Seçimden çok önce başlayan ittifaklar, seçimin aslında zamanından önce yapılması hesaplarının yapıldığını ortaya koymuştur. Dolayısıyla çok erkene alınan seçim, daha önce üzerinde çokça çalışılmış bir ev ödevi gibi karşımıza çıkmış bulunmaktadır.
Muhalefetin karşı ittifak arayışları henüz bir sonuç vermedi. Hesapları altüst oldu. Çok ta beklemedikleri bir zamanda, öne çekilmiş bir seçim haberiyle sarsıldılar. Alelacele 'bir şeyler' yapma çabası içerisine girdiler. Öyle ki yıllardır çok zıt bildiğimiz partiler ve fikirler hemencecik yan yana gelmeye başladılar. Hatta yeni kurulmuş bir partiye, can simidi babından 15 milletvekili transferi gerçekleştirilerek, toplumun aklıyla alay edercesine bir harekete giriştiler.
Muhalefetin bu acemi tavrı, aslında yönetime pek de hazır olmadığını göstermiş oldu. Ülkenin devasa sorunlarına karşılık söyleyecek tek sözü olmayan bu muhalefetin; sadece mevcut Cumhurbaşkanı'nın gitmesi üzerine söylem geliştirmek acziyetine düşmesi, ülkeyi yönetme kabiliyetinden ne kadar da uzak olduklarını ortaya koymaktadırlar. Hele muhalefetin, iktidardan önce bir aday çıkaramamış olması, aslında seçim yarışında pek de iddialı olmadığını göstermiş oldu.
Hele AK Parti kurucularından Abdullah Gül etrafında bir çatı aday çıkarma hesapları, onların tümden çaresiz olduklarını ve seçime çok iddiasız başlamak zorunda olduklarını göstermektedir. Sol cenahtan etkili bir adayın bulunamayışı, aslında 'fikren' tükenmişliklerini ve vizyon olarak da halka çare olamayacaklarını ilan etmiş oluyorlar. Sol muhalefet, bu kafa karışıklığı içerisinde ittifak arayışlarını Saadet üzerinden yürütecek kadar çaresiz bir duruma düşmüş vaziyettedir.
Rahmetli Erbakan Hoca'yı engellemek ve sıkıntıya sokmak için her türlü melaneti sergilemekten geri durmayan sol muhalefetin, Saadet Partisi üzerinden ittifak arayışlarına girmesi ve seçimden galip çıkmak için ümidini buna bağlamış olması ayrıca düşündürücüdür. Hele Erbakan Vakfı ödüllerinin Uğur Dündar gibi ömrünü İslam düşmanlığına adamış biri eliyle verilmiş olması, muhalefet ittifakının perde arkasını da bize göstermiş olmaktadır.
AK Parti ve MHP ittifakı da işlerinin hiç de kolay olmadığını, aldıkları baskın seçim kararıyla gösterdiler. Zira toplum içerisinde büyük bir memnuniyetsizler kitlesi var. Bu kitle her geçen gün artmaktadır. İdaredeki çürümüşlük, artan yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ve liyakate dayanmayan atamalar, vatandaşın gözünden kaçmamaktadır. Hele son taşeron işçi alımlarında ve devlete alınacak memur atamalarında sergilenen adaletsizlik, insanları tamamen kopma noktasına getirmiş durumdadır.
Güvenlik soruşturmaları garabetiyle, tamamen masum olduğu herkesçe bilinen insanların mimlenmesi ve bir ömür boyu devlet hafızasında suçlu olarak kaydedilmesi, telafisi mümkün olmayan yanlışlar silsilesi olarak ortaya çıkmaktadır. Artan hayat pahalılığı, kraldan çok kralcıların çok ihtiraslı rant hevesleri de bariz bir şekilde halk tarafından ehemmiyetle not edilmektedir. Birçok fiilin, mevcut iktidarın aleyhine olacak şekilde bilinçli bir şekilde birileri tarafından ısrarla yapılıyor olması da, ayrıca altının çizilmesi gereken bir konu olduğunu belirtmek gerekir.
Bu tablodan hareketle, seçim aktörlerinin bu can alıcı konuları değil de, ittifaklarla birbirinin önünü kesmeye çalışması, halkın esas sorunlarından çok başkaca dertleri olduğunu ortaya çıkarmaktadır. İttifaklar bize gösterdi ki, birbirinden çok farklı dünya görüşlerine sahip olan partiler, aslında hiç de farklı değillermiş, sadece iktidarı ele geçirme hevesleri varmış. Halkın hassasiyetlerinin kaale alınmadığını, geçim derdini düşünmediklerini bu vesileyle öğrendik.
Ancak milletin hassasiyetlerini göremeyenlerin ve bu halkın nasıl geçindiğini dert edinmeyenlerin bu seçimden alacakları bir dersleri de olacaktır.