Hicri yılın her Rebiülevvel ayının 12'nci günü idrak edilen Mevlid gecesi ile ilgili konuşan İTTİHAD'UL ULEMA Üyesi Molla Fesih Memiş, bu günler vesilesiyle yapılan etkinliklerin Resulullah'ı çevremize daha iyi anlatmak için iyi bir fırsat olduğunu dile getirdi.
Mevlid gecesi münasebetiyle herhangi bir oruç ve ibadetin farz ya da vacip olarak dinimizde yer almadığını söyleyen Memiş, Peygamber Efendimiz'i bir gün ya da gecelerde değil yılın her günü anlayıp anlatmamız gerektiğini vurguladı.
Önümüzdeki pazar gününü pazartesine bağlayan gecenin Peygamber Efendimiz'in dünyaya gelişinin yıldönümü olduğunu hatırlatan Memiş, "Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'e olan bağlılığımız ve sevgimiz yılın sadece belli bir günü ya da haftasına sığdırılmayacak kadar büyük olmalıdır. Malum, öteden beri halk arasında vilâdet haftasına büyük bir ehemmiyet veriliyor ve bu haftada güzel yemekler yapılıp konu komşuya ikram ediliyor. Ayrıca yıllardır Peygamber Sevdalıları Vakfı, miladi takvime göre nisan ayında, kameri takvime göre de Rebiülevvel ayında değişik etkinlikler düzenliyorlar." dedi.
"Allah-u Teala Peygamber Efendimiz'i bir rehber olarak göndererek insanlığa büyük bir lütufta bulunmuştur"
Vilâdet haftasında düzenlenen etkinliklerin dini bir emir değil de Peygamber Efendimiz'in vilâdeti vesile kılınarak daha çok gündemde olup tanınması olduğunu ifade eden Memiş, bu etkinliklerin O'nun ahlakının daha çok anlatılıp anlaşılması için olduğunu belirtti.
"Vilâdet haftası sebebiyle oruç tutulmalı mıdır?" sorusuna cevap veren Memiş, "Fıkıh ve hadis kitaplarımızda Peygamber Efendimizin doğumuyla ilgili bir gün önce ya da sonra veya o gün oruç tutulacağına dair herhangi bir kayıt yoktur. Fakat Ramazan ayı haricindeki tüm aylarda bulunan pazartesi günlerini oruçlu geçirmek nafile bir oruçtur. Bu oruç, Peygamber Efendimizin bir sünnetidir ve ümmete de pazartesi orucunu tutmaları yönünde tavsiyede bulunmuştur. Yani bu nafile bir oruçtur, dileyen tutar ya da tutmaz." ifadelerini kullandı.
Peygamber Efendimiz'i bir gün ya da haftada değil aylarca ailemizde, semtimizde, köyümüzde, beldemizde ve şehrimizde sürekli olarak gündemde tutulması tavsiyesinde bulunan Memiş, "Peygamber Efendimizi sürekli anlatmalıyız. Çünkü Peygamber Efendimiz, biz iman eden Müslümanların dünya ve ahiret saadeti elde etmesi için Allah-u Teala tarafından gönderilmiş bir nimettir. Nitekim Allah-u Teala bunu Kur'an-ı Kerim'de de belirtmiştir. Allah-u Teala Peygamber Efendimiz'i bir lider, önder, kurtarıcı ve Resul olarak göndererek insanlığa büyük bir lütufta bulunmuştur." şeklinde konuştu.
"Fani bedeniyle dünyadan irtihal eden Peygamberimiz'in bize bıraktığı Kur'an ve Sünnet'e sarılmalıyız"
Hazreti Adem ile başlayan Peygamberler silsilesinin Hazreti Resulullah ile son bulduğunu ve onunla İslam dininin kemale erdiğini belirten Memiş şunları söyledi:
Resulullah'tan sonra ne bir Peygamber ne de vahiy gelecektir. Ona gelen vahiylerden oluşan Kur'an-ı Kerim'de şu an elimizdedir. Peygamber Efendimiz fani bedeniyle dünyadan irtihal etmiştir. Fakat bize bıraktığı Kur'an merkezli yaşayışı olan Sünnet-i Seniyye'si de bizim elimizdedir. Nitekim Peygamber Efendimiz Veda Haccı'nda Arafat'ta 124 bin insana hitaben îrad ettiği hutbede 'Ben sizlere iki şey bırakıyorum. Bunlara tutunduğunuz sürece asla sapıtmazsınız. Bunlardan biri Allah'ın Kitabı Kur'an-ı Kerim diğeri ise Sünnetimdir.' demiştir.
Son olarak Viladet Haftası'nı vesile kılarak Kur'an-ı Kerim'i daha çok anlamaya yoğunlaşıp Sünnet-i Seniyye'yi hayatımıza daha çok tatbik etme konusunda tavsiyelerde bulunan Memiş, Kur'an'ı ve Sünneti insanlara ulaştırma noktasında çaba sarf etmemiz gerektiğini belirterek dünya ve ahiret saadetimizin bunlara bağlı olduğunu dile getirdi.