Istakozlar denizlerde ve okyanuslarda yaşayan ilginç deniz canlılarıdır. Çok uzun süre yaşarlar, yaşadıkları sürece büyürler ve devasa boyutlara ulaşabilirler. Büyüme sürecinde ıstakozlar sürekli vücutlarını yenileyebildikleri için yaşlanma belirtisi de göstermezler.
Peki, ıstakozların genç ve diri kalmasının sırrı nedir?
Istakozlar aslında yumuşak bir vücuda sahiptirler. Bu halleri ile kırılması son derece zor olan ve hiç genişlemeyen sert kabuklarının içinde yaşarlar.
Istakoz büyümeye devam ettiği zaman içinde yaşadığı kabuğu dar gelmeye ve ıstakozu sıkmaya başlar. Bu durumda ıstakoz kendini daralmış hissediyor, acı çeker, strese girer. Bundan kurtulmak için kabuğunu kıracak yollar, çareler arar. Derken bir kaya dibine çekilerek kabuğunu kırmak için azimle çırpınır. Uzun çabalardan sonra kabuğunu kırar ve bir süre sonra mevcut bedenine göre yeni büyük kabuğa sahip olur. Eğer kendi halinde kalırsa bu kabuk ona yeter fakat ıstakoz büyümeye devam eder. Bu nedenle yeni kabuğu da bir süre sonra dar gelmeye ve ıstakozu tekrar strese sokmaya başlar. Istakoz yine bir kaya dibi bularak zor da olsa kabuğunu kırarak içinden çıkar ve yeni bir kabuk daha oluşturur. Istakoz hayatta kaldığı süre içinde bu durum defalarca tekrar eder.
Istakozun bu hali “muhakkak ki her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır” (İnşirah:5-6) ayetinin somut ve doğal bir örneğidir. İnsan bazen zorluktan rahatsız olur zorluğu istemez, her şey rahat olsun ister; fakat bilmez ki o zorluk aslında kabuğunu kırması içindir. O zorluk kendi iç âleminde dış âleminde yeni bir doğuştur, yeni bir açılım ve fetihtir.
Kolaylıklar rahatlıklar insanı gevşetir, bazen azmini zayıflatır. Elbette insan sürekli zorluğun peşinde olmamalı, sürekli zorluğu temenni etmemelidir. Lakin zorluğun kendisini kolaylığa, genişliğe ulaştıran bir dürtü olduğunu da unutmamalıdır.
İnsanın üreticiliği daralmışlık hissiyle ateşlenir. İnsan zorluğa düştükçe rahatlamak, yenilenmek için çareler arar. Bir şeyler üretmeye çalışır. Eğer böyle olmazsa insan kabuğunun kendisine dar geldiğini hissetmez ve hep kendi kabuğu içinde kalır.
Dünya hayatında sıkıntı yaşamayanlar genelde kabuklarını dolduramayanlar, büyüyemeyenlerdir. Çünkü büyüselerdi kabuklarının kendilerine dar geldiğini hisseder buna göre bir çare ararlardı.
İnsanın daralma ve stres hissi, maddi-manevi kendi kabuğunu kırmasına vesile olmalıdır.
Allah bir kişiye ne vermişse ancak onu teklif eder. Allah bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır. (Talak:7) Hak Teâlâ hem zorlukla birlikte hem de zorluktan sonra kolaylık vermiştir. Zorlukla birlikte olan kolaylık insanı harekete geçirir. Zorluğu kanıksamasına, normal karşılamasına engel olur. Sonraki kolaylık ise insanın muradıdır. Bunun gibi, ıstakozun kabuğunun kendisine dar geldiğini fark etmesi ona avantaj sağlıyor, ona güç ve hareket kabiliyeti veriyor. Kabuğunu kırması da sonraki kolaylık oluyor.
İşte birey, toplum, aile, kadın, erkek herkesin hayatta bu gerçekliğin farkına varması gerekir. Bu ayetleri ıstakoz dürtüsüyle uyguluyor ki insan bunu azim ve iradesiyle yapsın.
Kabuğunun dar geldiğini fark eden mutlaka onu kırar. Bunu fark etmeyen de kendi kabuğu içinde büzülmeye mahkûm olur.
Günümüzde insanlara zevk ve keyif, refah, rahatlık temel bir yaşam tarzı olarak sunuluyor. Ama bunu yapanlar aslında gençliğin, toplumun kabuğunu kırmasını istemeyenlerdir. Zorlukların farkına varılmasını engelleyerek kabukların kırılmasına engel olurlar.
Bu da her alanda kısırlaşmaya, verimsizliğe sebep oluyor.