Bereket ve mağfiret ayı olan Ramazan'ın son günlerini yaşıyoruz. Ardından ümmetçe bayram edeceğiz.
Allah'u Teâlâ tuttuğumuz oruçları, kıldığımız namaz ve teravihleri, ettiğimiz duaları, verdiğimiz zekât ve sadakaları kabul etsin.
Biz Müslümanlar, İslam'ın güzelliklerini ne kadar idrak etsek de hakkıyla idrak edemiyoruz. Bize verilen maddi ve manevi nimetlerin kadrini ve şükrünü yeterince eda edemiyoruz. Cennet ve cehennemi bir kenara bıraksak da İslam'ın güzellikleri için bu dünyada her türlü fedakârlığı yapmaya değer. Geçenlerde bir belgeselde Hinduların ölülerini nasıl yaktıklarını, küllerini nasıl Ganj nehrine attıkların korku ve hayretle izledim.
Bizim ölüleri gömdüğümüz mezarlıklar yerine onların ölüleri yakma yerleri ve fırınlar var. Bu ölü yakma yerleri akarsu kenarlarına kurulmuş. Sebebi de külleri suya atılıyor. Ölü yakma işlemi ülkede başlı başına bir sektör olmuş. Yerine fahiş fiyatlar, tekelleşme, mafya bile işe el atmış. Ölü yakmada kullanılan özel odunlar, ölülere sürülen kokular, ritüeller, tören düzenlenmesi vs. hepsinin bir prosedürü ve maliyeti var. Fakir, parası ve sahibi olmayan ölülerin işi zor. Fakirler topladıkları tahta parçaları, çalı-çırpı ile bin bir zahmetle nehir kıyısında yakıyor. Kimisi ölüsünü direk nehre bile atabiliyor.
Altına ve üstüne dizilen odunlar arasındaki ölüyü en büyük oğlu ateşe veriyor. Oğlu tarafından yakılmayan ölü, cennete geç gidiyor. İşin ilginci 1950 yılına kadar ölen erkeklerle birlikte karısı da kocasıyla birlikte yakılıyormuş. Bu yasaklanmış olsa da her yıl binlerce dul kocasının ölümünden sonra kendini yakıyor. Buna Sati (Dul Yakma) deniyor.
Hinduların inancına göre yakılan kadın 35 milyon sene boyunca cennette yaşayacakmış. Eğer koca uzak bir yerde ölüp yakılmış ise kadın tek başına yanıyor ve o zaman da cennette kalma süresi 65 milyon seneye çıkıyormuş. Ölülerin yakılacağı en kutsal yer Ganj Nehri kıyısındaki Varanasi şehri. Her gün binlerce ceset yakılmak üzere buraya getirilip yakılıyor. Şehrin üstünde sürekli kesif bir duman ve yanan et kokusu var. Yakılan ölülerden arta kalanların atıldığı nehirde her yaştan ve cinsten insanlar kutsanmak adına yıkanıyorlar. Bu da çok değişik hastalıklara sebebiyet veriyor.
Akla, mantığa ve hayale sığmayan bu inancın yanında İslam'ın fıtratla uyumlu inanç ve düsturları. Kadın olsun erkek olsun, fakir olsun zengin olsun, ölünün yıkanması, kefenlenmesi, mezara gömülmesi, dualar edilmesi, ölü ailesine acısını paylaşma adına taziyelerin yapılması, taziyelerdeki vaaz ve nasihatler, her ölünün bir mezar taşının olması, yakınları tarafından ders ve ibret alınması için ziyaret edilmesi… bütün bunlar İslam dininin güzellikleri ve bizlere kazandırdıklarıdır.
Elbetteki sadece bu alan değil, her alanda İslam'ın güzellikleri vardır ve mükemmel dindir. İslam'ın öğretileri pratikte uygulansa insanlığın muzdarip olduğu ne savaşlar ne açlık ve sefalet ne de mazlumlar sahipsiz olurdu.
Her daim, İslam nimeti için, bizleri İslam'ın müntesipleri kılan Allah'a layıkıyla hamdolsun diyelim.