BURSA- Son günlerde Türkiye’de sıklıkla yaşanan iş kazaları, bütün gözlerin iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarına çevirdi. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da bir inşaatın 32. katında kopan asansörün içinde bulunan 10 kişinin feci şekilde yaşamını yitirmesinden sonra konuyla ilgili uzmanlardan çarpıcı açıklamalar geldi. Marmara iş sağlığı ve güvenliği uzmanları, söz konusu kazanın iş kazasından çok iş cinayeti olduğunu belirttiler.
Bursa’da birçok alanda iş sağlığı ve güvenliği hizmeti veren iş sağlığı ve güvenliği uzmanı ve makine mühendisi Hülya Varlık, “İstanbul’da meydana gelen kazada da öğrendiğim kadarıyla, asansörlerle ilgili sıkıntı olduğu bunların firmaya iletildiği ancak herhangi bir çalışma yapılmadığı söyleniyor. Eğer gerçek anlamda böyle bir şey varsa bu hem iş kazası hem de iş cinayeti demektir.”dedi.
“Dış cephe asansörleri teknik yeterliliğe sahip değil”
İstanbul’da yaşanan iş kazasının temel nedenin inşaatlarda kullanılan dış cephe asansörlerinin teknik yeterliliğinin sağlanmaması olduğunu belirten Varlık, “Asansörün standartlara uygun şekilde montajının ve işletiminin yapılmaması, fenni yeterliliği olan kişilerce yapılmaması, yine denetimde kontrol eksikliği, önceki mevzuatta kontrollerin 3 aydan yılda bire indirilmesi gibi hususlar söz konusu. Kazanın meydana geldiği inşaatta 3 ayda bir yapıldığı söyleniyor. Mevzuatta sık yapıldığını gösteriyor ama gerçek anlamda yapılmadığını gösteriyor. Çünkü halat kopması sonucu olduğu ifade ediliyor.”şeklinde konuştu.
“Halat kopması sonucu bir düşme söz konusu ise denetimler periyodik yapılmamış demektir”
Bilirkişi ve müfettiş incelemesi sonucu kazanın gerçek sebebinin ortaya çıkacağını kaydeden Varlık, “Eğer halat kopması sonucu bir düşme söz konusu ise denetimlerin yâda periyodik kontroller gerçek anlamda yapılmamış demektir. Yâda bu olayı tetikleyen başka etkenler var demektir. Usulüne uygun kullanılmadığı gibi. Dış cephe asansörlerinde olması gereken bazı şartlar vardır. Bunların sağlanıp sağlanmadığı bilirkişi raporunda ortaya çıkacaktır. Operatörlük eğitimi almış kişiler tarafından kullanılıp kullanılmadığı, gece kullanımına uygun olup olmadığı, özellikle frenleme tertibatının ve hareket mekanizmalarının sağlam ve kullanılabilir durumda olup olmadığını ancak bilirkişi raporundan sonra ortaya çıkacağını düşünüyorum. Eğer bu asansör düştüyse tabi ki bu konularda eksiklik var, denetimsizlik var diye düşünüyorum.” ifadelerine yer verdi.
“Tabi ki ihmaller nedeniyle kazalar meydana geliyor”
Bakanlığın sektörel olarak uzmanlaşmış kişilerin, iş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışmalarına önem vermesi gerektiğini vurgulayan Varlık, “Sektörlerde çalışacak kişilerin o sektörün sorunlarını, tehlikelerini bilen uzmanlar olması gerekiyor. Tabi ki bu kazaların önlenmesi için denetim mekanizmasının, devlet denetimi olmadan uzmanlar olarak bizlerin çok büyük bir yaptırımı olmuyor. Ya uzmanlar devlete bağlı olarak çalışacak yâda devlet denetimleri uzmanları destekleyecek şekilde daha sık ve etkin yapılacak. Bundan çıkarabileceğimiz sonuçta sorumlulukların tamamen devlet tarafından yönetilebilir olması gerekiyor. Tabi ki ihmaller nedeniyle kazalar meydana geldi. Soma’daki kazada bunu gösteriyor. Öncesinden sinyaller veren tehlike gün ışığına çıkıyor ve pek çok kişinin ölümüne sebep oluyor.”diye konuştu.
İstanbul’da meydana gelen kazada da öğrendiğim kadarıyla, asansörlerle ilgili sıkıntı olduğu bunların firmaya iletildiği ancak herhangi bir çalışma yapılmadığı söyleniyor.”diyerek konuşmasına devam eden Varlık, “Eğer gerçek anlamda böyle bir şey varsa bu hem iş kazası hem de iş cinayeti demektir.”ifadesini kullandı.
“Asansör denetimleri 3 aydan 1 yıla çekildi”
Daha önceki yönetmeliklerde asansör denetiminin 3 ayda yapılması gerektiğini ancak şuan ki mevzuatlara göre ise bu denetimlerin yılda bire çekildiğini kaydeden Varlık, “Bu kazaların artmasına sebep olan bir etken. Denetimsizlik her zaman kazayı getirir. Dolayısıyla gerçek çalışma hayatı göz önünde bulundurularak mevzuatın gözde geçirilmesi, haziran ayında çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği kanunun alt yönetmeliklerinin biran önce tamamlanması, belki sektörel olarak biraz daha detaylı çalışmalar yapılması. Tarafların sorumluluklarının iyi bir şekilde denetlenmesi, organizasyonun yönetilmesi, devlete gönderilen bilgilerin online görülebilmesi gibi çalışmalar faydalı olabilir.”diye konuştu.
“Birçok işçi işini kaybetme korkusuyla iş güvenliğini gündeme getiremiyor”
Son olarak gerek işveren gerekse işçilere önemli uyarılarda bulunan Varlık, “İşçilerin iş güvenliğini sağlama konusunda önlemler alınmadıysa bunları talep etme hakları var. Yeni yasada bu getirdi. Ama birçoğu işini kaybetme korkusuyla bunu gündeme getiremiyor. Dolayısıyla işverenlerin, yaptıkları bu maliyetlere hiç olmazsa gerçek anlamda kullanarak çalışanların sağlık ve güvenliği için kullanabilmelerini sağlamaları lazım.”diyerek sözlerine son verdi.
“Bu bir sistem sorunudur”
İş sağlığı ve güvenliği kurumunun müdürü aynı zamanda iş sağlığı hekimi Alper Serol ise söz konusu iş kazalarının bir sistem sorunu olduğunu vurguladı. Bunun sadece iş kazası bağlamında düşünülmemesi gerektiğini anlatan Serol, “Bundan önce Soma ve tersaneler vardı sürekli iş kazaları vardı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve hükümetimiz iş güvenliği yasasını bir şekilde teessüs etti. Ama sorunlar yine çözülmedi. Sorunlar yine devam ediyor, iş kazaları yaşanıyor. Bunun yönetmeliklerle, günlük çözümlerle bitmeyeceği açık. Bunun için bambaşka şeyler yapmak gerek.”diye konuştu.
“Kanunun ilk çıktığı zamana, hatta daha iyi şartlara kavuşturulması gerekiyor”
Kazalardaki en önemli sorunun, uygulamayı yapan insanların görüşlerinin alınmayışı olarak değerlendiren Serol, “Bu görüşler alınmayınca sorunlar yine devam ediyor. Yönetmeliklerle ilgili en büyük sorun, çalışma süreleri. İş güvenliği uzmanlarını çalışma süreleri, iş yeri hekimlerinin çalışma süreleri, kanun çıktıktan sonra iki defa değiştirildi. Bu sürelerle hizmet verebilmek ciddi manada güçleşiyor. Hem hekim arkadaşlarımızı hem de iş güvenliği arkadaşlarımızın işini daha da zorlaştırıyor. Hem çalıştığımız birimlere karşı, yönetmelik kanunlar önünde zorlaştırıyor. Her açıdan zorlaştırıyor, çalışanlara karşı sorumluluklarımızı yerine getiremememize yol açıyor bu süreler. Bu sürelerin tekrar, kanunun ilk çıktığı zamana, hatta daha iyi şartlara kavuşturulması gerekiyor.”ifadelerine yer verdi.
İş güvenliği konusunda çalışanların eğitiminin de ayrı bir sorun olduğunun altını çizen Serol, “Özel sektör bunu tam manasıyla gerçekleştiremedi. Bunun mutlaka üniversiteleri tevdi edilmesi gerekiyor, yüksek lisans programlarına yönlendirmek gerekiyor. Ve bunun da en az bir buçuk yıl olması gerektiğini düşünüyorum. Yine alanda aktif olarak çalışan iş hekimi uzmanları, iş sağlığı uzmanlarının online eğitim programlarına, lisans programlarına alınması gerekiyor.”şeklinde konuştu.
“Günlük siyaset üzerinden çözüm üretmek yerine, bu konuda ciddi bir çalıştay yapılmalı”
Bu alana emek vermiş bilim adamlarının görüşlerinin alınması gerektiğini belirten Serol, “Günlük siyaset üzerinden çözüm üretmek yerine artık, bu konuda çok ciddi bir çalıştay yapılıp, onun üzerinden hareket edilmeli. Bir sistem oluşturulmalı ve o sistem için ne gerekiyorsa herkes bir elden taşın altına elini sokmalı.”dedi.
Her önüne gelenin ortak sağlık birimi sahibi olmaması gerektiğini dile getiren Serol, “Bu alanın profesyonelleri o alanda çalışmalı. Aksi halde, haksız rekabetler, sıkıntı verici durumlar, işveren lehine atılan adımlar, düşük ücrete çalışmalar neticede de emeğin kötü kullanımı gibi problemler yaşanıyor. Öyle olunca da iş kazarlı düşmüyor. Bu kadar ciddi adımlara, ciddi kanuna rağmen uygulamada ciddi aksaklıklar yaşıyoruz. Bunun biran önce çözülmesi gerekiyor.”uyarısında bulundu.
“Ucuz emek yerine kalite arzulanmalı”
İşverenin kaliteyi arzulaması, ucuz emek yerine, ucuza kaçmak yerine bu işi en doğru yapabilecek kişileri araması gerektiğini kaydeden Serol, “İş güvenliği konusunda ne gerekiyorsa, paradan kaçmadan, emekten kaçmadan onu yerine getirmeli.”dedi.
“Canın değeri çok büyük”
“Çünkü canın değeri çok büyük.”diyen Serol “Bunu algılamalı kendi canı gibi kabul etmeli işçileri de. İşçi arkadaşlarımız da artık risk almaktan vazgeçmeli. Bizim toplumumuzda maalesef risk algısı biraz düşük. Yurtdışında çalışanlar bu riski almıyor ama bizim çalışanlarımız özellikle bize bir şey olmaz psikolojisi ile hareket edip risk alıyorlar. Bununda önlenmesi gerekiyor ve mutlaka hem işveren hem çalışan hem iş güvenliği profesyonelleri hem de devlet ortaklaşa bu işe çözüm getirmeli.” tavsiyelerinde bulunarak sözlerini noktaladı. (Zeki Aras/Sezer Özer- İLKHA)