Gidişat böyle olursa böyle bir ihtimal var, evet.
İslam dünyasının insanı kahreden mevcut halidir bizi bu kanaate vardıran.
Kendi öz sorunlarına kendi içinden çözümler üretmekten âciz hale gelen ve çözümü celladına bile bile havale eden anlayışlar
karşısında bunu düşünmemek mümkün değil.
Müslümanların birbirlerine yönelttikleri şu suçlamalara bakar mısınız?
Başını ABD’nin çektiği uluslararası sistem İran’ın, Türkiye’nin ya da başka bir İslamî hareketin önünü açıyormuş.
Buna benzer temenniden öteye geçmeyen yığınla absürt teori ya da kuram...
Kafa koparmayla neticelenen kutuplaşma süreçleri...
Gerçeklik payı hiç yoktur, demiyorum.
Batı için “ön açma” tam bir şeytanî projedir.
“Dostum da yoktur, düşmanım da; sadece çıkarlarım vardır” anlayışındaki Batı için çok sıradan bir şeydir bu.
Kendilerince buna bir isim dahi bulmuşlar: “Tahterevalli siyaseti”
Bu siyasete göre Ne Şiî ne Sünnî ne Türk ne Kürt ne Arap ne Fars...
Hiçbirinin sivrilip siyonist işgalciyi tehdit edebilecek derecede güç kazanmasına müsaade edilmez.
Sivrilenden destek çekilir, olmadı ambargo uygulanır, hiç haberi bile olmadan bir başkasının önü açılır.
Kaşınabilecek farklılıkların çok olmasına azami derecede dikkat edilir.
Ta ki tahterevalliye bin(diril)en unsurlar birbirlerini dengeleyene kadar...
Dengelemenin faturasının kan, gözyaşı, ölüm, yıkım vs. olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.
Ortalık sütliman(!) olana kadar...
Sonrası ehl-i ferasetçe malumdur:
Mısır Irmağı’ndan büyük ırmağa, Fırat’a kadar olan toprakların sahiplerine(!) açılacak mayınlardan temizlenmiş araziler...
Kabbalistik hesaplarla Sion tepesinden “Va’dedilmiş topraklar”a bakan bir avuç Yahudi’nin binlerce yıllık kadim hülyası...
Antiemperyalizm mangalında kül bırakmayan bilumum sosyalist, devrimci veya İslamcının AB(D)’nin vicdanına sığındıkları bir vasatta...
Fitneye davetiye çıkaran fısıltı gazetesi tam gaz yola devam:
“İran el altından Amerika ile anlaşmalıymış.”
“Tayyip Erdoğan Obama ile anlaşmış.”
“IŞİD İngiliz oyunuymuş.”
“Hamas’ı ve Hizbullah’ı israil kurmuş.”
Ve saire ve saire...
Sarığın ucunun sol ya da sağ omuza sarkıtılmasını devr-i sabıkta tartışırken ulema, karşılarında sarık yasağını buldular.
Bu gidişle Tel Abyat’ta, Rakka’da, Kobané’de birbirlerinden “Selam”ı esirgeyen Müslümanlar, “Şalom” la karşılaşsalar hiç şaşırmam.
Temenni edelim ki bu sadece bir dil sürçmesi olsun!