İslam âleminin içinde bulunduğu duruma ilişkin ortak bir kanaate sahip miyiz? Müslümanları nasıl bir gelecek bekliyor. İyiye mi gidiyoruz kötüye mi?
İyimser bakış açısına göre koyu karanlık geceler bitmiş, şafak doğmuş, pırıl pırıl bir aydınlık yaklaşmıştır. İslam âleminin diktatörleri birer birer yerlerini Müslümanlara terk etmektedirler. Sürecin sancılı geçmesi gayet normaldir. Doğumun sancılı olması tabii, aksi ise gayr-i tabiidir. Bu süreç ilahi âdete de adalete de mutabıktır. Zalimlerin diktatörlükleri sınırlı ve geçici olmasaydı, şimdi Firavun düzeninin devam etmesi gerekirdi. Zalimlerin korkuları ecellerine fayda etmiyordu. Firavunun korkusundan bütün Musa (a.s.) adayı çocukları kesmesi işe yaramamıştı.
Tunus, Libya, Mısır kurtarılmıştı. Ancak kurtarılmayı bekleyen daha çok İslam ülkesi vardır. Asya ve Afrika’da bu ülkelerin kurtuluşu için batılıların cihatçı dedikleri, bizim mobil mücahitler dediğimiz güçlere katılımlar gittikçe artmaktadır. Bunların gerek Çeçenistan’da Ruslara, gerekse Irak ve Afganistan’da ABD ve Nato güçlerine karşı verdikleri mücadale, aynı zamanda bir “kurmaylık” eğitimi niteliğindedir.
Nasıl ki zindanlar Müslümanlar için birer medrese hükmünde ise cihad alanları da birer askeri okul hükmünde olmuştur. Her bir ferdi profesyonel savaşçı olan bu seyyarelerin en ciddi ihtiyaçları olan silah ve mühimmat da önemli oranda karşı taraftan aldıkları ganimetlerle karşılanmaktadır. Son olarak Suriye’de ele geçirilen askeri hava alanları ile savaş uçaklarına da sahip hale gelinmiştir.
Kötümser bakış açısına göre ise yukarıda belirttiğimiz bu mücahitler maalesef küresel istikbara karşı oldukları kadar yine küfrün elebaşlarına kök söktüren, İsrail ve ABD ye ciddi acılar tattıran İran ve Hizbullah’a da karşıdırlar. İslam dünyasında küresel zorbalara boyun eğen işbirlikçiler konumuz dışındadır. Ancak zorbalığa karşı olduklarından kuşku duymadığımız bu iki gücün karşı karşıya gelmesi çok daha zifiri karanlıklara işaret etmektedir.
Şimdi küfre karşı tevhid bayrağı altında birleşerek tek vücut olması gereken güçlerimiz, maalesef mezhep sancakları altında birbirlerine diş bilemektedirler. Bir arama motoruna “patlama, bombalama” kelimelerini yazıp arattığınızda çok sayıda Şiilere karşı ya da Sünnilere karşı bombalama haberi çıkmaktadır. Çoğu Irak ve Pakistan’da olmak üzere bu patlamalarda maalesef yüzlerce Şii veya Sünni ortadan kaldırılmaktadır. Müslümanlar, bunlar niçin birbirini boğazlıyor diyeceklerine, herkes kim haklı kim haksızın peşinde taraf olmak derdindedir.
Taraflara sorsanız, onlarca ayet ve hadisle karşı tarafın haksızlığını hatta kâfirliğini ispatlamaya kalkışmaktadır. Kendilerinin İsrail ve diğer küresel zorbalara düşman olduklarını iddia eden taraf, karşı tarafı da onların yanında göstermeye çabalamakta buna dair deliller serdetmektedirler. Taraf olmayanlar da “bu fitne ateşini nasıl söndürebiliriz” çabası yerine, yüzlerce saat internet siteleri üzerinden yazı ve videolarla yürütülen savaşı izlemekte kendini sözüm ona haklı tarafa nispet etmeye çalışmaktadır.
Bu fitne ateşi gittikçe kızışmakta olduğundan ABD ve Nato güçleri yavaş yavaş evlerine, eski huzurlu günlerine dönmektedirler. Onlar için artık ciddi bir tehlike kalmamıştır. Onlar için ara sıra ateşe birer odun atarak yükselen alevler içerisinde yanan Müslümanları seyredip keyif almak kalmıştır.
Kâfirlerin asıl planları, ılımlı Müslümanlarla (başka bir ifade ile yandaş ve demokrat) radikal Müslümanları (küresel küfre karşı olanlar) karşı karşıya getirmekti. Ancak umduklarından çok daha iyi bir fırsat yakalamış oldular. Ne kendilerini ne de yandaşlarını riske atmadan asıl düşmanlarını karşı karşıya getirmeyi başardılar. Nato, Afganistan’dan çekilmeye hazırlanırken Pakistan askerleri çoktan Taliban’a karşı operasyonlara başladılar. Irakta ABD askerleri çekildikten sonra kuzey-güney, Arap-Kürt veya Şii-Sünni savaşı çok daha kanlı olacak şekilde sinyal veriyor.
Suriye’de devam eden ateş Irak, Lübnan, Ürdün hatta Türkiye’ye sıçrama eğilimindedir. Bu yangın bütün İslam âlemini içine alabilecek boyutlara ulaşabilir.
Bu fitne ateşini nasıl söndürebilir, tarafların ellerindeki mezhep sancaklarını alıp bunları tevhit bayrağı altında nasıl toplayabiliriz diyenler var mıdır? Varsa bunlar ne yapabilirler? Güçleri ne oranda yeter? Doğrusu bilmiyorum. Böyle bir güç oluşursa zalimleri tehdit edeceği ve dolayısıyla küresel zorbaların hedefi olacağı kuşkusuzdur.
Bu fitne ateşini nasıl söndürebilir, tarafların ellerindeki mezhep sancaklarını alıp bunları tevhit bayrağı altında nasıl toplayabiliriz diyenler var mıdır? Varsa bunlar ne yapabilirler? Güçleri ne oranda yeter? Doğrusu bilmiyorum. Böyle bir güç oluşursa zalimleri tehdit edeceği ve dolayısıyla küresel zorbaların hedefi olacağı kuşkusuzdur.
Mezhep sancağı altında da olsa küresel zorbalıkla yapılan cihad ve verilen şehitler her türlü takdirin üstündedir. Ancak bunları tevhit bayrağı altında toplamaya gayret edenlerin mükâfatlarının çok daha değerli olacağı kanaatindeyim. O zaman iyiye gittiğimiz tartışılmaz hale gelebilir.