israil, kendi imkânları ile değil, son yıllarda oluşturulan bütün sektörlere rağmen dış destekle varlığını sürdüren bir kışladır, bir askeri gettodur.
Ekonomik boykot, etkili bir vurma yöntemidir. Bir de söz konusu olan, uluslararası ticaretin önemli bir bölümünü elinde bulunduran Yahudiler olunca boykotla daha da çok şey elde edilir.
israil’e gelir sağlayanların ekonomilerini sarsmak, kuşkusuz israil’i sarsar.
Etkili bir ekonomik boykot, öncelikle devletlerce uygulanır. Ancak İslam âlemindeki yönetimlerin durumu düşünüldüğünde devlet idarelerince Yahudilere etkili bir boykot uygulamaktan şu an için söz edilemez.
Bugüne kadar devletler üzerinden israil ve müttefiklerine uygulanmış tek etkili ekonomik boykot, Suudi Kralı Faysal’ın 1973’teki Yom Kippur Savaşı’nda Amerika’nın israil’e verdiği desteği kesmek için uyguladığı petrol ambargosudur.
Kral Faysal, Suudi’nin gelir kaybına uğrayacağı iddialarına karşılık "Biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşadık; yine öyle yaşayacağız!" sözleriyle tarihe geçti.
Petrol ambargosu kararına son vermek için, Suudi Arabistan`a giden ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in Faysal’la görüşmesi ile ilgili şu açıklamada bulunduğu söylenir: "Kral Faysal oldukça sinirli görünüyordu, aramızda bir diyalog başlayabilmesi ümidiyle esprili bir dille ona; `Uçağımın yakıtı bitti, uçağın deposunu doldurmak için emir verirseniz, uluslararası fiyatından ücretini vermeye hazırız.` Kral gülümsemedi, kafasını yukarıya kaldırarak sert bir şekilde bana şunları söyledi: `Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önceki tek dileğim Mescid-i Aksâ`da iki rekât namaz kılmaktır! Sen bu konuda bana yardımcı olabilir misin?"
Kral Faysal, bu görüşmeden yaklaşık bir buçuk yıl sonra 25 Mart 1975’te bizzat yeğeni tarafından katledildi. O günden sonra da israil ve müttefiklerine karşı petrol ambargosu kararı alınmadı.
israil, kuruluş aşamasından itibaren Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkelere silah satarak giderlerini karşılama yoluna gitti. Onun ürettiği silahlar, sadece ordu ve polislerce değil, İslam âleminde emperyalistlere karşı savaşan farklı siyasi yapılarca da büyük bir iştiyakla ve çok para ödenerek alındı, kullanıldı, kullanılmaya da devam ediliyor.
Türkiye, bugün savunma sanayi konusunda kendisini israil’e bağımlılıktan kurtarma yolu arıyor. Ancak bu girişimi de farklı engellerle karşılaşıyor.
Bugünün dünyasında devletler eskisi kadar güçlü değil, toplumlar kendi devletlerine karşı bir tür özerklik kazandı. Bir devlet, ana kalemlerde başka devletlerle değişik ticari etkinliklerde bulunsa da halka yönelik tüketime eskisi kadar hâkim değil. Örneğin, şu anda Mısır Türkiye’ye bir tür ambargo uygulamaya çalışıyor. Ancak Türkiye’nin Mısır halkı ile kurduğu iletişim bu ambargonun etkili olmasını engelliyor.
Devletler hangi ekonomik politikayı uygularsa uygulasın toplumlar, kısmen de olsa kendi ekonomik politikasını, dolayısıyla kendi ambargosunu, kendi boykotunu uygulayabilir.
Dünyanın dörtte birinden fazlası Müslüman… Bu nüfusun sadece dört biri ekonomik bir boykot uygulasa israil ve müttefikleri sarsılır.
Ama nasıl ki oruç bazı zevklerden vazgeçmeyi ve zekât ekonomik bir özveriyi gerektiriyorsa boykot da bazı zevklerden ve bazı ekonomik gelirlerden vazgeçmeyi gerektirir.
Alternatifin olmadığı bir ortamda zahmetsiz ve kayıpsız bir ekonomik boykottan söz edilemez. Lükslerden arınıp hurma ve deve sütüyle yaşamaya razı olunmadan etkili bir ekonomik boykot mümkün değil.
Zahmet ve kayba katlanmak, şuur gerektirir. Şuur olmadan oruç ve zekât söz konusu olmayacağı gibi etkili bir boykot da olmaz.
İslam dünyasındaki problem sadece siyasi-idari değildir. Ona da kaynaklık eden toplumsal şuur problemidir.
Şu an hepimiz birer Yahudi müşterisiyiz. Üzerimize bombalar yağdıran israil’e hayat damarı oluyoruz. Onun mallarına talibiz ve kendimizi kendi evimizde onun malları ile kuşatma altına almışız.
Ancak kendisini fiiliyatta gösterebilecek bir şuur, hem israil ve müttefiklerine karşı ekonomik alternatifler üretir ve etkili bir ekonomik boykot uygular.
Mükemmel tutum, şuurlu kitlenin boykotu sıkıca uygulaması, bu şuura ermemiş olanlar için ise ekonomik alternatifler oluşturmak; o kitleyi cazip bir ekonomik piyasaya çekerek Yahudilerin uluslararası ekonomik gücünü müşterilerinden yoksun bırakmaktır.
Bu, bir hayal gibi görünse de mümkündür ve eninde sonunda gerçekleşecektir.