İtikaf, lügatte; beklemek, hapsetmek, bir şeyin üzerinde durmak, yakasını bırakmamak manalarına gelir.
Şer’i olarak ise, özel bir niyetle kişinin camiye kapanması ve beklemesine denir.
İtikafın hükmünün aslı; Kur’an-ı Kerim, sünnet ve icmadır.
Kur’an-ı Kerim’deki delili; “Mescidlerde itikafta iseniz hanımlarınıza yaklaşmayın” (Bakara: 187) ve “İbrahim ve İsmail’e ‘tavaf edenler, rüku ve secde edenler için evimi temizleyin!’ diye emretmiştir” ayetleridir.
Sünnetteki delillerine gelince; bu konuda birçok hadis-i şerif varid olmuştur. Bunlardan bir tanesi Übey b. Ka’b ve Hz Aişe’nin rivayetidir: “Allah Resulü (as), Ramazan’ın son on gününde itikafa girerlerdi” (Şerh-i Muzehheb C:6 S:475)
Yine Ebu Said-i Hudri rivayet ediyor: “Bir sene Resulullah (sav), Ramazan’ın ikinci on gününde itikafa girdiler. Ramazan’ın yirmi beşinci gecesi olunca, o gecenin sabahında itikafından çıkacaktı, şöyle buyurdular: “Kim benimle itikafa girdiyse son on gününde girsin!” (Buhari-Müslim)
Hz Aişe buyurdu: “Allah Resulü (as), vefat edinceye kadar Ramazan’ın son on günü itikafa girerdi. Onun vefatından sonra hanımları itikafa girmişlerdir.” (Buhari-Müslim)
Alimler, itikafın sünnet olduğu konusunda icma etmişlerdir. Ancak birisi bunu kendisine nezrederse o zaman vacib olur.
İtikafın teşri kılınmasının hikmetlerinden bazıları şöyle sıralanabilir:
Müslümanın, kötülüğü emreden nefsini, mubah şeylerin bazısından alıkoymak ve ibadetle meşgul olmak suretiyle ıslah etmesi daha kolay olur. Böylece nefis hem ibadete alışır, hem de kötülüklerden alıkonulmuş olur. Çünkü nefis Kur’an-ı Kerim’de de geçtiği üzere kötülüğü emreder: “Rabbimin koruması müstesna, muhakkak ki nefis daima kötülüğü emredicidir” (Yusuf 53)
Dünya meşgaleleri ile uğraşmak nefsi daha da azdırır. Toplumdan uzak ve tenha yerlerde itikafa girip nefsi haramlardan kaçınmaya alıştırma ve nefsi kötülüklerden men etmede, camiden daha uygun bir mekan yoktur.
Geçen hadislere binaen, her vakit sünnet olan itikaf, Ramazan’ın son on gününde sünnet-i müekkede olur. İmam Şafii ve arkadaşları şöyle dediler: “Kim Allah Resulü (as)’ne Ramazan’ın son on gününde uymak istiyorsa, 21. gecenin güneşi batmadan önce camiye girmesi gerekiyor ki, son on günden bir şey kaçırmamış olsun. Efdal olan, Bayram gecesi de bayram namazı kılınıncaya kadar camide beklemesidir.”
İtikafın üç çeşidi vardır:
1-Yılın herhangi bir vaktinde itikafa niyet edip mescidde beklemek. Bu, sünnet olan itikaftır.
2-Ramazan’ın son on gününde itikafa girmek. Bu, sünnet-i müekkede olan itikaftır.
3-İtikafa girmeyi adamak. Bu, vacib olan itikaftır.
İtikafa girmenin sıhhat şartları iki tanedir:
1-Niyet Getirmek: İtikafa başlarken niyet etmek şarttır. Aynı şekilde, nezreden kişinin de itikafa niyet getirmesi şarttır. Belli bir süre için itikafa girmeye niyet edebileceği gibi süre belirtmeden itikafa niyet etmek de kâfidir. Bu durumda kalınan sürenin tamamı itikaf sayılır.
Niyette, sünnete uymak için itikafa gireceğini belirtmesi lazımdır. Çünkü dünyevi bir gaye için veya itikaf niyeti getirilmeden camide beklemek Şer’an itikaf sayılmaz. İtikaflı kişi mescitten çıkar, sonra tekrar mescitte itikafa girmek isterse tekrar niyet etmelidir. Ancak bir kimse, belli bir müddet (bir gün gibi) itikafa girmeye niyet eder de tuvalet ihtiyacı için mescitten çıkıp ihtiyacını giderdikten sonra hemen dönerse niyetini tekrarlaması lazım gelmez. Zaruri ihtiyacının dışında bir mazeretle dışarı çıkarsa, dönüşte niyetini tekrarlaması gerekir. Birkaç gün gibi aralıksız bir müddeti adak eden kişi bu itikafına girer ve sonra bir mazeretle dışarı çıkarsa peşpeşeliği bozulmaz ve niyetini yenilemesi gerekmez.
2-Mescitte Beklemek: Mescitte itikafa girmek caizdir. Camide (Cuma namazının içinde kılındığı yer) itikafa girmek daha evladır. Yalnız, evde mescid olarak kullanılan ve ibadete ayrılmış odada itikafa girmek sahih değildir. Çünkü cami sayılmaz. Cami sayılabilmesi için halkın orada toplu olarak namaz kıldıkları bir yer olması gerekir.
Mescitte veya camide kalınan sürenin itikaf sayılabilmesi için, halkın örfünde itikaf sayılan süre kadar beklenmesi lazımdır. Bunun en azı; rükuda, rüku sayılan bekleme miktarından fazla olmasıdır. Çoğu için bir sınır yoktur.
Bir kişi, belli bir camide itikafa girmeyi nezrederse, nezrettiği camide itikafa girmesi şart değildir. Başka camilerde de itikafa girebilir. Nezrettiği cami diğer camilerden mübarek olsa bile fark etmez. Ancak bunlardan Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa ve Mescid-i Haram müstesnadır. Eğer birisi bu camilerden birisinde itikafa girmeyi nezretmiş ise başka camilerde itikafa girmesi yeterli olmaz. Yalnız eğer birisi Mescid-i Aksa’ya nezretmiş ise Mescid-i Nebevi ya da Mescid-i Haram’da itikafa girebilir. Mescid-i Nebevi’yi nezreden kişi Mescid-i Aksa’da giremez, Mescid-i Haram’da girebilir. Mescid-i Haram’ı nezreden kişi ise sadece orada itikafa girmelidir. Çünkü mescidlerin en faziletlisi Mescid-i Haram’dır. Ondan sonra ise Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa gelir.
Bu şarta, mescidde durmanın caiz olduğu diğer şartlar da dahildir. Kafirin, mürtedin; hayız, nifas ve cünüplükten temiz olmayanın itikafı da caiz değildir. İtikafta iken cünüplük veya hayızlık meydana gelirse, mescidden çıkıp temizlenmek gerekir.
Mümeyyiz olmayan çocuğun itikafı da sahih olmaz. Çünkü onun niyeti yoktur.
İtikaftaki kadının hayız hali başlarsa, camiden çıkması vaciptir. Cünüp olanın da eğer camide yıkanma imkanı bulamazsa camiden çıkması vaciptir. Ancak camide yıkanabiliyor olsa dahi camiden çıkması caizdir. Hayızlıkta ve cünüplükte geçen süre ise itikaftan sayılmaz.
Özürsüz olarak camiden çıkanın itikafı bozulur.
Nezredilmiş itikafta eğer belirli bir süre kastedilmiş ise, bu müddet içerisinde abdest, tuvalet ve benzeri ihtiyaçları dışında mescidden çıkmak caiz olmaz. İhtiyaç için çıkmak haram olmadığı gibi itikafa da zarar vermez. Nezredilmiş itikafta ihtiyaç olmaksızın mescidden çıkmak haram olduğu gibi itikafı da bozar. Bu durumda tekrar yeni baştan itikafı eda etmesi gerekir. Nezredilen sürenin ard arda olması niyet edilmemişse, ard arda olması vacip değildir. Ancak eğer bir gün itikafta kalmayı niyet etmişse, bu günü saatlere bölmesi caiz olmaz.
İtikaftaki kişi, vücudunun bazı azalarını mescidden dışarı çıkarırsa, bu hareketi itikafa zarar vermez. Çünkü Hz. Resulullah (as)’ın başını mescidin kapısından dışarı çıkardığı ve hanımlarının onun başına su döküp yıkadığı rivayetlerde varid olmuştur. (Şerh-i Mühezzeb C: 6 S: 500)
Unutarak mescidin dışına çıkmak, itikafın peşpeşeliğini bozmaz. Caminin müezzini de itikaf süresi içerisinde minareye çıkıp ezan okursa, peşpeşeliği bozulmaz.
İtikafın adapları:
a) İtikafa giren kişinin, ibadetle, Kur’an-ı Kerim okumakla, ilimle meşgul olması müstehabtır. Çünkü bunlar, itikafın amacına en uygun olan şeylerdir. Özellikle Ramazan’ın son on gününü seçmesi sünneti müekkededir. Bunun hikmeti, Kadir Gecesini yakalayabilmektir. Çünkü Kadir Gecesi’nin üstünlüğü malumdur. “Kadir Gecesi, bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadir: 3) Yani Kadir Gecesinde yapılan bir hayırlı amel, içinde Kadir Gecesi bulunmayan bin ayda yapılan amellerden daha hayırlıdır.
b) Oruç tutmak: İtikafa giren kişinin oruç tutması şart değildir. Ancak itikafa, oruçlu olarak girmesi daha evla, daha tesirli, zihni toplamaya ve kalbi saflaştırmaya daha elverişlidir.
c) Cuma kılınan mescidde itikafa girmek,
d) İtikaf esnasında hayırdan başka bir şey konuşmamak: İtikafa giren kişi, küfürlü sözler kullanmamalı, koğuculuk, gıybet vb. kötü hasletlerden kaçınmalı ve lüzumsuz konuşmamalıdır. Hatta gıybet, koğuculuk gibi kötü hasletlerin itikafı bozduğunu söyleyen alimler de vardır.
İtikafın mekruhları
a) Kan aldırmak (hacamat) ve kan akıtmak: Bu, eğer mescidi kirletmeyeceğinden emin olunursa böyledir. Eğer kirlenebilecekse, haram olur.
b) Herhangi bir sanatla ve işle meşgul olmak: Alış-veriş de mekruhtur.
İtikafı Bozan Şeyler
1-Kişi hanımıyla kasten temasta bulunursa, itikaf bozulur. Bu temas esnasında meni akmasa da itikaf bozulur. Bununla ilgili Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Mescidlerde itikafta iken hanımlarınıza yaklaşmayın.” (Bakara: 187)
Kişinin temasta bulunmaksızın hanımına dokunması, öpmesi itikafa zarar vermez. Ancak meni gelirse, itikafı bozulur.
2-İhtiyaç olmaksızın mescidden çıkmak, itikafı bozar.
3-Dinden çıkmak, sarhoş olmak ve delirmek,
4-Hayız ve nifas kanının gelmesi Bu durumda mescidden çıkmak lazımdır.
Kadın kocasından izinsiz nafile oruç tutamadığı gibi, ondan izinsiz itikafa da giremez.
İtikafın sevabı; sövmek, gıybet, haram yemek, yalan, koğuculuk vb kötü ahlak ve fiillerden dolayı bozulur. İtikafta olanın yapması gereken; kendini yasaklardan koruması, zikir etmesi, Kur’an-ı Kerim okuması ve Allah Resulü (as)’a salavat getirmekle meşgul olmasıdır. Çünkü camide dünyevi ve boş sözler konuşmak ateşin odunu yaktığı gibi hasenatları yakar. Zira hadiste varid olmuş: “Allahu Teala’nın zikri dışında camide konuşmak muhakkak ki haseneleri, ateşin odunu yediği gibi yer.” Yine Allah Resulü (as) şöyle buyurmuştur: “Kişi camiye gelip çok konuşmaya başladığı zaman melekler; ‘Ey Allah’ın velisi, sus!’ derler. Eğer konuşmaya devam ederse bu kez melekler; ‘Ey Allahu Teala’nın buğzettiği, sus!’ derler. Eğer yine devam ederse bu sefer melekler; ‘Sus, Allah’ın laneti üzerine olsun!’ derler. (İanetüt-Talibin C: 2 S:412)
Yüce Allah (cc), emeklerimizi boşa çıkaran söz, fiil ve davranışlardan hepimizi muhafaza etsin. Amin.
Fesih Güler İnzar Dergisi