İtaat kültürü ve taun hastalığı

Abdulhakim SONKAYA

Eskiden veba gibi salgın hastalıklara “TAUN” adı verilirdi.

TAUN, teknik açıdan ve anlam bağlantısı itibariyle “itaat edenler” manasına da gelir. Çünkü hastalık, insanı aciz bırakınca insanlarda bir çaresizlik hissi oluşur, bu da onlarda itaat etme duygusunu harekete geçirir.

İnsanlar hastalanınca tavsiyeler konusunda doktora kayıtsız itaat eder. Genel olarak bu böyledir. Eğer durum ciddiyse itaat ederler. Doktorun yiyin dediğini yer, yemeyin dediğini yemezler.

Bugün Çin’de baş gösteren ve dünyayı endişelendiren hastalık aslında bir taundur. Belki doğru ve fıtri itaatin yokluğundan belki yanlış itaatten kaynaklanıyor.

Normalde taun gibi hastalıkların geri kalmış yetersiz beslenen yerlerde olması beklenir. Ancak tam tersi Çin gibi nispeten gelişmiş olan bir coğrafyada meydana geldi.

Tabi ‘hakka itaatsizlikte Çin en azılıdır’ demek istemiyoruz, fakat taunun böyle bir yönü vardır.

İnsanlar kendilerine güvenebilirler, özgüven güzel bir şeydir; ama bunun, insanın Hak ile Rabbiyle olan bağına halel getirmemesi gerekir. Aksi takdirde taun türü salgınlara maruz kalır.

İnsanlık bu çağda Hakka itaat mefhumunu bir tür özgürlüğü kısıtlayan bir tavır olarak telakki etti. İtaat eden insanın kendi kendini bağladığı düşüncesini yaydı. Lakin hakikat bu değildir, insan itaat bilincine sahip oldukça daha da güçlenir. Çünkü itaat boyun eğmek değildir, gönülden ve güçlü bağlılık hissidir.

Hak Teâlâ kulunun kendisine zorla boyun eğmesinden ziyade gönülden kendisine gelmesini ister.

“Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yerküreye: " gönülden veya kerhen gelin." dedi. Her ikisi de: "İsteyerek geldik" dediler.” (Fussilet:11)

Burada itaat gönüllülük esasına dayanır. Fakat insanlar bunu gönülden yapmayınca kerhen buna mahkum ve mecbur olurlar.

Taun, itaatle alakalıdır, insanı aciz bırakır.

İtaat kültürü tabiri genelde iğneleyici şekilde kullanılır. İtaatin, aklı ve düşünceyi dondurduğu iddia edilir. Ama Kur’an itaati esasen aklı tatil etmeye dayandırmıyor bilakis sevgiye ve kanaate dayandırıyor. İnsan, kavrayınca tatmin olur, tatmin olunca gönlü rahatlar, gönlü rahatlayınca gönülden gelir. İtaat mefhumu yanlış ifade edildiğinde hatalı bir şekilde uygulandığında aklı ve düşünceyi etkileyecek boyuta ulaşabilir. Ancak İslam’ın itaatten kast ettiği kesinlikle bu değildir.

Evet, itaatin eksik ve yanlış uygulamaları da bir tür taundur. Çünkü insanı kendi içinde bir nevi karantinaya mahkûm eder. Kendi âleminde, kendi dairesinde mahsur kalmasına yol açar.

Hâsıl-ı kelam taun, itaatsizliğin de yanlış itaatin de cezasıdır.

Eğer insanlar itaati yanlış uygularsa zihinleri karantinaya alınır, mahcur olurlar.

Eğer itaati tamamen devreden çıkarırlarsa taundan dolayı karantinaya mahkûm olurlar, insanlar onlardan uzak durur. Öyle olur ki akılları çaresiz kalır.

Boyun eğinceye kadar itaati anlayıncaya kadar TAUN onlara musallat olur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.