İslam’ın Şiarları İslam’ın görünen yüzleridir, ilk bakışta hemen onlar göze çarpar, herkes onlarla muhatap olur.
Bu şiarlarımız her zaman fıkıh diliyle konuşulmaz, anlatılmaz. Çünkü şiarlar fıkhî anlamından taşmış ve bambaşka bir yere oturmuştur.
Aslında bu sonradan abartılmış bir durum değildir, onların yapısında vardır bu şekilde öne çıkmak ve görünür olmak.
Kurban, İslam’ın şiarlarından bir şiardır. Kurbanı fıkıh diliyle anlatmak yetersizdir derken İslam’a ait bir vacip veya sünnet olmaktan çok ötedir demek istiyoruz.
Sadece Kurban değil mesela Ezan. Fıkıh diliyle ifade edecek olursak küçümsemiyoruz; ama sünnetten öteye geçmez. Fakat hakikatte İslam’ın en önemli şiarlarından, Müslümanların olmazsa olmazlarındandır. Sadece namaza çağrı, namaz vakitlerinin tespiti değil, şehirlerin, ülkelerin ve yeryüzünün kimliğidir ezan.
Yine, erkek çocuklarımızın sünnet ettirilmesi adı üstünde bir sünnettir fakat bu ümmetin bir şiarı, bir alâmeti farikasıdır.
Bu arada şunu da belirtelim, şiarlar hep böyle sünnetlerden oluşmaz, elbette farzlardan vaciplerden de şiarlarımız vardır. Kâbe, Tavaf, Safa, Merve ve benzer şiarlarımız bunlardandır.
Müslüman bayanların tesettürleri de aynı zamanda İslam’ın en önemli ve bu yüzden en yoğun hücuma uğrayan şiarlarındadır.
İşte bu şiarlarımız her zaman küfür cephesinin hücumlarıyla karşı karşıyadır. İslam’ın kaleleridir, hisarlarıdır, burçlarıdır. Bunun için Müslümanlar şiarlarını şuurla muhafaza etmelidirler.
Kurban bittiği halde küfür cephesinin hücumları henüz bitmemiştir. İblisin özel kurban muhabirleri vardır, ta ilk günden mevzilerindeki yerlerini almışlar, kaçan kurbanlık hayvanları, kesim hatalarını ve özellikle hayvanların akan kanlarını bayramdan sonra da ısrarla gözlere dayamaya devam edeceklerdir.
Evet, bütün şiarlarımız saldırıya maruzdurlar. Fakat bu şiarlarımız aynı zamanda İslam’ın çekim merkezleridir, dışarıdan gelecekler için İslam’ın giriş kapılarıdır, oraları temiz tutmak, çirkin görünümlerden korumakla mükellefiz.