Bu ümmet, vasat ümmet olarak tarif edilmiştir. Maddi ve manevi boyutuyla insanlığın denge noktası ve selamet ekseni olması gereken bir ümmetiz. İnsanlık için selamet sahili olmalıyız. Vahyin gölgesinde, nebevi önderliğin izinde istikametimizi muhafaza edersek, insanlığın öncüsü olabiliriz. Ferdi, içtmai; nazari, ameli, bütün alanlarda itidalli olmak temel prensip olmalıdır. İşte dünya ve ahirette selamet, bu anlayışı kuşanmadadır. Öfkenin zirveye çıktığı zamanlarda veya muhatabımız düşmanınız olsa bile, itidali ve adaleti elden bırakmamalıyız. Aleyhimizde olsa bile, vasat eksende hakkı tutup kaldıran adil şahitler olalım. Hem indi ilahide mesuliyet altına girmemek hem de bu dünyada hayır kapılarını çalma fırsatı yakalamak için bu istikameti yakalamalıyız. Bu gün bu anlayışı kaybetmemizin acı sonuçlarını yaşıyoruz. İtidal kaybolunca, akıl izan ve vicdan devre dışı kalıyor. Herkes kendi enstrümanlarını en üst perdeden haykırıyor; ama karşı tarafı dinlemeye tenezzül bile etmiyor. Dinlemek bir yana, sesini bastırmak için her türlü “gürültü kirliliğini” meşru görüyor. Hangi duraktan, niçin yola çıktığını unutuyor. Benliğini kaybetmiş yığınlar, şuursuzca sağa sola savruluyor. Tarafgirlik gözleri kör ediyor. Müthiş bir savrulma yaşanıyor. Derken aforizmalar peş peşe patlıyor. Kimin ne dediği anlaşılmıyor. İtidale davet edenler de, ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranabiliyorlar. Bereket versin ki, itidale davet edenlerin ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranma gibi bir dertleri yoktur.
Son zamanlarda Hakk'a pervane olmuş gençlerimizin hassasiyetlerini suistimal etmek için, acımasızca saldıranlara da itidali tavsiye ediyoruz. Bu saldırılarının gerçek nedenini kendileri de biliyor, biz de biliyoruz. Siyasi nezaketi ve kardeşlik hukukunu, adaletin zaruretini hatırlatmayı bir vazife biliyoruz. Allah, rahmeti ile bütün mü'minleri kuşatsın.
Eleştirilerimiz ve önerilerimiz adil olmalıdır, vasat eksende olmalıdır. Savaşımız bile itidal üzere olmalıdır. Hesap vermek makamında olan her mü'min, ağzından ve dilinden sudur eden her şeye dikkat etmelidir. Öfke ve hislerle değil, akıl ve düşünce ile hareket etmeliyiz. Hem bu günü hem de yarını düşünmeliyiz. Yeri geldiğinde ümmetin maslahatı adına, hakkımız olandan feragat etmeyi bilmeliyiz. Bazen İslam ve ümmet adına kör ve sağır olmasını bilmeliyiz. Ümmetin maslahatı için karşılık verme hakkımızdan feragat edebilmeliyiz. Bizim olandan vazgeçebilmeliyiz. Kardeşimizi ve diğer İslam toplumlarını kendimize tercih edebilmeliyiz. Bu ümmetin sigortası, mutediller ve hasbilerdir. Böyle bir ümmeti kim parçalayabilir, kim dize getirebilir?
Siyasetimizi, yeniden vahyin ve Risalet'in süzgecinden geçirmeliyiz. Siyasetimizin, Allah rızasına ve vasat ümmet tanımına uyup uymadığı gibi bir kaygımız var mı? Maalesef böyle bir kaygımız olmadığı için, ne olduğu belirsiz bir ümmet ortaya çıkmış. Kendimizi artık tanıyamıyoruz. Bir an önce aslımıza dönmemiz lazım. Siyasetimizi, İslam süzgecinden geçirdiğimiz gün, İslam ümmetinin belini doğrultacağı gündür.