Kıblemiz, Mekke'de bulunan Kâbe'ye yöneliktir. “İnsanlık için kurulan ilk ev Bekke'de (Mekke) olandır. O hidayet ve güven kaynağıdır” (Al-i İmran: 96) ayetinde buyrulduğu üzere Kâbe sadece müminler için değil bütün insanlık içindir.
Kâbe'ye “kıble” denilmesinin hikmeti nedir?
Bunun birçok anlamı ve hikmeti vardır.
Kıble aynı türevden olan bazı lafızlar şunlardır;
Kıble ve kuble: Kuble, öpmek demektir. Çünkü kıbleye dönen kimse muhakkak sevgi ve ülfet bulur. İnsan kıbleye yüzünü çevirdikçe sevgi ve ülfet bulur. Adeta öpüldüğünü hissederek bunu somut bir şekilde hisseder. Kıbleye dönmeyen kimse bu muhabbetten mahrum kalır. Tatminsizliğini gidermek için başka yollar arar ama asla tatmini bulamaz. Tatmin için sapkın yollara dahi umut bağlar.
Kıble ve istikbal: istikbal, gelecek demektir. Müslümanların her bir yapısının, toplumun, ferdin istikbali kıble olmalıdır. İstikbal, kıble; kıble de istikbaldir. Bir hareketin, bir akımın yönü Kıbleye dönükse istikbale sahiptir. İstikbali kıble olmayan hareketin istikbali yoktur. Hayır ve bereketten, huzur ve emniyetten, sevgi ve saadetten mahrumdur.
Kıble ve ikbal: İkbal, Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumudur. Demek ki kıble insana ikbaldir. Kıblesi Kâbe olmayanın ikbali yoktur. Bir hareket, bir yapı ne kadar güçlü görünürse görünsün yönü kıbleye dönük değilse ikbal sahibi olamaz.
Kıble ve kabul: Kabul, onay ve teveccüh demektir. Buna göre kıblesi Kâbe olmayanın kabul görmesi, toplum tarafından teveccüh ve itibar görmesi mümkün değildir.
Kıble ve mukabele: Mukabele, hatim okunurken Kur'an okumasını bilenlerin gözleriyle Kur'an'ı takip etmesi, bilmeyenlerin dinlemesidir. Ayrıca, karşılık vermeye de “mukabele” denilir. Kıblesi Kâbe olmayanın emeği boşa gider. Yapıp ettiğinin karşılığını hep olumsuz bir şekilde görür. Sedası karşılık bulmaz. Ne kulağı ne gözü ne de gönlüyle kimse onu takip etmez. Belki bazen ve zahirde bir mukabele görüyor gibi olabilir ama hakikatte ve hak adına buna mukabelede bulunan kimse yoktur. Buna karşılık kıblesi Kâbe olanın her ameli, her yatırımı muhakkak kendisine hayırlı bir şekilde geri döner. Kâbe'ye yönelen herkes aynı anda kendine doğru yönelmiş olur.
Kıble ve kabil: Kabil, bir anlamı uygulanabilirliği olan plan ve proje diğer bir anlamı ise kopya çekme ve karşılaştırma yapmaktır. Buna göre kıblesi Kâbe olmayanın düşüncesinin, projesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Fikirlerini, projelerini hak risalelerden almayan kimsenin ikna kabiliyeti yoktur. O, ancak kardeşini öldüren Kabil olabilir.
Kıble ve kabile: Başından itibaren ve İslam tarihi boyunca Kabile, İslam akidesiyle çekişip durmuştur. “Kabile, akideyle niye çekişsin ki” diye düşünülebilir. Çünkü “kabile” ve “kıble” kelimeleri, aynı köktendir. Bu nedenle insanlar bazen kıbleyi, İslam'ın hedeflerini ihmal etmiş, bunun önüne veya yerine kabileyi(kavmi) ikame edebilmiştir. Yani daha en baştan kabile, insanlar arasında ciddi bir kabul görmüştür. Bunun sonucu olarak kabile, Ümmet içinde ciddi çekişmelere sebep olmuştur. Nitekim bu durum, umulmadık şekilde günümüzde de devam etmektedir. Bu nedenle Kur'an-ı Kerimde “Biz sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık ki birbirinizi tanıyasınız. Allah katında en şerefliniz en takvalı olanınızdır” buyrulur. Ayette özellikle kavim ve kabile zikredilmektedir. Çünkü akide için hasseten bunlar tehlike ve tehdit oluşturmaktadır. Bunun tarihte ve günümüzde sayısız örnekleri var.
Kabile asla kıbleye alternatif değildir. Tarihte nice kabile sahipleri kıbleden mahrum olmaları sonucu olarak feleğini şaşırıp yok olmuşlardır. Nice kabilesi olmayan kimse de kıble sayesinde aziz olmuş, insanlar içinde büyük bir ikbale sahip olmuştur. Dün böyleydi, bugün de böyledir, hiç şüphesiz yarın da böyle olacaktır.