Kadın; toplumun en önemli merkezi, insan yetiştirme anlamında toplumun ıslahı ya da tahribatı, hakeza ‘sağ eliyle beşiği sallarken sol eliyle dünyayı sallayan' sözüne ve gücüne muhatap bir varlıktır. İnsan yetiştirme ve terbiyesinde en önemli faktör olarak büyük bir güce sahiptir. Ve yine onun üzerinden oynanan oyunlara bakıldığında gücünün zirvede olduğu görülür. Zira çağlar ötesinden kadınla uğraşılmış asıl fonksiyonuyla toplumdan soyutlanmak istenerek amaç ve hedeflerine ulaşmışlardır.
İslam'dan önceki toplumların kadına bakış açısına baktığımızda; hayvan mı insan mı olduğunun tartışıldığı, adının hayvan isimleriyle anıldığı, sadece nefsi tatmin için kullanılan bir eşya olarak lanse edildiği görülür. Kızların diri diri toprağa gömülüp kadına her türlü zulmün reva görüldüğü tarihin sayfalarında mevcuttur. Çok üzücü ve insan dışı muamelere tabi tutulurken İslam, kadınlar için hayat olmuş, en büyük değeri İslam'la bulmuştur. Diri diri toprağa gömülmekten kurtulup cennetin ayakları altına serildiği bir değere kavuşmuştur. İslam'ın kadına verdiği değeri hiç bir beşeri sistem ve ideoloji de görmek mümkün değildir. Ki cinsiyeti yaratan Allah her cinsi fıtratına göre hazırlar ve ona göre değer verir. Mucid icadını herkesten daha iyi bilirken, Allah da kadını herkesten daha iyi bilir şüphesiz.
Fakat ne yazık ki kadına verilen değeri arkaya atıp, kendi nefsi sistemlerinin bakış açısıyla kadın tanınmaya çalışıldı mı fıtrata zulüm edilmiş olur. İslam'dan önceki toplumların kadına bakış açısı günümüzde renk, isim ve şekil olarak değişmişse de amaç olarak aynı şeye hizmet etmektedir. Diri diri öldürmenin şekli ve adı değişip kürtaj sistemi uygulanmaktadır. Nefsi tatmin için kullanılan kadın günümüzde de reklam aracı olarak kullanılıp bir sakız-çikolata reklamında oynatılabilmektedir. Kadının bedeninin sadece teşhir edilip ruhunun ötelenmesi de eski toplumların kadına verdiği değersizlikle eş değerdir. İfrat tefrit arasında bocalayan, aslını özünü kaybeden kadın kendine en büyük zulmü yapmaktadır. Tuzaklar, planlar onun için hazırlanırken, çok rahat kendini buna kaptırmaktadır. Ve onun önüne sunulan ‘kölelik' kılıfı çok gösterişli, şatafatlı nefse cazip olarak gösterilerek kadını celbetmeye çalışmaktadır. Böylelikle ‘esirliği' ‘özgürlük', ‘köleliği' ‘adalet' olarak görmektedir. Ve bunu sonuna kadar savunarak güya kendine hak tanıdığını, haklarını koruduğunu zannetmektedir. Oysa önüne sunulan tüm bu oyunları ciddi akılla düşünüp vicdanına teslim olsa hakikati daha bir görecektir.
Geçmişin ifratı, günümüzün tefriti içinde İslam'ın kadına verdiği değerine baktığımızda büyük bir nimete sahip olduğumuzun farkında olacağız. Eşitiği değil de ‘adaleti' tesis eden İslam kadın-erkek arasındaki en büyük değeri ortaya koyarken bunun aksi bir yol izlemek akıl dışıdır.
Bir bakalım, hak olarak iddia edilen haksızlıklara... Eşitlik naraları altında kadınları sokaklara atıp erkek gücüyle kadın gücünü eşit sayıp bedenine zulmeden ve böylelikle kendi asli vazifesini ihmal edip sorunlar çıkaran... Kapitalist sistem gereği satışa insandan daha çok önem verip bu anlamda kadın bedenini reklam aracı olarak kullanıp kadının değerine gölge düşüren... Şahsını, kişiliğini değil de güzellik ve dişiliğini ön planda tutup yaklaşımı ona göre olan... En değersiz en lakayt yerlerde obje olarak kullanılan kadın! Hepsi ve daha fazlası günümüzde mevcutken bunun savunuculuğunu yapmak ve özellikle kadınlar tarafından yapılması içinde bulundukları durumun vahametini gösteriyor. Hakeza Müslüman(!) toplum açısından da durum ciddiyetini koruyor.
Hakikaten kadın fıtratından uzaklaştırıldığı, Allah'ın ona verdiği haklarının tersine bir yol izlediği zaman toplum hüsrana maruz kalıyor. Nitekim kadın bozulduğu ve görevini yapmadığı zaman ahlâksızlık, fuhşiyat toplumu etkisi altına alıyor. Toplum olarak zamanımıza baktığımızda ahlâksızlığın, edepsizlğin, cinayetlerin ve boşanmaların nasıl da artış gösterdiğini müşahede ediyoruz. Elbette bu durumda en önemli etken kadındır. Çünkü kadın ayakkabıyı sağ ayağına koyacakken sol ayağına koyuyorsa sorun burada başlamıştır işte. Ve özellikle Müslüman bir toplumdan bahsediyor ve bu kötülüklerin arttığını görüyorsak özümüzden, fıtratımızdan nasıl da soyutlanıp çirkefliğin, tuzakların içine battığımızı hissedebilmeliyiz.
İslam kadına özgürlüğün alasını verirken, evinin hanımefendisi yaparken, ince narin bedenine gücüne göre vazife yükleyip, duygusal anlamda psikolojisine göre de hareket ederken bu nimete tüm dünya muhtaçtır. Bu muhtaçlığın farkına varılmazsa toplumların ahlâksızlık, cinayet, boşanma gibi kötü neticelere kapı açtığını daha çok göreceğiz. İlaç ve reçete budur!
Ve İslam düşmanlarının hedef ve gayeleri gözlemlenip kadın üzerinden bir toplumu yenmeye çalıştıkları ve yendikleri aşikârdır. Planları kadın üzerinden devreye sokup, kadını İslam fıtratından uzaklaştırarak o toplumun İslam'dan soyutlanmasını hedeflerler.
Son olarak diyoruz ki kadın; dişiliği değil kişiliği ön planda, obje değil değer, reklam değil vakar, teşhirci değil hayalı, fıtrata düşman değil sadıktır. Topluma merhem olduğu kadar en büyük yara da olabiliyor. Bu anlamda dünya ve ahiretimize yarar sağlamak istiyorsak merhem olmak, diğer hemcinslere de İslam'la birlikte değerli olduğuklarının farkında olmalarını sağlamak elzemdir.
Hayırlı gelecekler temennisiyle... Baki muhabbetle