil olan cesetleri toplama işleminin devam ettiğini toplamda 220 cEsade ulaştıklarını kaydetti.
Havran, "Yaptığımız incelemeye ve ulaştığımız bütün delillere göre cesetler rejimin kontrolünde olan bölgeden akıntıyla sürüklenerek bulunduğumuz noktaya geldi ve çok daha ilerisine kadar gitti. Ayrıca kurbanların aileleriyle görüşmelerimizde de bu kişilerden çoğunun rejimin kontrol noktalarında kaybolduğunu ifade ettiler" diye konuştu.
Fotoğraf ve görüntülerin “Esad rejimi tarafından işlenen savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmiş suç” kapsamında değerlendirileceğini kaydeden Havran, Enstitü’nün elindeki tüm belgelere ilişkin önümüzdeki günlerde açıklama yapacağını sözlerine ekledi.
timetürk