İyi ki Varsınız Peygamber Sevdalıları

Yusuf ARİFOĞLU

İnsanoğlu dünyanın aldatması ve dünyaya aldanma içinde yol alıp gitmektedir. Bu aldatma ve aldanma, sadece kişileri içine almıyor. Grup, camia ve devletler de bu tuzağa düşmekten kurtulamıyor. İşgallerin, savaşların, merhametsizliğin, fakirliğin, adaletsizliğin ve pandeminin kol gezdiği bu günlerde gözümüz, gönlümüz ve vicdanımız ‘güzel, olumlu ve diğerkâm’ haberler ve çalışmalara hasret kaldı.

Güzel, müspet ve doğru çalışmalar yapılmıyor değil. Lakin bu tür çalışmalar ya davulunu çalan olmadığı, ya iyiliğin müşterisi/cennetin talibi az olduğu için ya da yapanlar ihlas sırrı bozulmasın diye ‘sakin ama verimli, köşede bucakta ama etkili, azın gördüğü ama yarınların çoğunu aydınlatacak’ şekilde yapılıyor.

Ülke gündemi, her zamanki gibi işgal edilse de biz güzel bir çalışmayı ele alalım. Bu güzel çalışmadan dolayı güzel yarınlara dair, umutlarımız arttı. Peygamber Sevdalıları olarak bildiğimiz camia, ‘hastalık demedi, pandemi dinlemedi ve kısıtlamalar deyip gevşeklik göstermedi, birçok kurum ve kuruluşun başaramadığını başarıp online üzerinden siyer sınavı yaptı. Yüz bini aşkın başvurunun olduğu bu sınavı ciddi bir mesaiyle, samimi bir koşturmayla, göz dolduran bir fedakârlıkla sağlıklı bir şekilde tamamladı. Bu büyük bir başarıdır, doğruların hanesi adına, bu yoğun bir emektir sevgiyi Peygamber’de arayanlar safında.

İnsanlığın kurtuluşa hasret ve doğruluğa özlem çektiği bir demde ‘kurtuluşun ve doğruluğun adresini’ bu zor şartlarda bile önümüze koyma azmini sergileyen Peygamber Sevdalılarını A’dan Z’ye tebrik ve takdir ediyoruz. Gönlümüze, evimize, sokağımıza, işimize, arkadaşlığımıza, çarşı pazarımıza ve idaremize Peygamberi düsturları yerleştirmeye çalışan kutlu sevda kafilesi binler var olun!

Online yarışma; teknik yönden, emek bağlamında, fedakârlık yönüyle, özgünlük açısıyla ve soruların kalitesiyle mükemmeldi. Daha mükemmeli birçok sorunun günümüz için güncellenmiş, rol model içeren, çağımız problemlerine çözüm olabilecek ve hastalıklarına neşter vuracak bir pedagojik ve drama(görünür kılma) boyut içermesiydi.

Sorularda neler yok ki! Müzmin ahlaki hastalıklardan kadın cinayetlerine, dil afetlerinden toplumsal çözülmüşlüğe işaret eden birçok serlevha vardı. Bu tespitler, soru olarak yarışmacının karşısına çıkarılmış birer yol işaretiydi. Okuyan, dinleyen ve uygulayanın dünya ve ahiret saadetini sağlayacak soruların birkaçının metin kısmını paylaşarak yazımı bitireyim:      

“Zeynep: Siyer Yarışmasına çalışan kimse; Peygamber Efendimiz ve arkadaşlarının dinimiz İslam için çektikleri çileleri öğrendiğinden, kendisi de dinimizin kıymetini bilir ve onun için çalışır.

Ayşe: Her sene Allah'ın izni ile Siyer Yarışmasına katılacağım. Hem bilgim artıyor hem de manevi olarak daha iyi gelişim sağlıyorum.

Fatma: Siyer Yarışmasına çalışan kimse; Sevgili Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam’ı daha iyi tanır ve tanıdıkça daha çok sever.

Seher: Siyer yarışmasında verilen ödülleri kazanmasam bile bu yarışmaya katılacağım inşallah. En büyük ödül, böyle faydalı bir etkinliğin parçası olmaktır. Birlik ve beraberlikten dinimiz kuvvet bulur.

Büşra: Tüm arkadaşlarımı Siyer Yarışmasına katılmaya teşvik ettim. Çünkü İslam düşmanları Müslüman çocuklarının dinlerini öğrenmemeleri için çok uğraşıyorlar.”

Yukarıdaki Siyer Yarışması katılımcılarından hangilerinin Siyer Yarışmasının kazanımlarını anlattığı söylenebilir?” (Hepsi)

“Medine’ye hicret eden sahabelere “Muhacir”, onlara kucak açıp yardım eden Medineli Müslümanlara da “Ensar” yani ‘Yardımcılar’ denildi. Ensar, muhacirlerle evlerini, tarla, bağ ve bahçelerini, günlük yemeklerine kadar paylaştılar. Sevgili Peygamberimiz (sav) de ensar ve muhacirleri tek tek kardeş yaptı. Tarihe “Ensar-Muhacir Kardeşliği” olarak geçen olay tüm Müslümanlara örneklik teşkil etmektedir. Günümüzde de vatanlarından zorunlu olarak göç etmek zorunda kalan Müslüman kardeşlerimiz bulunmaktadır. Sığındıkları ülkelerde onlara yardım etmek de orada bulunan Müslümanların görevidir. Örneğin sınır komşumuz olan Suriye’den ülkemize göç etmek zorunda kalanlara, Türkiye’deki Müslümanların yardım etmesi gerekmektedir. Böylece Suriye’den gelen Müslümanlar “Muhacir” olurken, onlara yardım edecek olan Türkiyeli Müslümanlar da “Ensar” olacaktır.”

“Yüce dinimiz insanlar arasındaki sosyal ilişkilere, kardeşliği, sevgi ve samimiyeti geliştiren davranışların toplumda yerleşmesine büyük bir önem vermiştir.“ Musafaha edin(I) ki kalplerdeki kin gitsin, hediyeleşin(II) ki birbirinize sevgi doğsun ve aradaki düşmanlık bitsin.” hadisinde bu işler sevgi, barış ve dostluk belirtisi olduğu için özellikle teşvik ve tavsiye edilmiştir. Bunlar iyi niyetin, sevgi ve nezaketin Müslüman toplumda yaygınlık kazanmasını sağlayan gönüllü ve sembolik hareketlerdir ve sosyal hayata kalite getiren davranışlardır.”

“Kadın cinayetleri ve kadına şiddetin önüne geçilemiyor bir türlü. 2010’da ülkemizde 180 kadın cinayeti varken her yıl artarak 2019’da 474’e ulaşmış bu sayı. Onca haber, onca cezai tedbire rağmen bu derde derman olunamadı. Oysa dert belli, derman da bellidir. Hz. Aişe anamız anlatır: “Peygamber Efendimiz (sav)  kendi eliyle bir hizmetçiye ve bir kadına vurmadığı gibi – Allah yolunda savaşmaktan başka- herhangi bir şeye elini sertçe vurduğunu görmedim.” Ne müthiş bir karakter ne güzel bir örnek. Her derdin devası olduğu gibi bu derdin devası da Peygamber Efendimiz’in (sav) örnekliğinde aşikâr iken neden çareler o kadar uzaklarda aranır ki? Oysa O’nu hakkıyla tanıyan hak yemez, zulmetmez. Bırakın insanı, hiçbir masum canlıya dahi kıymaz. O halde rahmet ve sevgi peygamberini tanımalı ki, merhamet yayılsın, sevgi ve muhabbet hüküm sürsün hayatımızda.”

“Konuşmalarımız… Haberlerden, filmlerden, konu komşudan, işten güçten, havadan sudan uzun uzun, saatler hatta sabahlara dek süren konuşmalarımız. Konuşmayı ne de çok seviyoruz böyle. Konuştukça zarar ziyan çoğu kez. İçinde yalan, içinde gıybet, içinde fitne kimi zaman. “Dilimizin söylediklerinden mesul müyüz?” diye sorulduğunda, “İnsanları cehenneme yüzüstü düşürecek olan şey, dillerinden başkası değildir...” buyuran peygamberin, ne güzeldi sözü ne güzeldi konuşması.”

“(O peygamber aleyhi selam) Bir şeye işaret ettiğinde parmağıyla değil, eliyle işaret ederdi. Huzurunda dünya işlerinden bahsedildiğinde, O da bahsederdi. Ahiret işlerinden bahsedildiğinde, ahiretle ilgili meseleleri konuşurdu. Komşularına nazik ve müşfik davranırdı. Yürürken ashabının arkasından yürürdü. Bir tarafa baktığında bütün bedenini dönerek bakardı. Konuşurken kısa ve özlü ifadeler kullanırdı.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.