“Ilımlı İslam” Amerika'nın bel bağladığı projelerinden biridir. Türkiye coğrafyasını kendisi için mümbit gördüğünden dolayı, kullanım hakkını FETÖ'ye vermişti.
Ancak 15 Temmuz'da Türkiye'den bunu dünyaya ihraç etme projesi akamete uğradı. Şu an Suud ailesi ihaleyi devralmışa benziyor.
Tarihin bize öğrettiği en acıklı durumlardan biri, İslam Dini'ne karşı yine İslam Dini'nin kullanılmasıdır. Gösterişli kütükler gibi ortada durup, kisve ve sakallarıyla Müslüman görünen, ancak gerçekte İslam'ın hâkimiyetini engellemeye çalışan bu güruh, düşmanların en çetinidir.
Bir de bu durumun ciğer yakan bir yanı mevcuttur. Aziz İslam Dini'nin tüm güzelliği ile ortaya çıkmasını engelleme görevi, yine İslam Dini'ne hizmet gayeli olması gereken, din kisveli şahsiyetlere veriliyor olması, kabullenilmesi çok güç bir meseledir. Maalesef durum bundan ibarettir.
Neden ciğer yakıyor biliyor musunuz? Çünkü saf, temiz Müslüman ahalinin kandırılması bu şekilde çok daha kolay oluyor.
Bazen İslam düşmanlarının çok güçlü olduklarını düşünürüm. Öyle değil mi ama? İslam'a yine İslam'ın içinden düşmanlar üretme becerisini gösterenler, herhalde boş beleş kişiler değildirler.
Suud karışıyor. Hanedanın bir üyesinden diğer üyesine iktidar geçişi yaşandı yakın zamanda. Amerika'da da bir başkandan bir diğer başkana geçiş yaşandı. Bilindiği üzere Suud ailesi Trump'ı çok daha fazla sevdi. Emre amade olduklarını hemencecik ilettiler Amerika'ya. Onlar da “Ilımlı İslam” projesinin uygulama pilot bölgesi ve muhtemel kapsama alanını Suud'a devrettiler.
Ne güzel anlaşıyorlar değil mi? İslam'ın “İ”sine tahammül göstermeyecek kadar ısırgan ve saldırgan birinin, “Ilımlı İslam” mümessilleri ile bu kadar güzel geçinmesi, doğrusunu isterseniz gözleri yaşartacak cinsten bir vaka.
Ha bu arada Yemen'de bombalanıp parçalanarak veya basit hastalıklardan ölenler mi dediniz? Vakayı adiyeden sayılmalıdır. Suriye'de enkaz yığınları arasında kalanlar, açlıktan hayatlarına veda edenler mi? Aman efendim sorun ettiğiniz şeye bakın. Arakan'da yakılıp tüketilen bu ümmetin fertlerine ne demeli? Bakın kardeşim, bizler bu gün Suud ailesi gibi muhterem(!) bir hanedandan bahsederken, gündeme getirilecek önemde bir konu mudur Arakan?
Bütün bunlardan daha önemli bir mesele var karşımızda. Birinci ve ikinci kıblelerimiz işgal altında ve kurtarılmayı bekliyorlar. Bilindiği üzere Kudüs Yahudi zulmünün altında ve ilk kıblemiz ile birlikte, yeni Selahaddinler bekliyor. Yine Suud ailesinin işgali altındaki kadim Kâbe'miz de ikinci bir fetih ve fatih bekliyor.
Birincisinden ümitliyim. Çünkü düşman Yahudi ve bu ümmet her zaman bir Selahaddin çıkarma potansiyeline sahiptir. Ancak ikincisi biraz ümitsiz vakaya benziyor. Çünkü düşman kuzu postu giymiş kurttur. Kisveleriyle göz dolduruyorlar. “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar?” (Münafikun:4)
Hem ikinci kıblenin fatihi Hz. Muhammed (sav) idi. O'nun varisi olmaya layık bir fatih yetiştirmek durumunda bu ümmet. Fethedilecek mekân münezzeh ve emin bir belde, birinci Fatih de mübarek bir zat idi. Bilmiyorum havadan ebabil filosuna mı ihtiyaç var? Olsaydı ebabillerin sahibi göndermez miydi şimdiye kadar.
Mesele bizde bitiyor galiba. Ya Rabbi! Bu iki beldenin ve tüm ümmetin özgürlüğünü bizlere dünya gözüyle göster.