24 Haziran'da sonuç ne olursa olsun herhalde unutulmayacak şey, çok yoğun geçen ‘Partilerin seçim ittifakı görüşmeleri' olacak.
İttifakları ‘hülle' olmaktan çıkarıp açık ve kanuni hale getiren yeni düzenlemenin belki de en önemli yönü, uzlaşma kültürüne bir nebze de olsa katkı sunmasıdır.
Memleketin buna ihtiyacı var mı?
Evet var.
Bu kapsamda bizler de HÜDA PAR olarak hem kapımızı çalan partilere ‘Buyur' dedik, hem de biz başka partilerin kapısını çaldık.
23 Nisan'da Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Karamollaoğlu genel merkezimize gelerek bizleri ziyaret etti.
Hemen ardından bizler seçime girme yeterliliği bulunan bütün partilerin yani toplamda on partinin kapısını çalmaya karar verdik.
Şu ana kadar randevu taleplerimize olumlu karşılık veren AK Parti ile genel başkanlar düzeyinde; Vatan Partisi, İyi Parti ve Büyük Birlik Partisi ile de genel başkan yardımcıları ve genel sekreterlik düzeyinde görüştük.
Randevularımıza olumlu karşılık verip bize dönüş yapan partilerle görüşmelerimiz devam edecek.
“Falan parti ile ya da filan parti ile de görüşecek misiniz?” Ya da “Şunlarla görüşüyorsunuz da şunlarla neden görüşmüyorsunuz?” şeklindeki sorulara “Biz hepsinden randevu talep ettik. Bize dönüş yapmayan partilere randevusuz gidecek halimiz yok” cevabını vermekle yetinelim.
Biz bu görüşmelerle esasen şunları hedefledik:
1-Uzlaşı kültürünün gelişmesi
2-Siyasetin daha sorumlu ve nezih bir üslup kullanması
3-Toplumda var olan kutuplaşmanın daha da derinleşerek -Allah muhafaza- bir çatışmaya dönüşmesinin önünün alınması
4-Memleket meseleleri hakkında ilk elden fikir alışverişinde bulunulması
5-Tabiî olarak 24 Haziran seçimleri ve ittifaklar hakkında basın aracılığı ile herhangi bir polemiğe girmeden doğrudan görüşme yapılması
Amacımıza ulaştık mı peki?
Bize bakan yönü itibarı ile tereddütsüz ‘evet' diyebilirim.
Bu görüşmelerin varlığı ve devamı, Ortadoğu denilen İslam Coğrafyası'nda her türlü farklılığı çatışma zeminine taşıyarak bölgemizi kaosla teslim almaya çalışan emperyalist-siyonist güç odaklarına karşı bir tedbirdir aynı zamanda.
Bu ziyaretler, HÜDA PAR olarak Suriye meselesi başta olmak üzere bölgemizdeki iç sorunlarımızı;
a-Silah ve şiddetle çözmeme
b-Sorunlarımızı kendi aramızda çözme iradesi göstererek hiçbir şekilde emperyalizme havale etmeme şeklinde formülize ettiğimiz bakış açımıza da tamamen uygundur.
Aynı zamanda bu çabamız, ‘Öteki ile yaşamayı' bir medeniyet kıstası olarak kabul eden medeniyet tasavvurumuzun da bir gereğidir.
Sonuç ne olur?
Sonuçların sahibi Allah'tır.
Yani bizler seferle mes'ulüz, zaferin sahibi ancak Allah'tır.
Görüştüğümüz partilerden Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayı düşünen partiler ve Sn. Erdoğan tabiî olarak bizden siyasal anlamda destek talebinde bulundular.
Bizler de bu talepleri siyasi nezaket içinde anlayışla karşılayarak yetkili kurullarımızda değerlendireceğimizi siyasi muhataplarımıza ilettik.
Şu an şu saat itibarı ile de bu durumdan öte bir gelişme yok.
Yani muhataplarımıza ifade ettiğimiz aşamadayız.
Konuya ilişkin yetkili kurullarımızdaki müzakere ve istişarelerimiz de devam ediyor.
Bu arada bizler parti olarak 81 ilde tam liste halinde seçimlere girecek şekilde hummalı bir çalışmanın içerisindeyiz.
Bir taraftan aday adayı müracaatlarını kabul ederken diğer yandan propaganda çalışmasını yapabilecek araç ve argümanlarımızı hızla tamamlamaya çalışıyoruz.
Kısa zaman içerisinde bütün hazırlıklarımızı tamamlayarak meydanlara inmeyi planlıyoruz inşaallah!
Muhalefet, 11. Cumhurbaşkanı Sn. Abdullah Gül'ün ismi üzerinde geniş katılımlı bir mutabakat sağlayamadı ve Sn. Gül, siyasi kariyerinde çok konuşulacak bir şekilde denklem dışında kalmayı tercih etti.
Bu gelişme, birtakım siyasi kırılmalara neden olduysa da muhalefetin yeni ittifaklar ve yeni denklemler kurmayacağı anlamına gelmiyor.
Basına ve kamuoyuna yansıyan ve yansımayan boyutları ile süreç baş döndürücü bir hızla ilerliyor.
HÜDA PAR olarak süreci çok dikkatli bir şekilde takip ediyoruz.
Bu keşmekeşlik ve yoğunluk içerisinde aldığımız kararların tabanımızla yaptığımız istişarelere ve karar mekanizmalarımızın ‘şura' esaslı usullerine uygun olmasının rahatlığını da yaşamıyor, değiliz.
Evet, “Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler!”