İslam, hayatın her alanında yaşanmalı

Mehmet ŞENLİK

Müslüman kişi, ef ‘ali mükellefe denilen İslam'ın vecibelerini, her zaman ve her zeminde hayatında yaşayıp uygulamak durumundadır. Zira İslam'ın tabiatı süreklilik ve düzenlilik ister. İmanda olduğu gibi amelde de süreklilik esastır. Mevsimlik elbise gibi bazen giyilir, bazen de çıkarılır tarzdan bir yaşantı, İslam'ın ibadet tabiatına aykırıdır. İbadette ne mevsim olur ne de tatil!

Şu halde, Ramazan'ı Şerifte elde ettiğimiz değerli kazanımları ve güzel melekeleri, bayramdan sonra da devam ettirmeye çalışalım. Bayramdan sonra ibadete, namaza niyaza: “bir dahaki Ramazanda buluşmak üzere eyvallah” dercesine her şeyi bir yerde bırakmayalım.

Diğer bir husus da bayramdan sonra sevinçlerimize sevinç katacak güzel örf ve adetlerimizi yaşamaya devam edelim. “iki bayram arasında düğün yapılmaz” hurafesini bir kenara bırakıp Ramazan nedeniyle bir müddet ara verilen İslami düğünlerimize yeniden hız vererek devam edeceğiz İnşaallah'uTeâla.

Bayramlar, düğünler ve hatta yaslar bile beşer tabiatının birer gereksinimleridirler. Dolayısıyla bizler beşer olmamız hasebiyle kâh üzülür, kâh sevinir, eğleniriz. Kâh ağlar, kâh da güler, oynarız. Kâh öfkelenir, gazaplarınız; kâh da hoşlanır, barışır ve bayram ederiz. Bazen öyle yaslı, öyle üzüntülü insanları göreceksiniz ki, hayatta yüzlerinin güleceğine inanamazsınız. Ama bir müddet sonra aynı insanın gülüp oynadığını gördüğünüzde de şaşırıp kalırsınız.

Aslında bütün bunlar, fıtri olarak beşer ruhunda var olan duygular ve sebeplere bağlı olarak gelişen gerçeklerdir. Sebepleri tahakkuk edince onlar da hemen oluşuverir. Örneğin bir insanı öfkelendirecek herhangi bir sebep oluşunca hemen onun parlayıverdiğini göreceksiniz. Yine onu üzen, ağlatan bir sebep oluşunca ağlamaktan kendini tutamadığını göreceksiniz. Hakeza güldüren bir sebep geliştiğinde de insanın gülmede kendine hâkim olamadığını göreceksiniz. Bazen kendini sıksa ağzını kapamaya çalışsa da içinden kaynayan bir kazan gibi fokurdayıp hıçkırdığını göreceksiniz.

İşte sevinmek ve eğlenmek de böyle bir şeydir. Eğer insanlar illa da eğlenmek istiyorlarsa onları bundan alıkoymak mümkün değildir. Bunu yapabilmek için onlardan bu duyguyu söküp almak ve yok etmek gerekir ki, bu da mümkün değildir, insan tabiatının zıddıdır. Ancak ifrata ve harama kaçmamak üzere bunu meşru bir düzeyde tutmak suretiyle sınırlı ve kontrollü bir şekilde yapmak, yaptırmak mümkündür. Ve yapılmalı, yaptırılmalıdır. Yoksa bu insanlara ne bir şey anlatabilir, ne de hâkim olabilirsiniz.

Eğer bu insanlar, illa da oynamak istiyorlarsa bir şekilde oynarlar. Sen istesen de istemesen de buna engel olamazsın. Öyleyse bu oyunun kurallarını belirlemek ve meşru dairede tutmak bizim görevimiz olmalı. Bir görevimiz de onları sevindirip eğlendirmek olsun. Eğer biz oynatmazsak başkaları oynatmasını bilirler. Nitekim yakın geçmişte birçok gencimizin ve kızlarımızın köy meydanlarında bu oyun halkalarına katılarak dağa çıktığını biliyoruz. İslami düğünlerin önünü tıkamak isteyenlerin, buna bakıp ibret almaları gerekir.

Evet, Müslümanların da sevinmeye, oynayıp eğlenmeye ihtiyaçları, hakları vardır. Ağlayanlar, yas tutanlar hep onlar mı olacak? Bir gün olsun bu dünyada onların da yüzü gülmeyecek, gözyaşları dinmeyecek ve kederleri bitmeyecek mi? Elbette müminin dünyası, imtihan yeri olduğu için çilelidir, dağdağalıdır. Ama umumi bir matem yeri asla değildir.

Aslında İslami düğünler davet kültürümüzde önemli bir yer doldurmaktadır. Geçmişte birçok insan bu düğünler sayesinde kendini düzeltti ve İslami bir hayatla müşerref oldu. Hakeza PKK, denilen örgüt de birçok gencimizi kendi düğünlerinde ikna edip kandırdılar ve nihayetinde bir hileyle dağa çıkardılar.

Demek ki bu organizasyonları kim, nasıl, ne amaçla kullanırsa o yönde semeresini alır, kendi lehinde veya aleyhinde karşılığını görür. Bunlar iyi kullanıldığı zaman iyi bir fırsattır; kötü kullanıldığı veya ihmal edildiği zaman da felakete dönüşebilir.

O halde sosyolojik açıdan İslami davetin bir parçası hükmünde olan düğünlerimizin profilini biz çizelim. Kuran'a ve Sünnet'e aykırı düşmeyecek şekilde hukuki ve ahlâki kurallarını biz belirleyelim. Bunun meşru dairesini daraltarak, zorlaştırarak insanlarımızı cahili düğünlere mahkûm edecek şekilde “kaş yapayım derken gözü de çıkarma”yalım.

İbadetlerimizde olduğu gibi adetlerimizde de İslami hayatı referans seçen müminlerden olmanız dileğiyle Allah'a emanet olun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.