İslam'da teori pratikleştirilmeli

Günümüz Müslümanlarının en önemli probleminin sahih bir İslam anlayışının eksikliği ve cehalete bağlayan alimler, teorik İslam’la pratiğin birleştirilmesi ve ilme gereken önemin verilmesi gerektiğini belirtti.

Ümmetin içinde olduğu sorunları ve medreselerin Müslüman toplumu için önemini belirtmek için 3 ayda bir yapılan toplantıya katılmak için Şanlıurfa'ya gelen medrese âlimlerinden Medrese Âlimleri Vakfı Başkanı Muhammed Tayyip Elçi ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinde Öğretim Üyesi Mehmet Halil Çiçek, İlke Haber Ajansı'na açıklamalarda bulundu.

Müslümanların yaşadığı problemlere değinerek çözüm önerilerinde bulunan Medrese Âlimleri Vakfı Başkanı Muhammed Tayyip Elçi, günümüz Müslümanlarının en önemli probleminin sahih bir İslam anlayışının eksikliği olduğunu söyledi.

İslam'ın sadece inanç, ahlak, ibadet, hukuk olmadığını ifade eden Elçi, "İslam Akaidi ile ahlakıyla, hukukuyla, beşeri münasebeti ile sosyal hayatıyla, aile hayatıyla yani bir insanın doğumundan vefatına kadar hayatının bütün evrelerini tanzim eden ona Allah’ın emir ve yasaklarını koyan bir nizamdır. Dolayısıyla Müslümanlardan bir kısmı İslam’ın şubelerinden sadece bir tanesine yapışık kalıp İslami ondan münhasır zanneder. Ona odaklanır diğer taraflarını ihmal eder diğer şubeleri ile meşgul olanları dışlamaya başlar. Mesela bazısı İslam sadece cihattır der o noktaya odaklanır, diğer bazısı İslam sadece akaittir der o noktaya odaklanır, ama her biri diğerini görmezden gelir dışlamaya başlar bu dışlama zaman içerisinde sürtüşmeye dönüşür. Her birinin kendisine edindiği bir meşrebi, bir mezhebi oluşur zaman içerisinde bu bütünlük unutulur bu da meşrepler ve mezhepler arasında sürtüşmelere neden olur ve kavga meydana getirir." dedi.

Elçi, bu sorunların çözülmesi için başta İslam âlimleri olmak üzere önce sahih İslam bilincinin öğretilmesi ve kuşatıcı yani İslam’ın tüm şubelerini kuşatan bir İslam bilincinin öğretilmesi gerektiğini ifade etti.

Sahih İslam'ın öğretilmesinde en büyük sorumluluk âlimlere düşüyor

Elçi sözlerini şöyle sürdürdü: "Yani İslam’ın hem itikat olduğu, hem ahlak olduğu, hem ibadet olduğu, hem sosyal hayat olduğu, hem küfürle mücadele cihat olduğu ve bir devlet nizamı olduğu gibi bütün şubeleri ile sahih İslam bilincini öğretilmesi gerekmektedir.  Kur’an ve sünnet yorumundan hâsıl olan farklı mezhep ve meşreplerinin hiç birinin irtidat derecesine varmadığı sürece İslam dışına kabul edilmeyeceği tekfir edilmeyeceği bu husuta Ehl-i Sünnet âlimlerinin çok güzel bir söylemi vardır. “Kıblemize yönelen herkes Müslümandır.” Bir birimize bu şekilde müsamaha ile bakacak diğer meşrep ve mezhepleri dışlamayacak, ümmet şemsiyesi altında mümin kimliği altında kucaklayacak bir bilincin verilmesi lazım. Dolayısıyla da bu farklılıkların yani mezhep ve meşrep farklılıklarının İslam’ın birer mozaiği olduğu İslam bahçesinin farklı renkteki gülleri, çiçekleri olduğu bilincinin verilmesi böyle bir hoşgörüyü İslam’ın zaten özünde mevcut olan böyle bir müsamahayı ümmetin çocuklarına öğretmemiz lazım. Bu hususta da tabi en büyük sorumluluk âlimlere düşmektedir."

En büyük sorun cehalettir

Müslümanların günümüzde yaşadığı en büyük problemin cehalet olduğunu belirten Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinde Öğretim Üyesi Mehmet Halil Çiçek ise, Müslümanların birçok problemi olduğunu bunların en başında da cehalet geldiğini söyledi. Çiçek, "Sorunları birkaç başlık altında toplamak mümkündür. Birincisi cehalet, cehalet derken de şunu kast ediyoruz hem İslami ilimler noktasındaki yanı İslam’ı inancıyla, ahlakıyla, dünya görüşü ile hayat felsefesi ile İslami bilmeme noktasında çok ciddi bir cehalet var özellikle ayrı kesimlerde. Okuyan kesimde, elit kesimdeki bu İslam’ın dünya görüşünü, İslam’ın hayat felsefesini, İslam’ın değerler felsefesini, İslam’ın değerle yekûnu bilme noktasında bizim aydınlarımızı bizim elitlerimiz çok ciddi sıkıntı içerisindedirler." ifadelerini kullandı.

Müslümanların dünyada kendilerini başarılı kılacak medeni ülkeler seviyesine çıkartacak ilimler noktasında da ciddi bir takım sıkıntılarının olduğunu dile getiren Çiçek, "Bugün dünyada ilk 500 üniversitenin arasına kaç tane Müslüman ülkenin üniversitesi giriyor. Çok sıkıntılıdır biz hala teknolojide olsun idari, siyasi, hukuki, ilimler alanında olsun hala şuraya buraya gidip dilencilik yapıyoruz. Dolayısıyla bu da hem kısa vadede hem orta ve uzun vadede Müslümanlar için çok büyük problemlere, çok büyük çıkmazlara, çok büyük sıkıntılara neden olmaktadır." dedi.

Yaşanan sorunların çözümüne de değinen Çiçek, "Bunun en sağlam yolu İslam’ı bilmek, İslam’ın dünya görüşünü hayat felsefesini değerle manzumesini bunu çok iyi bilmek lazımdır. Bu gün özellikle İslam’ın değerler manzumesi noktasında toplum çok cahildir. Değersizlerin değer haline geldiği günümüzde Müslümanların bu manada ciddi bir proje ile toplumun karşısına çıkabilme imkânları varıdır. Ama ne yazık ki o manada da biz topluma bir şey götüremiyoruz. Hep bir takım klasik ifadeler ile klasik kelimler ile böyle birkaç cümle söyler dururuz. Hâlbuki İslam’ın değerler manzumesi noktasında hayatı diri tutan, hayatı zinde tutan, canlı tutan çok ciddi proje potansiyeline sahiptir. Ama ne yazık ki bunu yapmıyoruz bu açıdan toplumu bilgilendirme noktasında çok ciddi bir hamle yapmaya ihtiyaç vardır.  

Müslümanların ahlaki noktada ciddi hamle yapması lazım

Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ahlaki noktada da Müslümanların çok ciddi hamle yapması lazım üçüncüsü bilinen İslam’ı yani teorik İslam’la pratiği birleştirmemiz lazım. Çünkü bu gün hep bizim teorimiz ve pratiğimiz bir biri ile çelişiyor, bir birleri ile zıtlaşıyor bu da çok sıkıntılara neden oluyor. Mesela bir Müslüman için başkasının hakkına girmek fazla bir sıkıntı olmuyor. Bir Müslüman için yalan söylemek fazla problem olmuyor. Ticaret yaparken başkasına sahte mal verilmemesi sözleşmelere, anlaşmalara sadık kalınması karşı tarafın hukukunun muhafaza edilmesi onlara sahip çıkılmasında bizim çok ciddi problemlerimiz var.  Ve bu ciddi problemler uzun vadede İslam ümmeti ağır faturalara mal olmaktadır. O açıdan bizim bilgi ile pratiği, yani ameli, birleştirmemiz lazım. Mesela bir hukuk meselesi, başkasının hakkını gözetme meselesi, başkasına zarar vermeme meselesi, adil olunması, dürüst davranılması, güvenilir olunması meselesi gibi."

"Kobani’yi savunacağım diye kimsenin malına, canına saldırma hakkımız yok"

6-7 Ekim'de yaşanan saldırıların üzüntü verici olduğunu ifade eden Elçi, olaylarda masum insanların öldürüldüğünü dile getirerek, "Kobani’yi savunacağım derken Müslüman olsun olmasın hiç kimsenin malına, canına mukaddesatına saldırmak gibi bir hakkımız yok. Bu olmadığı gibi kime ait olursa olsun dükkânları yakmaya, sağı solu ateşe vermeye, insanların huzurunu kaçırmaya da bizim hakkımız yoktur." dedi.

İnsanın kanına girmeye kimsenin hakkı olmadığını belirten Çiçek de, şunları söyledi: "Kobani meselesi nedeniyle medeni bir insan olarak kendi tepkinizi gösterebilirsiniz ama kalkıp milletin camını kırmak arabaları yakmak bunlar uygun davranış değil. Hele insanın kanına girmek kabul edilemez bir durumdur. Toplumumuz zaten bölgemiz böyle bir barut fıçısı gibidir. Uyumuş bir fitne var bu fitneyi tekrar uyandırmak doğru değildir. Herkesin de bu konuda dikkatli olması lazım.

Bence bu olaylara karşı yapılacak en önemi şey sabretmek bir takım oyunlara gelmeme tepkisel ve duygusal davranmamaktır. İleride telafisi mümkün olmayan bir takım problemlere kapı açmama adına sabretmek lazım." (Sedat Kuşulay - İLKHA)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Şanlıurfa Haberleri

Avukat Karadaş: "Kanun yapma sürecinde halkın manevi değerleri dikkate alınmalı"
Soluk borusuna süt kaçan bebek kurtarılamadı
İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kırhan: "Hareketsiz yaşam diyabete ne oluyor"
Balıklıgöl’ün duvar ve su kanalı çöktü
Yapılan zamların ardından halk fakirleşiyor