Yemin kelimesinin sözlük anlamı: Sağ el; bereket; güç, kuvvet ve güzel mevki anlamlarına gelir. İstılahi olarak ise, kişinin bir haberi kuvvetlendirmek veya bir işi yapıp yapmamak hususundaki azim ve iddiaya güç vermek için Allah'ın isimleri veya sıfatlarıyla yaptığı kasem akdidir.
Yemin, fıkhi bir ıstılahtır. Bu ıstılah, daha çok Allah'ın isimleri veya zati sıfatlarından birisi anılarak yapılan kasem için kullanılır. Bazı âlimler, boşama ve köle azadı gibi bir şeye bağlamak suretiyle yapılan akitlere de yemin demişlerdir. Ancak bu tür lafızların yemin olup olmadığı tartışmalı bir konudur.
Arapçada kasem ve hılf “yemin” ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadırlar. Türkçe'de bazen yemin yerine “and içmek” tabirinin kullanıldığı görülmektedir. Bu mefhumun, kelimenin anlamı ile irtibatı; yeminin söze güç kuvvet katması ve yeminleşenlerin sağ ellerini birbirlerine vurmalarıdır (Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 45).
Yemin, akitlerde ve husûmetlerde sözü te'kid için meşrudur. Meşruiyeti Kur'an ve Sünnetle sabittir. Kur'an'ın birçok suresi değişik cisimler üzerine yapılan yeminlerle başlar. Tin, Şems, Fecr sureleri bu kabildendir. Bakara suresinin 225. ve Maide sûresinin 89. ayetinde Allah'u Teâlâ'nın, yemini lağv sebebiyle kullarını müâhaze etmeyeceği bildirilmektedir. Yine Maide suresinin 89. ayetinde sorumluluk getiren yeminin mun'akıde yemini olduğu ifade edilmekte, yeminlere riâyet edilmesi emredilmekte ve yeminini bozanların nasıl kefâret ödeyecekleri beyan edilmektedir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, bir hadisi şeriflerinde ümmetine, babalar ve putlar adına yemin etmemelerini, yemin edeceklerse Allah adına yemin etmelerini ya da hiç yemin etmemelerini emretmiştir. (Ahmed bin Hanbel, Müsned, II/7)
Bununla birlikte Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem, bizzat kendisi de yemin etmiştir. Onun yemin ederken en çok kullandığı tâbirlerden birisi: “Nefsime veya Muhammed'in nefsine sahip olana yemin ederim ki,” (İbn Mace) şeklindedir. Yani o, sadece Allah'ın adıyla yemin etmiştir. Bununla birlikte gerçek olduğu halde ve çok zor durumda kalmadığı müddetçe yemin etmemiştir. Çünkü yemin, -şahitlik gibi- ihtilaflı meselelerde verilecek hükmün şeklini değiştirecek kadar ağır bir meseledir.
İslam hukukunda yalancı şahitlik ne kadar tehlikeli ve büyük bir günah ise, yalan yere yemin (yemini ğamuz) da o kadar tehlikeli ve o kadar büyük bir günahtır. Çünkü bu yeminle hükmün sonucu değişir. Meselâ bir kimsenin, borcunu ödemediğini bildiği halde “ödedim” diye veya hâli hazırda cebinde parası olduğu halde parasının olmadığını söyleyerek yemin etmesi birer ğamûs yeminidir.
Böyle bir yemin hakkında Kur'an-ı Kerim'de, şöyle buyrulmaktadır: “Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlara gelince; işte bunların ahirette bir nasibi yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onların yüzüne bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır.” (Ali İmrân, 77)
Eş'as bin Kays'ın bildirdiğine göre, bu âyet, kendisine ait bir kuyuda amcasının oğlunun hak iddia etmesi ve onun beyyine (şahit) getirmediği takdirde amcası oğlunun yalan yere yemin edebileceğini söylemesi üzerine nazil olmuştur. (İbn Kudâme, XII, 122).
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, birçok hadisi şeriflerinde yalan yere başkasının malını almak için yemin etmenin Allah'a ortak koşmak, adam öldürmek, anaya babaya isyan etmek gibi büyük günahlardan olduğunu, böyle yemin edenlerin Cennetten mahrum olup, Cehennemi hak ettiklerini, dolayısıyla oradaki yerlerine hazırlanmaları gerektiğini haber vermektedir. (Buhari, Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizî, İbn Mâce)
Hanefî, Hanbelî ve Mâlikîlere göre ğamûs yemininden dolayı keffâret yoktur. Yemin eden kişi Allah'tan af dilemeli, tevbe istiğfar etmelidir. Çünkü bu yemin Allah'a karşı büyük bir cür'ettir, onu hafife almak ve hükmünü değiştirmeye kalkışmaktır; böyle büyük bir günahın keffâretle giderilmesi mümkün değildir. (Şevkani, Neylülevtar, VIII, 264)
Bazı yemin çeşitleri de vardır ki, haramdır. Mesela bir farzı terk etmek veya bir haramı işlemek için yemin etmek haram bir yemindir ve bozulması farzdır. Yine ana babası ile konuşmamaya yemin eden kişi, onlarla konuşacak, yani yeminini bozacak ama yemin keffâreti ödeyecektir. Ayrıca haram bir şeyi yapmaya yemin ettiği için tevbe istiğfar edecektir. Nitekim Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, şöyle buyurmuştur: “Bir şeye yemin edip de, başkasını daha hayırlı gören kişi yemininden dolayı keffâret ödesin, sonra da o hayırlı olan şeyi yapsın.” (Nesai, Ebu Davud)