Bir emir geldi göklerden 'feda et' diye. Rüyalardan geldi üstelik. Gözünü açtı İbrahim peygamber ve fenafillah zamanı dedi. Bu feda diğer fedalara benzemiyordu. Bu çok farklıydı. Baba; çok sevdiğini, en sevdiği uğruna kurban edecekti. Babanın tavrı da ahvâli de netti. Rabb’i uğruna dünyayı elinin tersiyle itebilecek birine, oğlunun fedası zor da olsa mümkündü.
Baba yaşını almıştı. Hâliyle Rabb’inin hikmetiyle, O'nun emirlerine karşı fehmi de ziyadeydi. O, başını ver deseydi baş üstüneydi. O, dünyada en sevdiğinin, İsmail'inin başını ver diyorsa o da baş üstüneydi. Teslimiyet had safhadaydı. Endişeye mahal yoktu. Allah vardı, gam yoktu.
Fakat İsmail(a.s) açısından değerlendirince durumun böyle olmaması gerekirdi. İsmail(a.s) henüz çocuktu. Herhangi bir baba tarihin herhangi bir zamanında böyle bir teklifle evladına gitmemişti. Bu sadece aklıyla hareket edecek bir insan için kabul edilmesi imkansız bir teklifti. Hele bir çocuk için bırakın kabul etmeyi, teklifi sunanın akli melekelerinden dahi şüpheye düşülürdü. Sorgulanmazdı bile, direk reddedilirdi.
Fakat tarih, aklı ile kalbini meczetmiş İsmail(a.s)'i altın harflerle yazacaktı. Aklı ile Rabbine teslim, kalbi ile mutmain İsmail(a.s)'i... O farklıydı. O erişkin dimağlara dahi tarihin en büyük örnekliğini teşkil ediyordu. İsmail, teslimiyetti. İsmail, adanıştı. İsmail fenafildi. İsmail vazgeçmekti. İsmail var oluştu. İsmail dik duruştu...
İsmail(a.s) sordu babasına. Bunu Rab'bimiz mi emretti diye. Ondan gelene boyun kıldan inceydi. Allah emretmişse ve İbrahim(a.s) aracı olmuşsa, İsmail(a.s) için her sey tamamdı. Her şeye hazırdı.
İsmail(a.s), bizden birisine görev tevdi edilince sunulan haddi hesabı olmayan bahanelerin arkasına sığınmadı. Sığınamazdı da. Zira emir itaati, İsmail(a.s) de cenneti isterdi. Mazeret ise bunlara engeldi.
İsmail(a.s), ben çok küçüğüm demedi. Ben, yıllardır beklediğin tek erkek evladınım demedi. Oğluna nasıl kıyacaksın demedi. Delirdin mi baba(hâşâ) demedi. ‘Amenna ve saddakna’ dedi ve boyun eğdi. Zira İsmail itaatti, İsmail teslimiyetti, adanıştı.
...
Allah'ın davası Adem(a.s)den bu yana şehitler ve şahitler vermiştir. Şehadet de bir adanıştır. Adanışların en güzellerinden. Teslimiyetin en zirvelerinden. Zira dünya ve içindeki her şeyden, daha da ötesi beşer için en kıymetli şey olan canından vazgeçmekten öte bir fena ve feda olma yolu yoktur.
Ancak İsmail(a.s)'in meselesi şehadetten de ötedir. Zira şehidin kanını akıtacak olan ehli küfürken, İsmail(a.s)in kanını akıtacak peygamber olan babasıdır. Şehadette küfre karşı verilen mücadelenin lezzeti varken İsmail(a.s)in durumu daha farklıdır. Fakat onun için bunların bir ehemmiyeti yoktur. Emir göklerdense, akan kan durmuştur.
...
Kurban olabilmenin, hem de Allah için, davası uğruna her şeyi elinin tersiyle itebilmenin müjdesidir Kurban. İbrahimi bir "amenna"nın, İsmaili bir "ate'na"ya dönüşümüdür. İmanın itaate evrilip, isyan ve inkârın cehenneme sürüklendiği meseldir. Can vermektir canan için. Can pazarında can satmaktır.
Kelime anlamı itibariyle yakınlaşmak olan kurban, döktüğün her kanı Burak yapmanın ve Rabb’e yaklaşmanın adıdır. Kurban semi'na ve aseyna kültürünü elinin tersiyle itip, semi'na ve ate'na kültürünün en deruni anlamını içselleştirmektir. Kurban, yok oluş değil aksine sonsuzluğa doğuş hikâyesinin başlangıcıdır. Kurban kula kulluktan sıyrılıp, Allah'a kul olmanın adıdır. Taatlere itaatir.
Kurban Bayramı'nın bir diğer özelliği de mümin erlerin ahit tazelemesidir. Şairin dediği gibi "İsmail oluruz biz, İbrahim görse rüya" ahdi... Her an canlarını feda edebilecek pozisyonda olduklarını kendi nefislerine hatırlatmak ve Rab'be göstermektir amaç. 'Bugün malımızı verdik, yarın canımızı feda edeceğiz İlahi', haykırışlarını kurbanın kanına akıtmaktır. Bıçağı her dayadığında kurbana, İsmaili ruhu nakış nakış işlemektir yüreğe. Her damla kanda gökyüzüne yeniden doğuş muştusu uçurmaktır. Her tekbirde cemre düşürmektir toprağa.
Kurban, yalnız takvayı ulaştırmaktır Allah'a. Allah hâşâ muhtaç değildir kana, kurbana. Ayetin de dediği gibi "Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat O'na sizin takvanız ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele". Ayetin içinde geçen hizmetimize verilenleri, hizmeti yoluna, davası yoluna harcamaktır yaptığımız.
Kurban İsmail'in itaatini yâd ve müminlerin yerine getirdikleri ahitleri kutlamaktır. Bu minvalde Kurban cejndir. Kurban nevrozdur. Hülasa kurban İbrahimi teslimiyet, İsmaili adanış, imani bir inkılap ve ölerek yeniden doğuştur.
Kurbanlarımızın ve niyetlerimizin İsmail'in Rabb’ine ulaşması duasıyla, bayramımız mübarek olsun.
Hüseyin Gülsever