İstanbul Havalimanı inşallah hayırlara vesile olur. Bu tür yatırımları, iyiliğin, ihsanın, huzur ve refahın peşindeki her normal vatandaş gibi niyet, emek, bedel, nimet ve güçle birlikte değerlendirip neticeyi hayır ve bereketle nasip ve müyesser kıldığı/kılması için Rabbimize şükretmek gerek. Halka hizmetin de Hakka hizmet olduğundan hareketle, rıza-yı ilahi gayesiyle sadece bu ülkeye değil, bütün insanlığa en ufak bir katkıda bulunan her Müslümandan Allah razı olsun.
60 milyar euro gibi devasa bütçe ile yapılan bir yatırımın elbette ki iyi planlandığı umulur. Haliyle, büyük düşünmenin cezbeden kazanımı, şevk ve heyecanı karşısında birtakım eleştiriler de çok çok küçülmüştür.
Esasen ulaşım ve sağlık gibi herkesi doğrudan ilgilendiren meselelerde bugünden ziyade gelecek kuşakların yararına eserler inşa etmek kitlelerin umudunu ve azmini kamçılar.
Şimdi yine bütün toplum katmanlarını direk alakadar eden en önemli dört temel konuda da acilen mega bir inşa sürecine ihtiyaç var.
Birincisi adaletin inşa ve ihyası. İnşa deyince hemen adalet sarayları anlaşılmamalı. Tamam binalar şık olsun, geniş olsun, ferah olsun, olsun da maksat, havalimanı gibi olsun. Yani sadece bina, pist, kule değil bir günde on binlerce uçuşun, sorunsuz gerçekleşmesi gibi, güzel netice, iş, hizmet ve ürün odaklı olsun. Tamam, gerekliyse devletin tüm binaları da göz kamaştırsın ama insanlar, oralarda bir vicdan konforuyla adil ve selametli ufuklara uçsunlar.
İkincisi; neslin korunması. Sanırım burada da yine okul, kültür sanat merkezi, opera binası ve stad gibi araçlar önceleniyor. Ya hu olsun, memleketin her köşesinde gençlerin eğitimi, etkinliği ve sosyalliği için ne tür bina ve araç gereç gerekiyorsa yapılsın, temin edilsin ancak kafaların ve kalplerin içi unutulmasın. Şeytanın dostlarının ifsadı, iğvası, saldırısı ve tuzakları görmezden gelinmesin.
Haydi yeni açıklanan eğitim öğretim hedefleri için umutlanalım ama gençleri toplumun örfüyle, kültürüyle taban tabana zıt organize birtakım gayriahlaki etkinliklere toplamak ve her yerde “şans oyunu” kılıfıyla reklam edilen kumara teşvik etmek de neyin nesidir Allah aşkına!
Nesli korumak derken sosyal ağlar, idealsizlik, işsizlik, geç/güç evlilik gibi çok başlık var lakin şu zehir bağımlılığına karşı dev engeller yapılması lazım.
Bakın istenildiği zaman mesafeler filan kaale alınmıyor; TOKİ, Suriye sınırına 688 kilometre, İran sınırına ise 144 kilometre duvar ördü. Şimdi gençlerle uyuşturucu/zararlı maddeler arasına da imandan, ibadetten, sevgiden, ilgiden, güven ve sorumluluktan yapılacak aşılmaz duvarlar dikilmeli.
Üçüncüsü; faiz belasından kurtulmak. Herkesin muzdarip olduğu bu konuyu çözüm gibi dayatanlara karşı, neden daha net ve kararlı bir tepki ortaya konmaz, anlamak zor. Allah'ın lütfu olan eserlerle övünürken O'nun yasakladığı, hatta kendisine ve Resulü'ne savaş saydığı faize nasıl müsamaha gösterilir?
Dördüncüsü ise; aidiyet, hamiyet, âlihimmet, yardımlaşma ve fedâkarlık gibi manevi dinamiklerle birlikte geliştirilecek üretim politikaları hayata geçirilmeli, hızlandırılmalı, aktif edilmeli.
Evvela sadece dünyevi rahatı değil, ahiretteki akıbeti düşünen zihniyetten bol bol üretip pazarlanmalı. Kardeşinin, akrabasının, komşusunun ve memleketinin derdini kendi derdinden daha mühim gören bakış açısından da çokça imal edilip her yerde dağıtılmalı.
Sonra infak, sadaka, zekat gibi zenginlerle yoksullar arasındaki köprü çeşitlerinden her gönüle birer tane yapılmalı.
Tıpkı üzerinden milyonlarca kanadı olan duaların geçtiği Suriye'den gelen muhacirler için kurulan Ensar köprüleri gibi.