Bugünkü Batı, ilmi ve nazari alanda ciddi bir durgunluk içerisinde bulunmaktadır. Nazari alanda modern ilmi ve felsefi gelişmelerin, insan ve dünya hakkında beşerin temel sorunlarına cevap veremediği ortaya çıktı. İlmi alanda ise insani değerlere aykırı bir yöne kayan Batının zor bir durumda olduğu ve büyük sorunların içine gömüldüğü gözlerden kaçmamaktadır.
Bize insanlık hayatının yaşanılır son şekli olarak sunulan Batı sisteminin tökezlenmeye başladığını, krizden krize sürüklenerek zor anlar yaşadığına tanık oluyoruz. Yıllarca liberalizmi pohpohlayanlar, Avrupa ve Amerika’daki krizlerden ciddi şekilde endişe duymaya başladılar. İslam dünyasında liberalizmin savunuculuğunu yapanlara ait basın organlarından bu endişeler rahatlıkla izlenebilir. Örneğin Wall Street protestocularının iddia edildiği gibi % 99’u oluşturmadığı, 300 milyonluk ABD nüfusunun yüzde birine bile ulaşamayacaklarını dillendirmeye çalışıyorlar. Makale ve söyleşilerde Amerika’nın daha önce benzer krizlerden defalarca kurtulduğu gibi mevcut krizden de kurtulacağını iddia ediyorlar.
İslam dünyasındaki Batı savunucuları, Arap dünyasında baş gösteren İslami uyanış hareketlerini ve inkılabi yönelişleri Arap halklarının Amerika modelli liberal demokrasiye yönelişi olarak yansıtmaya çalışıyorlar. Örneğin Mısır’da Müslüman Kardeşlerin iktidara yürüyüşünü İslam’ın Mısır siyasetine hakim olması şeklinde yorumlayanları ham düşünceli olarak nitelendiriyorlar. Bugünkü Müslüman Kardeşlerin değişime uğradığını, 2010 yılında 12 milyon olan turist sayısını 2012’de 20 milyona çıkarmayı hedeflediklerini, alkolü yasaklamaktan bahsetmediklerini, daha çok turist cezp edeceklerini dillendirdiklerini söyleyip halkın İslami yönelişini gölgelendirmeye çalışıyorlar.
Oysa Mısır halkının büyük kısmının İslami partilere oy vermesi, halkın özlemini duyduğu İslam’a yönelişten başkasıyla ifade edilemez. Özgür irade beyanı engellenmediği takdirde halkın tek seçeneğinin İslam olduğu gerçeği Mısır’da olduğu gibi diğer ülkelerde de açıkça ortaya çıkmaktadır.
Batı her zaman olduğu gibi büyük oyunlar peşindedir. Ortadoğu halklarının İslam’a yönelmede kararlı olduğunu, İslam’dan başkasını kabule yanaşmayacağını anlayınca, İslami uyanış hareketlerinin ismini “Arap Baharı” olarak nitelendirmeye başladı. İddia edildiği gibi bu bir gazetecinin ortaya attığı söylemden öte, bazı merkezlerde üzerinde uzun süre çalışılıp tespit edilen ve halkların İslam’a yönelişinin önüne geçmek için yapılan çalışmanın ürünüydü.
Bahar, birçok takvimde yılın başlangıcı kabul edildiğinden dirilme ve yeniden başlama mevsimidir. “Arap Baharı” söylemiyle kastedilen şey Arapların yeni bir dünyaya açıldığı, modern topluma bağlanıp Batının değerlerini kabule yöneldiği, İslami değerlerinden koparak yeni bir dünya oluşturmayı hedefledikleri şeklinde anlamlandırılmaya çalışıldı. Bundan dolayı Batının kastettiği “Arap Baharı” söylemiyle, İslami söylem ya da dine dönüş gibi yaklaşımların aksine, Batı değerlerini kabul eden ve her şeyiyle Batıya yönelen toplum yapısı kastedilmektedir.
Batı’nın söylemlerle yetinmeyip faal olarak el attığı İslam dünyasındaki gelişmelerde aksaklıklara sebep olduysa da gelişmeleri istediği yöne kanalize ettiği söylenemez. İstenilen başarıyı yakalayamayınca son zamanlarda Ortadoğu ve Afrika’nın kuzeyindeki gelişmelerden bahsedilirken “Arap Baharı” kavramının fazla kullanılmadığı dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu gelişmeler, Arap dünyasının geleceğinde İslam’ın etkin role sahip olacağını, bütün engelleme çabalarına rağmen Batılıların bu gerçeği değiştirmeye muvaffak olamayacaklarını açıkça ortaya koymaktadır.
Bundan böyle İslam, İslam dünyasının tek etkin söylemi olacaktır. İslami söylemin hâkim olacağı bölgede Batının da, yapay olarak yerleştirilen Siyonist rejimin de yeri olmayacaktır. Bölgedeki gelişmeler Arap dünyası için bahar niteliği taşıyorsa, Siyonist rejim, ABD ve Avrupa için taşıdığı değer sonbahardan başkası değildir.
Bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmeler İslam dünyasındaki gelişmelerin geç kalmış halidir. Bu geç kalışın faili bizzat Batı’dır. Gücünden kötü şekilde istifade eden Batı, halkların tercihte bulunmalarını her zaman engellemeye çalıştı. Batının oyunları olmasaydı sömürgeden kurtulan Müslüman halklar geleceklerini İslami doğrultuda şekillendireceklerdi. Ancak Batı’nın İslam dünyasındaki kuklalarını sömürgenin farklı yüzleri olarak dayatması ve diktatörlerin baskıcı rejimleri halkın yönelişinin uzun süre ertelenmesine ve İslam dünyasının özgürlüğünün gecikmesine neden oldu.
Gelişme merhalelerini tamamlayan Batının yaşlılık dönemine adım attığı görülüyor. Sınırlarını çizdiği ülkelerden kimini geri kalmış, kimini az gelişmiş, kimini gelişmekte olan, kimini de gelişmiş şekilde kastlara ayıran Batının bundan sonraki merhalede bu kutuplaşmayı daha da kalıcı hale getirme ve Hindistan’daki kast sistemi gibi kutuplar arasında kalın duvarlar örüp halkları bunların arkasında hapsetme hesapları gelecek dönemin hedefleri arasındaydı. Ancak bugün ciddi bir zaafla karşılaşan Batının, eskisi gibi büyük oyunlar oynayıp halkları istediği alanlara sevk etmede acziyet içerisinde olduğu Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmelerle ortaya çıktı. Güçlü silahlarına ve önemli tecrübelerine rağmen Müslüman halklardaki değişimi acziyet içerisinde seyretmesi bitmeye doğru hareket ettiğinin açık göstergesidir.
Modern Batı, insanlığa çok şey kaybettirdi. Bir yandan sistemini insanlığın en son ve mutlu olacağı sistem olarak pazarlarken diğer yandan insanlık tarihinde görülmemiş vahşetlere imza attı. Batının modern toplumunda gerçekleşen iki dünya savaşında sivil halktan milyonlarcasının savaşla hiçbir ilişkisi olmadığı halde bilinçli şekilde öldürülmesi, Batı sisteminin insanlık için bir utanç tablosu olduğunu gözler önüne seriyordu. Kendi insanına acımayan Batının Müslümanlara merhamet etmeyeceği, bugün Yemen’den Pakistan’a kadar Müslüman kanını akıtmaya devam etmesi Batı medeniyetinin kanla ayakta durmaya çalıştığının ve Batının gerçek yüzünün vahşet olduğunun açık göstergesidir.
Batı tükenişe doğru yol alırken, Müslümanların öne çıkıp insanlığa hayat sunan gerçek medeniyeti beşerin hizmetine sunup Batının engelleyici oyunlarına son vermelerinin zamanı gelmiştir. Peygamber (sav) sevdasıyla ayağa kalkan Müslümanların bu ciddi misyonu üstlenecekleri, İslami bakış açısıyla tarihe şekil verip dünyayı yaşanılır hale getirecekleri günlerin çok da uzakta olmadığı, güneşin üzerine doğacağı günlerin büyük müjdelerle insanlığın yüzüne açılacağına inşallah hepimiz tanık olacağız.
Doğruhaber Gazetesi