İslam âleminin durumu fetret mi fütur mu?

Abdulhakim SONKAYA

İki peygamber arasında peygambersiz geçen süreye, yönetim boşluğuna “fetret” adı verilir. Fakat bunun yanında bezginliğe, bir şeyden soğumaya, heyecanın kaybolmasına da “fütur” denilir ki bu da fetret ile aynı köktendir. Buna göre fetret döneminin iki farklı boyutu vardır: Boşluk manasında fetret ve soğuma veya sönme anlamında fütur.

Fetret, somut olarak yönetimde idarede nizamda meydana gelen boşluk dönemidir. Bu, işin somut ve görünür tarafıdır. Fütur ise bunun kanıksanması ve toplumdaki heyecanın kaybolmasıdır. Buna göre peygamberlerin olmadığı fetret döneminde tek yönlü bir boşluk yoktur, aynı zamanda fütur da vardır. Dolayısıyla fetret döneminin hakiki bir hal alması ve kronikleşmesi için ayrıca fütura dönüşmesi gerekir.

“Gece gündüz (hep Allah'ı) tesbih ederler, fütura kapılıp da usanmazlar. (Enbiya:20)” ayeti kerimesi, fetretin arkasındaki temel sebebi beyan ediyor. Bu da fütur haline düşmektir. Buna göre Müslümanlar heyecanlarını kaybetmedikleri, bezginliğe düşmedikleri binaenaleyh fütura kapılmadıkları takdirde fetret dönemine girmezler. İslam'ın dinamizmi, ruh ve hikmeti, Müslümanların güçlü toplum ve aile yapısı asla fütura düşmelerine mahal vermez.

Müslümanlar zaman zaman hâkimiyet ve yönetim cihetinde boşluklar yaşayabilir ama hikmet ve ruh noktasında asla fütur hali yaşamıyorlar. En zor ve en kritik zamanlarda dahi Ümmetin bu ruh ve dinamizmi harekete geçerek hidayet rehberleri ortaya çıkarmıştır. Bazı hâkimiyet boşluklarına rağmen Müslümanların bir fetret dönemine girmemesinin sebebi budur. Buna karşılık Avrupa'da yönetim ve hâkimiyet sorunu yok gibi görünüyor. Fakat her açıdan bir fütur hali hüküm sürüyor. Heyecanını, zevkini, enerjisini ve sıcaklığını yitirmiş bir toplum mutlak bir fütur halini yaşıyor demektir. Fütur da eninde sonunda fetret döneminin zuhur etmesine yol açar

Ümmet, hiçbir zaman fetret dönemine girmez. Çünkü bunun için fütur halinin olması gerekir. Müslümanlar için de fütur imkansız bir haldir. Çünkü Kur'an'ın ruhu ve mucizesi asla buna izin vermez.

Fetret döneminde gerçek olarak iki sınıfın yokluğu dikkati çeker: Hâkimler ve hekimler. Ya da reis ve kafa. Reis de kafa da ser, baş manasındadır. Şu farkla ki reis idareyi ve hâkimiyeti temsil ederken kafa ise hikmeti ve manayı temsil eder. Müslümanalar zaman zaman reis veya hâkim sıkıntısı yaşıyor olabilir ama asla kafa sorunu ya da hekim sorunu yaşamazlar. Çünkü Kur'an'ın kalbi Yasin Suresi'dir ve süre “Yasin vel Kuranilhekim” şeklinde başlar.  Demek ki Ümmetin kalbi hikmettir, hekimlerdir. Bunlar olduğu sürece -ki ebediyen var olacaklardır- asla ümmet fütur hali yaşamaz. Dolaysıyla onun için fetret mevzu bahis olamaz.

Ümmetin belki zaman zaman ser sorunu oluyor ama kafa sorunu asla olmuyor. Belki hâkimiyet ve idare problemi ara ara yaşanıyor ama hikmet ve ruh problemi asla yaşanmıyor. Ümmetin kalbi Yasin her zaman hikmetle çarpıyor. Her zaman büyük kafalar yetiştiriyor. Hikmetle çarpan bu kalp hiçbir zaman heyecanını, zindeliğini, hamiyetini kaybetmiyor. Böyleyken Müslümanlar için fetret dönemi söz konusu olabilir mi? Öte yandan hikmetli bir kalbe, heyecan ve aşk dolu bir gönle sahip olmayan bir toplumun fetret dönemine girmemesi düşünülebilir mi?

Güçlü ve genç nüfusumuz fütur nedir bilmez. Fakat bu ruhun, bu enerjinin yerinde kullanılması gerekir. Ümmet dinamizmi onun fütura düşmesini engelliyor ama fütursuzca işler yapmasına da yol açabiliyor. Ümmet düşmanları ümmeti fütur haline düşürmekten acizdir. Ümmet binlerce yıl sürecek bir mücadele ruh ve enerjisine sahiptir. Unutmamak gerekir ki Haçlı Seferleri iki yüz elli, Moğol saldırıları elli yıl sürmüştür. Fakat yine de Ümmet fütur hali yaşamamıştır. Bunu gayet iyi bilen şer güçler, ümmeti birbirine karşı huzursuzlaştırmaya çalışıyor ama bundan da hiçbir sonuç alamayacaklardır. Bu böyle biline…
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.