Kudüs işgalcisi Siyonist çete İran yapımı, başlığı 300 kg ağırlığında olan, nükleer başlık taşıma kabiliyetine sahip Fatih 110 adlı balistik füze ile vuruldu. Hem de saldırı Dimona Nükleer Tesislerine yönelik yapıldı. Tesisin hemen yanı başında çok büyük patlamalar oldu. Balistik füzelerin hedeften şaşmama özelliği var. Bu, şu anlama geliyor; istenilseydi, maslahata uygun görülseydi Siyonist çetenin nükleer tesisi tam kalbinden vurulabilirdi. Yani yenilmezlik efsanesine bürünen Kudüs işgalcisi haydut çete, İran, Hizbullah, HAMAS veya İslami Cihad’ın füzeleri karşısında o kadar da korunaklı değil. Nükleer tesislerini bile korumaktan aciz.
Bu saldırı Amerika, israil ve destekçilerinin kalplerine büyük bir korku saldı. İsrail’in haydut yöneticileri önce olayı örtbas etmeye çalıştılar. Olayın bir kaza olduğunu söylediler. Sonra basit bir roket saldırısı olduğunu, Gazze’den atıldığını iddia ettiler. Ama saldırı anının kameralara yansıması, olay anındaki panik sonrası saldırıyı daha fazla gizleyemediler. Balistik füzenin Suriye topraklarından atıldığını, saldırının arkasında İran’ın olduğunu, Suriye hedeflerini uçaklarla vurduklarını açıkladılar.
Ümmetin gözüyle bakıldığında olay çok büyük… Amerika ve israil için de çok büyük. İran’ın nükleer tesislerine yönelik sabotaj sonrası israil’in nükleer tesislerinin füzeyle hedef alınması ileriki savaşta Müslümanların da elinin boş olmadığının, kuzu gibi boyunlarını cellâdın ipine uzatmayacaklarının, Siyonist çetenin topyekûn bir saldırısı karşısında çok acı, büyük bir bedel ödeyeceğinin ispatı.
Aslında israil de bunu biliyor. O yüzden Gazze’ye, Lübnan’a, Suriye topraklarına ve İran’a topyekûn bir saldırı başlatmayı göze alamıyor. Nokta saldırılarla, suikast ve sabotajlarla, özellikle Kudüs ve Ramallah’ta bulunan sivil, masum Filistinli Müslümanlara yönelik cinayetlerle kendini güçlü göstermeye çalışıyor. Panik içinde. Büyük tehlikenin farkında… Çıkacak büyük savaşta varlığını koruyup koruyamayacağını kestiremiyor. Bu yüzden büyük şeytan Amerika’yı ve satılmış Körfez hanedanlıklarını yanına çekmeye çalışıyor. Direniş cephesine karşı başka bir cephe oluşturma peşinde.
Ancak İsrail ve hamisi Amerika bu zayıflıklarını gizleme çabası içerisindeler. Ortadoğu coğrafyasında, İslam dünyasında kendi izinleri dışında bir sineğin bile kanat çırpamayacağı algısını oluşturuyorlar. Kendi yaptıkları en ufak bir saldırıyı çok büyük bir başarı şeklinde lanse edip denetimleri altındaki medya yoluyla günlerce gündem yapıyorlar. Müslümanlara yönelik saldırılarını ballandıra ballandıra anlatıp yenilmezlik efsanesine bürünüyorlar. Öyle bir hava estiriyorlar ki hâşâ sanki ilahi güçlere sahipler. Hiç kimse onların karşısında duramaz.
Böylece Müslümanları ümitsizliğe, karamsarlığa düşürüyorlar. Müslümanlarda aşağılık kompleksi oluşturup teslimiyetçi bir ruhun gelişmesini sağlıyorlar. Onlar yenilmez, onlar güçlü, onlara direnmek beyhude. Tek çare teslimiyet…
Bu şeytani güçler, onarla yönelik kahredici saldırıları, darbeleri ise gizlemeye çalışıyorlar. Kontrol ettikleri dünya medyası yoluyla bu saldırıları küçük göstermeye çalışıyorlar. Böylece Müslümanlarda öz güven oluşmasına mani oluyorlar. Ne yazık ki bu iğrenç algılarında İslam dünyasındaki medya da onlara yardımcı oluyor.
Eğer israil’in nükleer tesislerine yönelik böyle bir füze saldırısı İran’a olsaydı dünya medyası bunu günlerce konuşacaktı. İran’ın ne kadar zavallı, güçsüz olduğunu, kendini koruyamadığını, sadece konuştuğunu anlatan binlerce makale, analiz yayınlanacaktı. Ama saldırı israil’e olunca emperyalistlerin güdümündeki medya bunu gizleme, örtbas etme, küçümseme derdine düştü. Bunu hep yapıyorlar.
Aynı dünya medyası işgal altındaki Ramle şehrinde, israil füzelerinin depolandığı mağaradaki büyük patlamayı da gizledi. Yine Umman Körfezi'nde israil’e ait iki geminin saldırıya uğraması da geçiştirilmeye çalışıldı. Ve en önemlisi İran’ın uranyumu yüzde 60, hatta belki yüzde 90 geliştirmesi de sanki küçük bir meseleymiş gibi gündem yapılmadı.
Amerika’nın Afganistan’da, Irak’ta ve hatta Suriye’de ne kadar aciz düştüğünü anlatmıyorlar. Sözde işgal ettikleri Irak’a başkanlarının gece yarısı, bir haydut gibi gizlice gelip gittiğini saklamaya çalışıyorlar. Amerika’nın Afganistan’da Taliban karşısında düştüğü zilleti hiç gündeme getirmiyorlar. Irak’ta her gün Amerika’nın üsleri saldırıya uğruyor. Birkaç çetenin işi, üslere hiçbir zararları olmuyor deyip geçiştiriyorlar. Siyonist çetenin işgali altındaki topraklarda yaşayan haydut siyonistler Filistinli kahramanların roket ve füze saldırıları karşısında birer ruh hastası kesildiler. Siyonist askerler arasında cepheden kaçan, intihar eden korkakların sayısı her geçen gün artıyor. Ama bütün bunları gizliyorlar. Karabasanlar görüyor, ne yapacaklarına dair kara kara düşünüyorlar.