Gözleri görmeyen biri çukura veya bir kuyuya düşse kimse ona kızmaz, aksine herkes ona acır, ah u vah eder.
Kuyuya düşen kişi görebildiği halde düşmüşse kimse ona acımadığı gibi herkesler ona eyvah ki eyvah der. Bugün İslam Dünyası olarak içinde bulunduğumuz kaotik durumun sebebi; manevi basiretsizlik yani körlük olduğundan ümmetin tüm azalarına anca acımak durumundayız.
Şüphesiz bu basiretsizliği besleyen en büyük etken beşeri hırstır. O hırs ki Hz. Ali onun için şöyle der: “Hırs seni kul etmesin, Allah seni hür yarattı.” Aslında bir yönüyle bütün inançlar ve düşünceler bu tür hırsı zararlı görüp sakındırmaya çalışmışlardır. Lakin insanın doğasındaki hâkim olma (hegemonya), sahip olma (güç)… gibi duygular kişiye üstünlük kazandıracakken onu köleleştirir.
Bu durumdan istifade etmeye amade olan sadece iblis değil elbette. İnsi şeytanlar da insanın bu zayıf yönünden azami derecede istifade ederler. Fertten devlete, zayıf noktalarını tespit ederek bunlarla oynarlar. Sonuç olarak ortaya yeni veya üzeri küllenmiş onlarca sorun ve hedef koyarlar.
Bir kısım devletler ve örgütler zahiren kendi hedefleri doğrultusunda hareket ettikleri zehabıyla büyük ve tehlikeli adımlar atarken çoğu zaman perde arkasında başka planlar yapan belli güç odaklarının kirli emellerine hizmet etmiş olurlar. Buna örnek olarak önemli bir kavramı ve bu kavramın Müslümanlar ile bazı güç odakları tarafından nasıl ele alındığını verebiliriz.
Bu kavramlarımızın ilki İslam'ın çatısı kabul edilen, olmazsa olmaz bilinen ve hakkında yüzlerce ayet ile hadisin bulunduğu “cihat”tır. Kur'an ve hadise inanan, sünnet-i Nebiyi yol ışığı yapan hiç kimse Cihad'ın varlığı/zarureti konusunu tartışmaz.
Müslümanların cihat konusundaki bu duyarlılığını yerinde tespit eden emperyal istihbaratçılar körpe ve samimi duyguları harekete geçirerek hiçbir mücahidin aklından geçmeyen başka planları onlar üzerinden aktive ederler. İslam ve Müslümanlarla ciddi anlamda savaş içinde olan emperyal siyasetin fikir babaları, ümmetin dinamik yüzü olan gençliği terörize etmek için cihat kavramını devamlı kullanagelmiştir. Batılılar Müslümanları son elli yıldır “ılımlılar-radikaller” diye tanımlayarak ayrıştırmaya çalışıyorlar. Ilımlılar, malum onların kafasına uygun olanlar. Radikaller ise onlara boyun eğmeyen, onları düşman olarak gören tüm çevrelerdir. Bu tür radikallerden kurtulmak için de ilginç bir ironi olarak “cihad” mefhumunu kullanırlar.
Bunun misallerini hem Afgan cihadında hem de şimdiki Suriye ve Irak realitelerinde görmek mümkün. Buralarda emperyalistlere karşı savaşmak üzere çok temiz ve ulvi duygularla akın eden binlerce genç, cihat-şehadet(!)… aşkıyla yönelirken birçok ülke bu yolculukta işlerini kolaylaştırmış, sıkı sınır vs. denetimlerini gevşetmiştir.
Bunun sebebi sorgulandığında, perde gerisinde yine H. Kissenger gibi soğuk stratejistlerin olduğu görülür. Kissinger 2015' teki bir mülakatında (aynen Afganistan'da bir dönem onun fikriyle uyguladıkları gibi şimdi de Suriye için) şöyle diyordu: “Dünyanın dört bir yanına dağılmış olan radikalleri Suriye'de toplama fikri bizimdi, onları orada toplayacaktık, ancak bu gelenler burada durmayıp dağılmaya başladılar. Kissenger'in bu itirafı, batı medyasının yoğun algı operasyonları ve ABD askeri istihbaratının Pentagon-Hollywood eliyle çekimlerini yaptığı stüdyo ortamlı görüntüler birlikte ele alındığında üst aklın kutsal duyguları nasıl kulandığı anlaşılır.
Bu planların hedefleri ise sahada kan ve gözyaşları olarak kendini gösterir. Bu hedefleri kısaca şöyle sırlayabiliriz;
- Dinamik Müslüman gençlik gün be gün aşırı uçlara yönlendirilip bulundukları ülkelerden hicret (!) edecek, meydan başkalarına kalacak.
- İslam'ın kabul etmediği aşırılıkları Müslümanlara mal ederek İslam'ı kötüleyecekler.
- Bir araya toplanan Müslümanları toptan imha etmenin yollarını oluşturup imha edebilecekler.
- Ümmet içinde “yenilgi” duygusu oluşturup kabuğuna çekilmeyi sağlayacaklar, kaderciliği teşvik edecekler…
Kısaca; bazen kişinin (örgütün ve ya devletin) en güçlü yanı, onun en büyük zaafı olabilir. Bazen en büyük kutsal üzerinden manipüle edilebilirler.
Bu durumda kimin kimi nereye sürüklemeye çalıştığına bakarak hareket edilmelidir.