İslamcılık, son zamanlarda Türkiye'de sıkça gündeme getirilen kavramlardandır. Bununla birlikte “siyasal İslamcı” ve “siyasal İslam” deyimleri de kullanılmaktadır. Özellikle Müslümanlar “dövülmek” istendiğinde veya bazı Müslümanların olumsuz söylem ve eylemleri söz konusu olduğunda, bu kavramlara ve deyimlere başvurulur.
Bu sadece Türkiye ile sınırlı bir şey değil, başta Batı olmak üzere dünyanın her yerinde İslamcılık ve bağlantılı deyimler dediğimiz amaç için kullanılmaktadır.
Bildiğimiz kadarıyla İslamcılığın tek bir tanımı yoktur. Ama kesin olarak bildiğimiz şey, İslamcılığın Müslümanlıktan ayrı bir şey olarak düşünülemeyeceğidir.
Fakat bazı kişiler ve kesimler İslamcılık kelimesini o kadar maksatlı bir şekilde kullanıyorlar ki, bakıyorsunuz bazı Müslümanlar da çok açık bir şekilde “ben İslamcı değilim” diyebiliyorlar.
Başkaları farklı tanımlayabilir, ama bize göre İslamcılık; İslam'ı bir din olarak gören ve bu dinin bireyin ve toplumun hayatında esas olması gerektiğini düşünen ve bunu gerçekleştirmeye çalışan anlayıştır. Müslümanlık da zaten bu değil mi?
Buna rağmen eğer bazı Müslümanlar eğer İslamcılıktan ve İslamcı olarak bilinmekten korkuyor ve fersah fersah kaçıyorlarsa, onların İslam hakkında ve İslam'ın tanımladığı mümin-Müslüman tanımını bir daha ciddi bir şekilde gözden geçirmeleri gerekir.
Yazımızın başlığı da sevgili Yusuf Tosun'un “Okuma Yazmanın Neyi Olur?” kitabından mülhemdir.
Dolayısıyla biz de soruyoruz, İslamcılık Müslümanlığın neyi olur?
Şu da bir gerçektir ki, bazı kavramlar zaman içinden kendiliğinden anlam kaybına uğradıkları veya başka anlamlar yüklendikleri gibi, bazı kelime ve kavramlar da var ki, onları kullanan kesimler nedeniyle hak etmedikleri muamelelere maruz kalırlar.
Örneğin, İslamcılık, hizbullah, ümmet, cihat, mücahit, vahdet ve muvahhit gibi kavramlar da bugün böyledir. Birçok Müslüman bu sıfatları kuşanmaktan kaçınmakla kalmıyor, Allah muhafaza neredeyse tiksinenler bile var.
Hâlbuki bir Müslümanı Müslüman yapan kavramlardan bazılarıdır bunlar. Birilerinin bu ve diğer kavramları kötüye kullanmaları veya kendi emellerine alet etmeleri bizi bu kavramları kullanmaktan ve hatta kuşanmaktan alıkoymamalıdır.
İslamcılık da bu kavramlardan biridir.
Fıkıh kitaplarında, Müslümanlar, din hakkındaki bilgileri bakımından iki seviyede değerlendirilirler: Havas ve Avam. Havas, dini bilmede ve dine vakıf olmada daha fazla bilendir. Bilenlerle bilmeyenler tabii ki bir değildir. Ama birinin daha fazla veya daha az bilmesi, herhangi birinin hükümler karşısındaki yükümlülüğünü azaltmak veya çoğaltmak yahut ortadan kaldırmak için değildir. Bununla birlikte havastan, bilenden beklenen şey, onun mümkün olduğunca azameti tercih etmesidir.
İslamcı da bu bağlamda Müslümanın havas, âlim olanıdır.
Allah'ın koyduğu hükümler; helaller ve haramlar bütün Müslümanlar için bağlayıcıdır. Diğer bir ifade ile İslam ne sadece İslamcıların onu bir düzen olarak egemen kılmaları gereken bir sistemdir ve ne de avam Müslümanların günlük hayatlarında yaşadıkları ile sınırlıdır.
Sonuç olarak, İslamcılık Müslümanlıktır ve Müslümanlık da İslamcılık. Birileri kelimelerimizi ve kavramlarımızı kötüye kullanıyor diye onlardan uzak duracağımıza, onları şahsımızda oldukları gibi yaşama çabası içinde olmamız gerekmez mi?
Görüş ve Önerileriniz için... btank@dogruhaber.com.tr