2008'in sonlarında Papa'nın Batı toplumunun girdiği asalak kapitalizmin karanlık tünelinden çıkması için çözüm araması nedeniyle Amerika'ya yaptığı ziyaretiyle aynı esnada, Fransa'da -en büyük Katolik ülkesi- üç ayda bir yayınlanan Challenges dergisi, Batı dünyasının içine düştüğü ekonomik krizden çıkması için İslami bankacılık sisteminden –faizsiz- ve emek olmadan paranın olamayacağını savunan İslam ekonomisinden bahsetti. Dergi, "İslami Bankacılığa Dönüş" başlığıyla yaptığı araştırmada, dünyada tüm parametreleri bir şekilde kasıp kavuran ekonomik krizi anlatıyor ve "Papa'nın metinleri yerine Kur'an-ı Kerim okumalıyız" diyordu. Özel fonların getirisi üzerine tamahkâr olan uygulamalı bankacılığın ise İslam şeriatını ve kutsal ilkesini bilmesi gerektiğini hatırlatıyor ki o da; paranın parayı üretmediği kuralı.
Derginin bu araştırmasından sonra Vatikan -İslam'a karşı olan sert tutumuna rağmen- bankalarında İslami bankacılık sistemini uygulama kararı aldı ve bunu kilisenin resmi gazetesinde (Auxerre Faturo Romano) bir rapor sunarak yayınladı. Rapora göre: İslami ekonominin temel aldığı ahlaki uygulamalar, bankaları müşterilerine daha önce hiç olmadığı kadar yakınlaştırabilir. Ayrıca, bu ilkeler, bankalarla finansal hizmet sunan kurumlar arasında olması gereken gerçek ruhu ortaya çıkarabilir. Bununla birlikte, Katolik kilisesinin en büyük dini idaresi papanın Vatikan bankalarında İslami sistemi uygulaması aşırı sağcılar üzerinde de yumuşamaya götürebilir. Özellikle de İslami bankaları sözde terörün finansörü olarak bağlantılandıran ve kapatmaya çağıran Amerika'yı da yumuşatabilir. Papanın bu kararı, özelde Katolik dinine bağlı olanların özelde İslami bankacılığa, genelde ise İslam dinine olan bilincini arttırabilir.
İslam ekonomisinin batılı asalak kapitalizmin oluşturduğu krize karşı çözümleyici olarak çıkmasıyla gelen bu itiraftan hemen önce, -2009 un başlarında- Londra'da İslami finans sistemine –yani faizsiz sisteme- teşvik eden pankartlar açıldı. Her ne kadar İngiltere'de ve diğer Avrupa ülkelerinde İslam düşmanlığı yükselse de birçok müşterinin beyan ve ilanlarının arkasında İslami bilincin yürürlüğe girmesi çağrısı vardı.
1. İçine düşülen çıkmazın şiddeti, krizin derinliği ve batı kapitalizmin çöküşünün çirkinliğiyle işsizlerin kapitalizm putunu ve onun altın boynuzunu kırmak için işgal ettiği Wall Street günleri, batının çocuklarını -İslam'a karşı yükselen nefrete rağmen- ekonomik kriz için İslami bankacılıktan yardım istemeye itti ama İslam diniyle hidayet bulmaya değil! Hatta onlar şu an Firavunla Musa (A.S.) arasındaki resmi yeniden çiziyorlar gibi. Firavun derinde boğulacağını anladığı an iman etmişti ama artık çok geçti. Bugünün Karun'u olan Firavunlar da vahşi kapitalizmde boğulduklarını anlayınca kapitalizmden kurtulmak, krizden çıkmak ve yeniden canlanmak için faizsiz İslami bankacılık sistemini istiyorlar. Ama bunun dışında İslami bankacılığı, kapitalizmin vahşetinden kurtulmak için bir yedek parça olarak görüyorlar. Yani kapitalizmin felsefesine ve ekonomik sistemine muhalif olacak herhangi bir felsefeyi kabul etmiyorlar.
2. Bazı Batılı seslerin -hepsi değil tabi- İslami sistem için yaptıkları ilanlarla kapitalist sistemden kurtulmada İslami nakit fazlasından kalanları çağırmak istemesi uzak bir ihtimal değil. Bu durum İslam âlemindeki servetin korkunç kapitalist girdapta israf edilmesinden ve iflasa sürüklenmemize neden olan durumdan hemen sonra -sömürgecilik döneminin ve petrol yataklarının bulunmasının uzantısı olarak- ortaya çıktı.
3. İslam ekonomisi, para, servet ve ekonomide tek metod olduğunun idrak edilmesi ve uygulanılması gereken bir felsefe. Kapitalist sistemin düşmanı olan bu felsefe, saçma ve yarım çözümleri kabul etmez. Kapitalizm ise, sermayenin çalışma pahasına aşılanması ve ferdiyetçiliğin toplum pahasına güçlendirilmesidir. Bununla birlikte, dünyevi temellere dayanır, dini ve ahlaki değerlerden kaçar, faizli bankacılığa ve altın boynuza ibadet eder. İslam felsefesi, ekonomi, servet ve para konusunda veraset nazariyesine dayanır. Yaratılan tüm nimetlerin, para ve servetin gerçek sahibi Allah'tır. İnsanlar ise bu mal, servet ve zenginlikte Allah'ın halifesidirler. Her birinin mülkiyet hakkı, yetkinliği, kalkınma ve yatırım hakları, miras hukuku çerçevesinde -yani İslam şeriatının belirlediği miras hukuku kapsamında ve faizsiz bankacılığın dâhil olduğu ahlaki değerler içinde- sosyal dayanışma bağlamında toplumsal mülkiyet hakları vardır. Faizsiz bankacılık sistemi, yalnızca ahlaki değerlerle izole edilmiş değildir. Yani ahlaksız vahşi kapitalizme eklenebilecek bir meta değildir. O aynı zamanda İslam'ın ayırt edici ve özel bir parçasıdır. Zenginlik ve servette insanlar arasında dayanışmayı sağlayan tam bir İslam felsefesine dayanır. Bu durumda, faizsiz bankacılık alternatif bir sistemdir, herhangi bir yabancı cismin organı veya yamamak için kullanılan bir yedek parça olamaz!
4. Yalnız para ve servette İslami sistemin incelenmesi ve uygulanması, alternatif bir sistem olarak İslam sosyal tabanında kurulması için bazı adımlara, uygulamalara ve yerine getirilmesi gereken şartlara ihtiyaç vardır. Ancak bu şartlar İslami kalkınma projesinin bir parçasıdır. Şöyle ki;
a. Her ne kadar bazıları bunu vaazlarla veya nesilden nesile aktarılan öğütlerle bilseler bile düşünce, eylem ve idarede sağlam İslami bilincin oluşması gerek. Bu bilinç de servet, para ve toplumdaki İslami sistemin kesinlikle kapitalizmle eş değer olmadığı.
b. İslam dünyası, bu sistemin uygulandığı ekonomik düzene bir şekilde dönüşmek zorundadır. Bununla öncelikle İslam medeniyeti çerçevesinde avantajlar elde edecek ve böylelikle diğerleri için örnek bir model olacak.
c. Hayır faaliyetleri ancak bazı mekanizmaların ve araçların çalışmasıyla gerçekleşebilir. Tüm zengin Müslümanlar, İslam âleminin gelişmesi için fonlar oluşturmalıdır. Fakihler ise, herhangi bir zaruret veya ülkenin yararına olacak bir iş dışında İslam toprakları dışında yatırım yapmayı yasaklamalıdır.
d. İslam dünyasının liderleri ise -gerek düşünce gerekse hareket alanında- bu kararın helal yollarla uygulanması için ağırlıklarını koymalıdırlar. Bu, adaletin yayılması, ekonominin gelişmesi ve milli servetin güçlenmesi için elzemdir. Batı dünyasına olan bağlılık ve bağımlılıktan vazgeçilerek bu kararın bir an önce uygulanması, servet ve para konusunda İslam felsefesinin bir teoriden çıkıp uygulama alanına geçmesi için şarttır.
Kaynak: Muhammed Amara/ Al- Ahram
Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız