Yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle kurban kesmenin faziletine ve kurbanın İslam âlemi için önemine değinen İslam âlimlerinden Molla Mahmut Kılıç, kurbanın Allah’a yaklaşma ve O’nun rızasını kazanmak olduğunu söyledi.
Kurbanın İsmailce teslimiyet gerektirdiğini vurgulayan Kılıç Hoca, bayram ile ilgili önemli tavsiyelerde bulunarak, “Bayram günleri bizim için bir fırsattır.
Bu fırsatı ganimet bilelim. Bunun için bu mübarek günlerde öksüzleri, yetimleri, mahkûmları, hastaları, fakirleri, kimsesizleri unutmayalım” dedi.
Sizleri Molla Mahmut Kılıç Hoca ile yaptığımız röportajla baş başa bırakıyoruz.
Hocam öncelikle islam literatüründe bayram nedir?
Bayram kelimesinin Arapçası sözlüklerde “Adet halini alan sevinç ve keder, bir araya toplanma günü” anlamlarıyla karşılanan “İ’yd”dir. Bayramlar berekettir, umuttur, özlemdir, yarınlara niyettir. Bayram, sevinç ve neşe günü demektir. Eskiden beri her milletin, her toplumun millî günleri, tarihî hâtıralarını canlandıran dini bayramları vardır. Bayramlar; inancı, ibadeti, tarihi ve kültürü bir sevinç atmosferinde buluşturarak bizi istikbale taşıyan ve tarih sahnesinde biz Müslümanlara süreklilik kazandıran müstesna zaman dilimleridir
Hz. Ali’ye sormuşlar “Bayram nedir?” diye. “Günahsız geçen her gün bayramdır” demiş. Öyleyse her günümüz bayram olsun. Hicri takvimin son ayı olan Zilhiccenin onunda başlayan ve dört gün devam eden Kurban Bayramı’nda kurban kesildiği için bu adla anılmıştır.
ARAFEYİ DÜNYALIKLARLA HEBA ETMEYELİM
Bayramdan önceki günün, yani Arafe’nin öneminden söz edebilir misiniz?
Rivayet edildiğine göre Arefe günü, Hazreti Âdem (AS) ile Hazreti Havva’nın Arafat’ta buluştukları gündür. Kurban Bayramı’nın Arefe ve bayram günleri, İslam dünyasının en seçkin günleridir. Çünkü Arefe günü, dünyanın her tarafından gelen hacı adayları Arafat’ta toplanarak Allah’a yönelmekte ve O’ndan af ve bağışlanma dilemektedirler. Arafat, İslam’ın birlik ve kardeşliğe verdiği önemin bir simgesidir. Günümüzde Arefe, bayramın bir önceki günü olduğu için, dünyalık telaşların en yoğun olduğu bir gün olarak yaşanmaktadır. Oysaki Arefe, insana verilen en kıymetli vakitlerden biridir. Bunu sadece ticaret ve dünyevi alışverişlerle heba etmeyelim.
Bayram denince genel olarak insanların aklına hep tatil ve eğlence geliyor. Acaba bunlar bayramın ruhuyla örtüşüyor mu?
Bayram günleri mutlak ibadet günü olmadığı gibi, katıksız eğlenme günleri de değildir.
Bu iki hususu bir arada toplayan günlerdir. Bayramları, ibadet ve taatten tecrit edip sadece oyun, eğlence, zevk ve sefa günü olarak anlamak yanlış olduğu gibi, meşru oyunlardan ve mubah eğlencelerden soyutlayarak sırf bir ibadet ve taat günü olarak algılamak da hatalıdır.
Çünkü insanın manevî varlığının yanında, maddî varlığının da ihtiyacı vardır. İbadet ve taatlerle ruh, kalp gibi manevî varlığımız tatmin edildiği gibi çeşitli ikram ve ziyafetlerle, belli ölçüler içinde gerçekleşen meşru oyun ve eğlenceler de bayramların özünde mevcuttur. Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.
SEVİNELİM VE SEVİNÇLERİMİZİ PAYLAŞALIM
Bayram gecelerinin diğer gecelerden bir farkı var mıdır, bu geceleri nasıl geçirmeliyiz?
Bayram gecelerini dua ve ibadetle ihya etmek, kaza namazı kılmak, Kur’an-ı Kerim okumak, Allah-uTeâlâ’dan af ve mağfiret dilemek gerekir. Çünkü duaların makbul olduğu gecelerden birisi de bayram geceleridir. Nitekim Peygamberimiz “Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerini, sevabını ümit ederek ibadetle geçiren kimsenin kalbi, kalplerin öldüğü gün ölmez” buyurmaktadır.
Peki, hocam bayram günlerine gelecek olursak, Müslümanlar bayramda özellikle ilk gün neler yapmalı, bayramı nasıl ihya etmeli?
Bayram sabahı erken kalkarak yıkanıp temizlendikten sonra namaza gitmek, güzel kokular sürünmek, temiz ve yeni elbiseler giyinmek gerekiyor.
Tabi kişinin gücü yetiyorsa namaza yürüyerek gitmeli, giderken yolda tekbir getirmelidir. Bayram namazını kıldıktan sonra cami cemaati ile bayramlaşmalı, daha sonra aile efradı ile bayramlaşmalı.
Akraba ve komşularla tebrikleşerek karşılıklı sevgi ve saygı duyguları aktarılmalı. Tanıdıklarımızı ziyaret ederek hatırlarını sormalı ve gönüllerini almalıyız. Hastanelerde ve evlerde yatan hastaları ziyaret etmeli, şifa dileklerimizi sunmalıyız.
Yetimlerin ve kimsesiz çocukların başını okşamalı, çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız. Bizden hayır dua bekleyen ölülerimize dua etmeli, ruhları için hayır ve hasenatta bulunmalıyız. Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız.
Çocuklara hediyeler dağıtmalı ve onları sevindirmeliyiz. Bayram günleri, sevinç günleridir. Bu günlerde sevinçli ve güler yüzlü olmak tavsiye edilmiştir. Bununla birlikte darda olan tüm Müslüman kardeşlerimiz için bol bol dua etmeliyiz.
Teşrik tekbiri nedir, ne zaman başlar ne zaman sona erer?
Kurban bayramının öncesindeki Arefe gününün sabah namazından itibaren, Bayram’ın dördüncü gününün ikindi namazına kadar, yirmi üç vakit farz namazın arkasından birer defa alınan tekbirlere teşrik tekbiri denir.
KURBAN TESLİMİYET VE ADANMIŞLIĞIN SEMBOLÜDÜR
Kurban nedir? İslam’da Kurbanın öneminden biraz bahseder misiniz?
“Kurban”, Allah’a yaklaşma eylemidir. Buradan hareketle, kurban kesmek; Allah’a yakınlaşma gayesiyle, O’nun verdiği hayvanlardan, kurban edilmesi mümkün olanı, yine O’nun rızası için boğazlamak demektir.
Kurban, kendisine kurban kesmek vacip olanların vücuduna bedel olarak kesilir. Kurban, Allah için maddi fedakârlık yapmak ve bu vesileyle Allah’a yaklaşmak gayesini taşıyan bir ibadettir. Hz İbrahim’in bir yadigârı olarak genelleşmiş ve günümüze kadar gelmiştir.
Kurbanın dinî dayanağından söz edebilir misiniz?
Kurban kesmek, ilk insanla beraber başlamıştır. Hz. Âdem’in çocukları Allah için kurban kesmişlerdi, ama birisinin niyeti halis olmadığı için onun kurbanı kabul edilmemişti. Kardeşinin kurbanı ise kabul edilmişti. Diğeri de onu kıskanmış ve öldürmüştü. Bu olayı bize Kur’ân-ı Kerim, Maide Suresi’nde nakleder. Buradan hareketle kurbanda asıl olanın Allah rızası için kesme olduğunu da anlıyoruz.
Bunun dışında Kur’ân-ı Kerim’de pek çok yerde çeşitli vesilelerle önceki peygamberlere emredilen kurbanlardan ve hacda kesilecek kurbanlardan söz edilir. Bütün dinlerde kurban vardır. Nihayet Kevser Suresi’nde ise Hz. Muhammed’e hitaben, onun ve ümmetinin kurban kesmesi emredilir. Allah katında Müslümanların, Kurban bayramında kurban kesmesinden daha sevimli bir iş yoktur.
Evet, kurbanın birçok faydasının olduğu şüphesizdir. Ancak kurbanda asıl olan nefsin arzularıyla zıtlaşmak, İslam’ın emir ve tavsiyelerine kucak açmaktır. Bununla ilgili olarak yine Ariflerden İbn-i Arabi, “En büyük kurban nefistir, esas mesele onu boğazlamaktır” demiştir.
Mü’min kurban keserken nefsini boğazladığını, ölmeden önce nefsini öldürdüğünü düşünür. Kurbanda esas olan kan akıtmak ve et değildir. Esas olan takvadır. Bununla ilgili yüce Rabbimiz, “Kurbanın etleri ve kanları değil sadece takvanız Allah’a ulaşır” buyurur.
Ancak bu, kurbanın bir yönüdür. Kurbanın bir de İsmailî yönü vardır. Allah, İbrahim’i kendisine dost edinmişti ve kendisinden oğlu İsmail’i kurban etmesini istemişti.
Fakat sonsuz rahmet ve yücelik sahibi Allah, İbrahim’e “kurban” hediye etmiş ve kurban geleneğiyle bu acıklı/dramatik günü, “bayrama-sevince” dönüştürmüştür.
İbrahim’den miras kalan bu “kurban sünneti”, bir taraftan İbrahim ve İsmail’in “teslimiyetini ve adanmışlığını” hatırlatırken, diğer yandan Allah’a olan yakınlığın hiçbir yakınlıkla kıyaslanmayacağı bilicini parlatmaktadır.
HERŞEYE RAĞMEN BAYRAMI HAKKIYLA İDRAK ETMELİYİZ
İslam coğrafyasına baktığımızda her yerde acı, kan ve gözyaşı görüyoruz. Bir bayrama daha buruk giriyoruz. Bu yönüyle bakıldığında bayram bizim için ne ifade ediyor?
Evet, şüphesiz yıllardır İslam coğrafyasının büyük bir bölümünde kan, gözyaşı ve yıkım hiç eksilmedi. Bu bayramda da İslam coğrafyasında hüzün ve endişenin hâkim olduğu alanlar arttı. İslam coğrafyasında yaşanan katliamlar, dramlar, acılar, mazlumların feryatları ümmetçe yüreğimizi bir kor ateş gibi yakmaktadır.
Yine annelerin feryadı, babaların çaresizliği, masum çocukların çığlıklarıyla yankılanan bir bayramı daha karşılamaya hazırlanıyoruz. İslam coğrafyasında kadın, çocuk, yaşlı demeden Müslümanlara reva görülen zulüm ve şiddet yüreklerimizi dağladı. Fakat her şeye rağmen ümmetçe ümidimizi yitirmedik.
Evet, gönlümüz hüzünle dolu, yüreklerimizde kardeşlerimize reva görülen zulümden dolayı bir burukluk yaşıyoruz, fakat kardeşlerimizin şanlı direnişi azmimizi bilemektedir. Unutulmamalıdır ki, karanlığın en koyu olduğu zaman, aydınlığın en yakın olduğu zamandır.
İslam ümmetine son mesajınızı alabilir miyiz?
Bayram günleri bizim için bir fırsattır. Bu fırsatı ganimet bilelim. Bunun için bu mübarek günlerde öksüzleri, yetimleri, mahkûmları, hastaları, fakirleri, kimsesizleri unutmayalım.
Birlik ve beraberliğimizi, kardeşlik ve dostluğumuzu en sıcak şekilde hissedeceğimiz mübarek Kurban Bayramı’nızı tebrik eder, mutluluklar dilerim. Bu bayramın öncelikle tüm İslam âlemine özelikle mazlumların kurtuluşuna; insanlığın huzur, barış ve hidayetine vesile olmasını diler, hayırlar getirmesini yüce Allah’tan temenni ederim.