Bugün bizlere şöyle can alıcı bir soru yöneltilse nasıl bir cevap veririz?
Şu ana kadar -ve hatta kıyamete kadar- İslam ümmeti üzerine gerçekleştirilmiş -ve bundan sonra da gerçekleştirilecek olan- en sinsi, en tehlikeli, en can yakıcı, en tahrip edici, en zelil kılıcı, en, en, en … saldırı ve operasyon hangisidir ve hangi türdendir?
Haçlı seferleri mi?
Moğol istilası mı?
Askeri işgal mi?
Biyolojik savaş mı?
Ekonomik saldırı mı?
…
Evet, hangi saldırı İslam coğrafyasını param parça etmiş; İslam ümmetini tarumar etmiş; yer altı ve yer üstü zenginliklerini altın tepside en azılı düşmanlarına sunmuş; Müslümanlara birbirlerinin can ve mallarını helal saydırmış (dile kolay milyonlarca ölü, milyonlarca mülteci); nesil ve ekinleri harap etmiş; zihin ve gönülleri ele geçirmiş; can, mal, din, akıl ve nesil güvenliğini ortadan kaldırmış; sanal korku imparatorluğu kurarak her tarafa sömürü ve ümitsizlik yaymış; gönüllü köleliği cazip hale getirmiş…
Medet Ya Rabbi!
“Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet dileriz. Bizi doğru yola; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların(Yahudilerin) ve sapıkların(Hıristiyanların) yoluna değil.” (Fatiha/5-7)
Bizleri şu an, bu vahim duruma sokan saldırı neyin sesi?
Bu saldırıdan bir kurtuluş yolu var mıdır?
Sizi bilmem ama, benim bu sorulara bila şek vela şüphe verdiğim net cevap:
Bu saldırının adı “Algı Operasyonu” bu saldırıdan kurtulmanın yolu ise “Kur’an-ı Hakim ve Hz. Resulullah(sav)”dır.
Algı operasyonu; psikolojik manipülasyon, psikolojik savaş ve algı yönetimi olarak da ifade edilmektedir.
Algı operasyonu, ABD Savunma Bakanlığı Askeri Terimler Sözlüğünde şöyle tanımlanmaktadır: “Duygu ve düşünceyi etkilemek amacıyla muhataba/muhataptan seçili bilgi ve göstergeleri işaret vermek/saklamak için yapılan eylemlerdir.”
Başka bir deyişle kirli ve karanlık odakların, hedefledikleri kötü emellerine ulaşmak ve sömürü düzenlerini tesis etmek amacıyla muhatabında oluşturmak istedikleri duygu ve düşünceleri zerk ederek benimsetme/kabullendirme girişiminin bütünüdür. Burada asıl hedef birey ya da kitleyi kendi rızası ile ikna ederek istenilen kanaati oluşturma ve “sürü psikolojisi” üzerinden, düşünülmesi istenen yöne doğru itme/yönlendirmedir.
Sinsi ve ketum bir akıl; kelimeleri, olayları ve olguları silaha çevirerek evvelemirde kişilerin bilinçaltını hedefleyerek tedrici bir üslup ile yanlışı doğru; zulmü adalet; zalimi mazlum; ak’ı kara; haksızı haklı; hüsranı kurtuluş; düşmanı dost; münafığı Müslüman… veya bunların tersi algılar oluşturup “akıl” ve “gönül”leri birer gönüllü hizmetkar haline dönüştürür.
Artık bu kişi ve toplumlar farkında olmadan ve doğru olduğuna inanarak kendi inancı ve kültürüne muhalif olacak şekilde kendisine bağ(ım)lı olduğu şer odaklarının çıkarları doğrultusunda konuşabilmekte ve davranış sergileyebilmekte; tuhaf ve garip bir iştiyakla desteklerini esirgememektedir.
Bu operasyonla resmen bir kültürel işgal gerçekleştirilmiştir. Kişi ve toplumlar adeta kendisi dışında bir karaktere bürünmüş; bir kimlik kaybına uğramıştır. Kalpler ve zihinler sanki bir bilgisayar misali sadece kendisine yüklenmiş programı icra etmekten öteye geçemeyecek mekanik birer araca dönüştürülmüştür.
Algı operasyonları insanları kandırma üzerine bina edilmiştir. Yalan yanlış bilgilerle, ustaca bilgi akışı sunularak ve çeşitli taktikler kullanılarak aldatılan kişi ve kitleler, doğru kaynaklardan beslenerek yeterli bir araştırma ve analiz yapmadan, yönlendirildikleri şekilde hareket ederlerse dramatik bir düşüş ve çöküş yaşayacaklardır.
Peki, algı operasyonunu gerçekleştiren şer odakların akıl hocası kimdir?
Psikolojik savaşı ilk yürürlüğe koyan kimdir?
Her konuda olduğu gibi bu hususta da hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim bizleri bilgilendirmekte ve dikkatli olmamız için uyarılarda bulunmaktadır.
“Derken şeytan, kendilerine kapalı olan avret(mahrem) yerlerini göstermek için onlara vesvese verdi ve dedi ki: ‘Rabbiniz, ancak melek olmayasınız veya ebedi(baki) kalanlardan olmayasınız diye sizi bu ağaçtan men etti.’ Ve onlara: ‘Şüphesiz ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim’ diye yemin etti. Böylece onları hile ile düşürdü…”(Araf/20-22)
Bu hileye aldanmanın ve bu tuzağa düşmenin bedelinin ne kadar ağır olduğunu bilmeyenimiz yok. Cennet gibi bir diyardan Dünya gibi bir mekana düşüş… Tekrardan bir aldanışın insanoğlu için cehenneme bir yuvarlanış olacağının bilinmesi elzemdir.
Şeytan’ın bu misyonunu şu an küresel çapta Siyonist ve Evanjelistlerin hükmü altında bulunan Büyük Şeytan ABD ve Sinsi İngiltere gibi Batılı devletler makyavelist bir yaklaşımla icra ederek kendilerine görev addetmişlerdir.
Küresel ölçekte gerçekleşen ve özelde İslam Ümmetini hedefe koyan bu sinsi ve acımasız firavunların hipnotize edici sihirvari saldırılarını bertaraf edecek tek çare Hz. Musa (as) gibi Allah’ın ayetlerine tutunmaktır.
Allah(cc)’a emanet olunuz.