Kürdistan referandumu üzerine “Ateşten yaratıldıklarına” inanan militan ırkçılık mensuplarının tezviratlarına alışığız.
Büyük oranda Sol ve Sosyal demokrat geçinen kimi kesimlerin “Demokratik ırkçılığına” da alışkınız.
“On yılda on beş milyon genç” yetiştirmeyi başarmış ulusalcı fırdöndülerin mucizevi ırkçılıklarına da alışkınız.
Asena türemesi ırkçı efsanelere de alışkınız.
Önce milliyetçi sonra Müslüman olan orta yolcuların sıvılaştırılmış ırkçılıklarına da alışkınız.
Alışkın olduğumuz bu kesimlerin referandumu tipik bir Kürt düşmanlığına çevirme fırsatçılıklarına şaşırdık mı?
Hayır!..
Neticede felsefeleri bellidir bu kesimlerin: “Kürt olsa evliya; koyma onu avluya!” misali.
Oysa öyle bir kesim türedi ki ırkçılık namına;
Mağdurken İslami tavır, İslami ölçü edebiyatı,
Mağrurken tamamen ırkçı kisveye bürünüverdi.
Eskiden yapılan yanlışların eleştirisini İslami ölçüler üzerinden ifade edenler, şu anda ırkçı söylemlerine İslami gerekçeler bulma peşine düştüler.
Günün sonunda geldikleri nokta, militan ırkçılığa neredeyse “Cihadi” değer atfetmek oldu. Hani Ramazan aylarında oruç tutmayan “Müslümanların” oruç tutmayan “kefereleri” dövmesi meselesi vardır ya, referandum gerekçesiyle Kürtleri dövmeye başlayan dini bütün bazı kesimlerin durumu tam da buna tekabül etmeye başladı.
Pek azı hariç, neredeyse hiç birisi referandum bağlantılı Kürt meselesini İslami ölçüler çerçevesinde tartışma gereği bile duymamaktadır. Ama reddiyeci tavırlarına İslami kılıflar bulmaktan da geri durmamaktadırlar.
Tabii ki Kürdistan bağımsızlık referandumu tartışılmayacak bir mesele değildir. Artısını da, eksisini de herkesin tartışma hakkı var. Nitekim Kürt partileri bile bu meseleyi kendi aralarında hem de çok sert biçimde tartışmaktadırlar. İslamcılarımız şunu bilmeli ki, referandum meselesi siyasi bir konudur, akidevi bir konu değildir. Referandumu savunmak kişiyi imanlı yapmadığı gibi, makul çerçevede karşı çıkıp eleştirmek de kişiyi imansızlığa mahkum etmez.
Ancak “İslamcı” kimliğinle, İslami jargonla, bu meseleye yaklaşıp ırkçı şövenizmin sığ sularında kulaç atmaya çalışmak, dolayısıyla referandum meselesinden bir bütün olarak Kürt düşmanlığı peydahlamaya çalışmak ilk etapta Ben-i israil gibi sana “seçilmiş ırk” zevkini tattırsa da akideni hallaç pamuğuna çevirdiğini de bilmen gerekir.
Referandum üzerine kimi “İslamcı” zevatlardan sadır olan ve bir bütün olarak Kürtleri hedef almaya başlayan tezvirat ile ilgili çok şey söylenebilir.
Tepki olarak oluşmaya başlayan kimi Kürtlerin sınırsız Türk-Arap-Fars karşıtlığıyla alakalı da çok şey söylenebilir.
* * *
Ama meseleye İslami kimlikle eğilmek gerekiyorsa ki gerekli, gönül isterdi ki “A İslamcısı, B Cemaati, C Tarikatı” mesela şunu diyebilseydi:
“Ey insanlar! Gerçekten biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışasınız diye sizi kavimler ve kabilelere ayırdık. Kuşkusuz Allah katında sizin en değerli olanınız, takvaca en üstün olanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”
(Hucurat: 13)
“A İslamcısı, B Cemaati, C Tarikatı” olarak bizler; Mazlum ve mustazaf Kürt halkının sorununu sadece Müslüman Kürtlerin sorunu olarak değil, hangi kavimden olursa olsun bütün Müslümanların ve İslam ümmetinin sorunu olarak görmekteyiz. Çünkü Müslüman Kürt halkı, İslam ümmetinin bir parçasıdır. Kürt halkına yönelik inkar, asimilasyon ve baskıyı reddetmekte, imkanları ölçüsünde buna karşı durup mücadele etmeyi bir vazife olarak görmekteyiz. Bu sorunun, İslami adalete uygun olarak çözüme kavuşturulması için bütün Müslümanların soruna el atmaları ve sahiplenmeleri gerektiğini düşünmekteyiz.
“Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da O'nun (kudretinin) delillerindendir. Kuşkusuz bunda bilenler için ayetler/deliller vardır.” (Rum: 22)
“A İslamcısı, B Cemaati, C Tarikatı” olarak bizler; bu sorunu İslami dünya görüşü çerçevesinde ele alarak değerlendirmeyi, tahlil ve teşhis edip İslam'ın ölçüleri dahilinde çözüme kavuşturmak için mücadele etmeyi İslami sorumluluk olarak kabul ettiğimiz gibi Cemaatsel görevimiz olarak da görmekteyiz.
Kürt halkının İslami ve insani haklarının güvence altına alınacağı anayasal çözüm, özerklik, federasyon ve bağımsızlık gibi tüm seçeneklerin tartışılabileceğini düşünmekteyiz. Halk bu seçeneklerden istediğini kendisi için seçmekte serbesttir. Bizler, bu konuda İslami açıdan bir sakınca görmemekteyiz. Ancak istenilen çözüm, Müslüman Kürt halkının inancına ve kültürüne uygun düşen ve tüm haklarına kavuşabileceği İslami bir yönetim altında yaşayacağı bir çözüm olmalıdır.
* * *
Kürt ve Kürdistan lafızlarını neredeyse “Küfür/Şirk” olarak telakki eden İslami kesimler ile Kürdün her çeşit duygularını okşayan İslam dışı kesimlerin Kürtler üzerinde bırakacakları derin etki farklılıklarını birazcık mukayese edin.
Şöyle bir soru soralım:
İslam'a sırt dönen her bir Kürt gencinin düştüğü duruma Kürt karşıtlığı üzerine konumlanmış İslamcı makyajlı şövenist eşrafın vebali ne kadardır acaba?!
Gerçi çoğu İslamcı çevrelerin Kürt Müslümanlardan bile nefret ettiği bir konjonktürde böyle bir sorunun mantığı var mıdır derseniz, o da ayrı bir sorun!