Hem de son yılların belki en büyük hezimetiyle karşı karşıya geldiği bir anda.
İki bine yakın elemanını kaybettiği bir dönemde, kendisinin bile beklemediği, farkına varmadığı bir şekilde kazanmıştır PKK.
Çözüm sürecine ihanet ettiği konusunda bütün bir ülke insanının hiç tereddüdünün olmadığı, bundan dolayı düzenlenen operasyonların meşruiyetini kabullendiği bir günde, daha da kötüsü, bu operasyonlar esnasında Kürt halkının bile kendisini böylesine yalnız bıraktığı, hiç ses çıkarmadığı, hatta sevindiği bir anda PKK yeniden kazanmıştır.
Hatta büyük bir kesim; “Artık PKK'nin sonu gelmiştir” dediği bir anda birileri imdadına yetişmiş, can suyu vermiştir PKK'ye.
Kim, nasıl yapmıştır bunu, kim hediye etmiştir PKK'ye bu zaferi?
Başta emperyalist ülkeler olmak üzere dış güçler mi, israil mi, Almanya mı?
Şu anda var olan bütün imkânlarıyla HDPKK'nın yanında yer almaktan utanmayan ve çekinmeyen Paralel yapı mı?
Doğan medyası mı?
Ulusalcılar mı? Gezi cephesi mi? Sol terör örgütleri mi?
Hayır, bunların hiç birisi değil.
Kendilerini bir numaralı PKK düşmanı olarak gören, kaç gündür şehirleri işgal eden zavallılar kurtarmıştır PKK'yi.
Batıdaki kent merkezlerinde çalışan mevsimlik işçilere saldıran kahramanlar kurtarmıştır PKK'yi.
Alın terlerinin bile karşılığını tam olarak alamayan, şehirlerin terkedilmiş, kimsenin dönüp bakamayacağı, asla yaşanmaması gereken izbe sokaklarda, harabe evlerde yaşayan Kürt işçilere saldıranlar kazandırmıştır PKK'ye.
Dört yüze yakın HDP binasına saldıran, yakıp yıkanlar, zoraki bayrak asanlar bir anda her şeyi tersine çevirmiş, zalimleri mazlum yapmıştır.
Hızlarını alamayarak Kürt olduğunu bildikleri kişilerin iş yerlerini basanlar, ateşe verenler PKK'ye can suyu ikram etmişlerdir.
Doğudan gelen otobüsleri durdurup kimlik kontrolü yapanlar, yolculara saldıranlar ve otobüsleri taşlayanlar PKK'ye zafer ikram etmekle kalmamış, aynı zamanda elleriyle böldükleri ülkenin sınırlarını bizzat çizmişler, bütün bir Kürdistan'ı PKK'ye terk ettiklerinin altına imzalarını atmışlardır.
Sonunda Diyarbakır otogarından batıya otobüs seferleri iptal edilmiştir. Bunun ne anlama geldiğini, nerelere varacağını düşünebiliyor musunuz?
Ve hepsinden daha iğrenç olanı…
Muğla'da Şemdinli'ye has kıyafet giyen bir kişinin önce linç edilmesi, sonra otomobile bindirilerek Mustafa Kemal'in heykeline götürülüp üzerine çullanılarak zoraki öptürülmesi…
PKK trilyonlar harcasaydı böyle bir zaferi elde edemez, bu kadar çabuk masum bir görünüme bürünemez, şu ana kadar verdiği mücadelesinde haklı olduğunu ispat edemezdi.
Bütün bu yapılanlar bir anda PKK'nin eşkıyalığının üzerini örtüverdi. Geçici de olsa şu ana kadar yaptığı katliamları unutturuverdi. Kapattığı yolları, yaktığı araçları, iş makinalarını bir anda gündemden düşürdü.
Söyleyin, kim yapabilirdi örgüte bu kadar büyük bir ikramı?
Özellikle heykel öptürmeye zorlayan aptallar!
Şunu biliniz ki Kemalizm'in yegâne ve biricik ürünü PKK'dir, Kemalizm ondan daha önemli bir miras bırakmamıştır.
Bu ülkenin doğusunda yapılan katliamlar Kemalizm adına yapılmamış mıdır? Dersim, Zilan ve Şeyh Said bahanesiyle yüzbinlerce insan Kemalizm adına öldürülmedi mi?
Yıllar yılı dipçik zoruyla dayatılan Kemalizm son olarak 12 Eylülle birlikte vahşice uygulamaya konduğu için doğmamış mıdır bu örgüt?
PKK'nin sizin şu anda attığınız sloganlarla doğduğunu bilmiyor musunuz, anlamadınız mı?
Dağlarına taşlarına yazdığınız o zırvalardan doğduğunu, çocuklarına zoraki söylettiğiniz martavallardan hayat bulduğunu anlamadınız mı?
Keşke şu anda bu ülkenin orta ve batısındaki şehirlerin ileri gelen Müslümanları, o şehrin yerlileri, eşrafı bir araya gelseler, mevsimlik Kürt işçileri ziyaret etseler, özür dileseler, onların gönüllerini alsalar, izzeti ikramda bulunsalar.
Şehirlerine doğudan gelen, Diyarbakır'dan gelen otobüsleri girişte veya otogarlarda çiçeklerle karşılasalar, doğudan gelenlere ikramda bulunsalar, her birini ayrı ayrı kucaklasalar…