Allah’ın salih kullarından biri (ki peygamber olduğunu söyleyen rivayetler de var) yarenleriyle beraber bir şehre doğru gitmekteymiş. Yolda şehirden gelen bir adama rastlamışlar. Salih zat adama:
Şehirden mi geliyorsun? diye sormuş.
Evet…
Geldiğin yerde ne vardı, ne gördün, insanları nasıldı?
Şehirden gelen adam ağzı kulaklarında, keyifli keyifli gülmüş:
Neler yoktu ki! Meyhaneler, kumarhaneler, eğlence mekânları… Öyle bir şehir ki insan hiç sıkılmaz!
Allah’ın salih kulu, yabancı adama:
Doğru söyledin! diye cevap vermiş.
Bir müddet sonra başka bir adamla karşılaşmışlar. Salih kul ona da sormuş:
Arkanda bıraktığın şehirde neler vardı? Nasıl bir yer orası? İnsanları, halkı nasıl?
Yabancı adam saygıyla soruyu soran salih zata bakmış.
İyilerle dolu bir yer orası, demiş. İbadethaneler ardına kadar dolu. Gençlerin, yaşlıların ağzından Allah’ın zikri düşmüyor. Arkamda bıraktığım şehrin dindar, güzel ahlaklı halkını çok özleyeceğim!
Salih zat ikinci adama da:
Doğru söylüyorsun! demiş.
Salih zatın yarenleri şaşırıp kalmışlar. Sormuşlar:
Efendimiz! Birinci adama da haklısın dediniz, ikinci adama da... Halbuki ikisi birbirlerine zıt şeyler söylediler. Bu davranışınızın hikmeti ne?
Salih zat gülümsemiş.
Birinci adam kötü bir adamdı, diye konuşmuş. Kalbi haramlarla, günahlarla kararmış asi bir kuldu! Şehirde kaldığı müddetçe hep kötülerle oturup kalkmış, böylece şehir halkını sadece kötülerden ibaret sanmış. İkinci adam ise mümin bir kuldu, iyi bir kuldu. İyilerle, dindarlarla oturup kalkmış hep… Dindarlardan başka gözü kimseyi görmemiş. Böyle olunca da şehri dindarlardan ibaret bilmiş.
Evet, sevgili okuyucu, kim kiminle oturursa onun rengine boyanır, onun inançlarının, ahlakının ortağı olur. Peygamber boşuna mı diyor, kişi sevdiğiyle beraberdir; kişi sevdiğinin dini üzeredir…
İyilerden olmak istiyorsak eğer iyilerle beraber olmalıyız, onlarla oturup kalkmalıyız. Onların sohbetlerine, derneklerine, etkinliklerine katılımda bulunmalıyız; onlardan uzak durmamalıyız.
Şeytan pusuda bekliyor. Şeytanın dostları da pusuda bekliyor. Şeytan ve dostları kuzu postuna bürünmüş olarak bize yaklaşıyorlar. Masumane görünen isteklerle, masumane görünen tekliflerle yaklaşıyorlar bize… Ortam onlardan yana, imkânlar onlardan yana, devlet onlardan yana, ideolojiler onlardan yana, eğitim sistemi onlardan yana, sokaklar onlardan yana, mağazalar onlardan yana, medya onlardan yana, sanat onlardan yana… Ateş bacayı sarmış, bin başlı günah ejderhası evlerimizin başköşelerine kadar girmiş. Ufak bir gafletimizi kolluyor; bizi, çocuklarımızı yutmak için… İnsanlar cehennem odunu olmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Gün gevşeklik günü değil. Ufak tefek bahanelerin, sorunların arkasına saklanarak iyilerden uzaklaşma günü değil…
İyilerden olmak istiyorsak eğer iyilere güç vermeliyiz! Onların arkasında, onların öncülüğünde birbirimizle kenetlenmeliyiz. Söylemlerimizle olduğu kadar eylemlerimizle de onlarla olmalıyız. Dilimizle iyiliği ve iyileri övüp onlardan uzak duruyorsak, kötülerin onları güçsüz bırakmalarına, ezmelerine, marjinal bırakma gayretlerine göz yumuyorsak; hatta maddi kaygı ve endişelerle, makam ve mevki hırsıyla kötüleri destekliyorsak, kötülerin partilerine, ideolojilerine hammadde oluyorsak; Resulullah’ın aziz torununu yarı yolda bırakan nankör Kufelilerden ne farkımız kalır?
Şehitlerin serdarı, özgürlük ve adalet aşıklarının piri İmam Hüseyin, Irak yolunda, Safah adlı mevkide ünlü şair Ferazdak’la karşılaşır. İmam, şaire:
Kufe’den mi geliyorsun? diye sorar.
Evet ya İmam! diye cevap verir şair.
Kûfelileri nasıl buldun?
Onların kalpleri seninle, ama kılıçları Yezit’le ya İmam!
Ne yazık ki Iraklıların bu ahlakı günümüzde de var. Ben buna Kûfelileşme ahlakı diyorum. Bizi zalimlere yem yapan ahlak bu ahlaktır. Allah katında amellerimizi heder eden, kötüleri cesaretlendirip küstahlaştıran, koyun sürüleri gibi zorbalara boğazlattıran ahlak bu ahlaktır.
Kim kimi severse, kim kiminle beraber olursa onun dini üzeredir! İyilerin yolu peygamberlerin yoludur! Kur’an’ın yoludur! Rabbani ulemanın, İslam şeriatını kendilerine şiar edinenlerin yoludur! Kim iyileri severse, iyilerle beraber olursa onların dini üzere olur. İyilerin dini üzere olmak sonsuz kurtuluşu elde etmek, ebedi cenneti kazanmak demektir! Şunu unutmamak şartıyla; İyilerle beraber olmak onlarla birlikte bedel ödemeyi göze almak demektir! Gerektiği zaman onlarla birlikte elini taşın altına koymak demektir…