Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz'un İsrail parlamentosunda yaptığı konuşmada, İsraillilerin Filistinlilerden dört kat daha fazla su tükettiğini söylemesi, İsrail'in gasbettiği Filistin su kaynakları meselesini bir kez daha gündeme taşıdı.
Schulz, konuşmasında 'Bir İsraillinin günde 70 litre su kullanmasına izin verilirken, nasıl oluyor da bir Filistinlinin yalnızca 17 litre su kullanmasına izin veriliyor?' sorusunu kürsüye taşımıştı.
İsrailli vekillerin tepki gösterdiği bu sözlerin ardından bilginin yanlış olduğunu ispat yarışı başlarken, Yahudi vekillerin "Filistinliler'e taahhüt ettiğimizden daha fazla su veriyoruz" ifadesi aslında sorunun ana kaynağına işaret ediyor. İşte İsrail'in Filistin sularını gasbetmesi ile ilgili gerçekler: İsrail Filistinlilere su "vermiyor", aksine en yüksek fiyattan satıyor!
Gerçek şu ki, Filistinliler, doğal kaynaklarını ele geçirmiş işgalci bir güç, üretebildikleri su miktarını, su altyapısının geliştirilmesini ve bakımını kısıtlayan Oslo 2 Anlaşması olmasa İsrail'den su satın almak zorunda kalmayacaktı.
GEÇİCİ ANLAŞMA KALICI OLURSA...
1995'te imzalanan geçici anlaşmanın beş yıl sonra kalıcı bir düzenlemeye dönüştürülmesi gerekiyordu. Filistinli müzakereciler bu süre içinde egemenlik kazanacakları ve böylece su kaynakları üzerinde kontrol sağlayacakları konusunda aldatıldı. Dikkatsiz ve ciddiyetsiz Filistin Yönetimi bu anlaşmada İsrail'in Batı Şeria'daki su kaynaklarını adaletsizce kullanmasını empoze eden şartları sağladı.
Anlaşma, yapıldığı tarihte Filistinliler tarafından tüketilen su miktarına dayanıyordu ve yıllık 118 milyon metreküp olarak belirlenmişti. Aynı anlaşma aynı kaynaklardan İsrail 483 milyon metreküp su hakkı veriyordu ve bu miktar çoğu defa aşıldı. Yani Batı Şeria'daki su kaynaklarının yaklaşık yüzde 20'si Filistinlilere giderken yüzde 80'ini İsrailliler kullanıyor. Yahudiler ayrıca ülkenin geri kalanındaki kaynaklardan yararlanma durumunda...
Sözleşmenin ikinci büyük skandalı ise, Gazze'nin su ekonomisi ve yönetimi için "kendi kendine yeter" ibaresi konularak sınırları içindeki su kaynaklarına bağımlı yapılması. Bölgedeki nüfus artışını dikkate almayan bu anlaşma, kanalizasyon sistemindeki sıkıntılar nedeniyle suyunun yüzde 90'ı içilemez hale gelen Gazze'yi susuzluğa mahkum etti.
YASAKLIYOR, EL KOYUYOR, DENİZ SUYU SATIYOR
Anlaşmaya göre, İsrail, Filistinlilere yılda 27.9 milyon metreküp (mcm) su satışı yapacak, sömürgeci cömertliği ile 80 mcm suyu Filistinliler "izin verilen alanlardaki" kuyulardan sağlayabilecekti. Ancak bugün Filistinliler Batı Şeria'da Oslo'da onlara tahsis edilen miktardan 21 mcm daha az su üretebiliyor. Kuraklık, İsrail'in yeni kuyu sondajlarına limitleri ve "yasak bölgelerdeki" artış bunun ana nedenleri. Filistin'deki kötü yönetim de bir başka neden. Yani, İsrail yılda yaklaşık 60 milyon metreküp suyu Filistin'e "veriyor", daha doğrusu satıyor: Filistin'in işgalcisine bağımlılığı arttı.
İsrail altyapı geliştirme ve rehabilitasyon girişimleri konusunda tek yetkili. Örneğin, Filistin yönetiminin döşemek istediği su borularını istenenden daha küçük tutuyor, su altyapısının farklı topluluklar arasında bağlantı yapılmasına izin vermiyor, yıpranan boruların değiştirilmesini geciktiriyor. Filistin suyunun yüzde 30'unu bu nedenle kaybediyor.
113,000 Filistinli su şebekesine bağlı değil. Yüzbinlercesi yaz aylarında düzenli su alamıyor. Alan C denilen yerleşimlerin sınırındaki bölgelerde İsrail yağmur sularını toplamak için sarnıç kazılmasına bile izin vermiyor. Yanyana olsalar da, Yerleşimler yeşillikler içindeyken, Filistin mahallelerine ve köylerine su dönüşümlü veriliyor!
Filistinliler ayaklarının altında akan sularını onlardan çalan İsrail'in "tuzu alınmış deniz suyu için" para ödüyor....
Dünya Bülteni