Daha birkaç gün önce biri, Müslümanların Cuma namazında olduğu bir saatte Kur’an-ı Kerim’i yakmaya kalkıştı.
Henüz ona duyulan tepki dinmeden Fransa’nın malum dergisi, daha önce yayımladığı Hz. Peygamber’e hakaret karikatürlerini yeniden yayımlamak istedi.
Sorsanız;
Kur’an’ı yakan, “aşırı sağcı faşist” ve “ressam” diyecekler.
Hz. Peygamber’e hakaret eden dergi, “Solcu anarşist” ve “karikatürist” diyecekler.
Fikirlerini bahane edecekler. Sözüm ona sanatlarını, mesleklerini bahane edecekler.
Hadi diyelim, faşisti anladık ya Solcu anarşist?
Diyelim ki Hz. Peygamber’in peygamberliğine inanmıyorsunuz.
Ya O’nun insanlığa yaptığı hizmete… En çok düşünce hürriyetine yaptığı hizmete?
Hadi diyelim haşa Kur’an-ı Kerim, ilahi kitap olmasın… Siz, bugüne kadar Avrupa’da kaç kitap yaktınız?
Hadi diyelim, Hz. Peygamber, peygamber olsun… Siz, bugüne kadar kaç insanlık önderine hakaret karikatürleri çizdiniz?
İnsanlığa hizmet edene karşı insan olanın borcu ona hakaret midir? İnsanlığa hizmet edene hakaret edene olması gereken onu korumak mıdır?
Sonra;
Neden hep İslam?
Neden dünya emperyalizminin tam da İslam’ı hedefe koyduğu günlerde İslam’a hakaret?
Daha açık bir ifadeyle, neden dünya emperyalizminin tankları ile Charlie Hebdo’nun “Solcu anarşist” çizerlerinin kalemi aynı yönde işliyor?
Hadi diyelim faşistsiniz… Avrupa faşisti dediğin, Yahudi karşıtı değil mi?
Hadi diyelim anarşistsiniz… Anarşist dediğin, devletlere hep muhalif olmaz mı?
Neden, hedefinizde sadece İslam var?
Neden, ABD’nin siyaseti İslam’a vurduğu an siz de vurmaya başlıyorsunuz?
Aranızdaki bu orkestra uyumu neden?
Neden görünmeyen bir şefin işaretiyle harekete geçiyor gibisiniz?
Sakın Müslümanların eleştiriye tahammülü yok demeyin! Batı’da İslam’a dair kütüphaneler dolusu İslam eleştirisi yapılmış. Maalesef Müslümanlar, ona cevap vermek yerine okuyup kaynakçalarında bile yer veriyorlar.
Sakın Müslümanlar, insansever değildir, demeyin! Size uyanlar bir yana, Müslümanlar insanlığın gelmiş geçmiş en insansever ümmetidirler. Haçlı Seferleri sırasında Kudüs’te mabetlerimiz mezbelelik yapılırken İslam devletleri içlerindeki Hıristiyanları korudular, beslediler hatta önemli konumlara getirdiler.
Ve bugün… Batı’nın derin yapısının bütün İslam düşmanlığına rağmen, şuur ehli hiçbir Müslüman, sair bir Batılı insana düşmanlık yapmaz, aksine insan olarak onu kardeşi bilir, iyi komşuluk kurar, iyi ticaret yapar, hastalanınca hâlini sorar, ölünce ailesine başsağlığı diler.
Biz Müslümanlara gelince; iki yüzyıldır kendimizi teselli edercesine, karşıtlarımızı vicdanlı gösterip korkularımızı bastırmak istercesine ısrarla Batı’nın emperyalistleri ile aramızda bir yakınlık kurmaya çalışırız.
Sonuç, Batı’dan tek kelimeyle fiyasko… Bizim dilimizde iflas…
Ne olur artık kabul edelim? Batı emperyalizmi için bir kendisi vardır bir de düşman bildiği “öteki”…
İşte o “öteki” biziz… Zorumuza gitse de… Bize zor gelse de onların sınıflandırılmasında biz “öteki”yiz.
Bu onların bizim biricik “öteki”miz olmasını gerektirmese de bizim artık dünyaya kendi penceremizden bakmamızı zorunlu kılıyor:
Ne Batı halkları, Batı emperyalizmi ile aynı noktadadır. Ne bizim olmamız gereken yer, Batı haklarını da içine alan bir Batı karşıtlığıdır. Ne bugünkü Batı birebir eski Batı’dır ne Batı halkları eski Batı halkları gibi, Batı için birer askerdir…
Batı emperyalizmi, Batı emperyalizmidir ve Batı halkları, Batı halkları… Biz de biziz…