Gün geçmiyor ki, Konya’daki yedi cinayet gibi yurdun birçok yerindeki farklı farklı üçüncü sayfa cinayetleri, kundakçılık vs. gündemde yer almasın.
İnsanlar neden birbirini öldürüyor, neden kötülük bunca hızıyla yayılıyor diye düşünemeden edemiyoruz.
Hani bu bir ihtiyaç değil, bir zorunluluk hiç değil.
Anlık öfkeler, yıllanmış husumetler ve cahili bir ahlak gittikçe yayılıyor.
Televizyonlarda insan öldürmenin adeta marifetmiş gibi “Çukur”laştığı, mekan basmaların insanları “Kurtlar” gibi vahşileştirdiği, “Eşkiyaların dünyaya hakim olduğu” bir süreçte kim ne yapabilir ki?
Zihinleri ve kalpleri şiddet ve aşk adı altında duygusal haramlarla köleleştirenler, galiba verim almaya başladılar.
Bunun için “Adana”dan tutun da İstanbul’a, doğudan tutun da batıya kadar bir toplumsal çürümüşlük almış başını gidiyor.
Kötülüğün reklamı yapılıyor.
Gittikçe artan bir trend, gittikçe artan bir pazarlama…
Oysa ki ailede ebeveynler, toplumda yöneticiler, yerelde sorumluluk sahibi Müslüman davetçiler, alimler, kanaat önderleri, mollalar; kurumsal olarak Diyanet ve her cami-mescit imamı, il ve ilçelerde kaymakam ve valiler, devlet olarak Cumhurun başı ve bakanları bu çürümüşlüğü göz önünde bulundurmalıdır.
Yukarıdaki vasıfların sahiplerinin topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmede gevşeklik gösterdikleri her an, bu vahamet gittikçe artacaktır.
Tarihte içinde iyilerin de olduğu nice toplumlarda kötülük başını alıp gittiğinden dolayı helake uğramadılar mı?
Bu gidişata bakıp kötülüğün önlenemeyeceğinden dem vurmuyorum elbette.
Kanaatimce kötülük değil, iyilik zordur.
İyiliğin yayılması ve kalıcı olması zordur.
İyiliği insanlar arasında yaymak zordur.
İnsanı iyilikle tanıştırmak zordur.
Zoru başarmak zor değil, bunu kabullenmek zordur.
Yaşlı ve bilge Kızılderili reisi, çadırının önünde boğuşan siyah ve beyaz iki köpeği izliyordu.
Torunu yaklaşıp ne yaptığını sordu.
Köpeklerin mücadelesini seyrettiğini belirtti yaşlı Bilge.
Bunların sadece iki köpek olduğunu söyleyen torununa “Hayır evlat! Benim nazarımda siyah, kötülüğü; beyaz, iyiliği temsil ediyor.” dedi.
“Peki hangisi kazanır dedeciğim.”
“Bak evlat! İyilik ve kötülük sürekli mücadele içindedir. Bu sebeple sen hangisini beslersen o kazanır.”
Toplumu yönetenler ve topluma yön verenler, iyiliği beslemekle topluma karşı sorumludurlar.
Halbuki gün geçtikçe artan kötülük olurken iyilik az; ama yavaş ve emin adımlarla yol alıyor.
Bu azlık bile kötüyü ve kötülüğü çileden çıkarmaya yetiyor.
Unutmayalım ki; hayat filminin sonunda da iyiler kazanacaktır.