Bizim bütün ibadetlerimize anlam katan o ibadetin manevi yönü ve şuur boyutudur. Şuur boyutu ihmal edilen ve manevi hazırlığı yapılmayan ibadetler, şekilden öteye geçemezler. Bir kitap okuma işi dahi şuurlu yapılması gereken; idrak etme, kendini eğitme ve başkalarına da faydalı olma amacı güdülmesi gereken bir ameldir. Yoksa sırf bilgiyi aktarma veya bilgili olma amaçlı yapılırsa şekilden ibaret kalıp kişiyi olgunlaştırmayacak ve eğitmeyecektir. Onun için ibadetin alt yapısı olan şuur, bilinç ve ne için yaptığının farkındalığını kazanmak, o ibadeti şekilcilikten kurtarıp Allah’a yaklaştıracak ve insanı terbiye edecektir. Ruhu olmayan bir beden ne anlam ifade ediyorsa şuursuz yapılan ibadet de o anlamı ifade eder.
Üstelik şuur ve maneviyat, insanı diğer varlıklardan değerli ve farklı kılan en bariz özelliktir. Eşref-i mahlukat olarak yaratılan insan dışında hiçbir varlığın ibadetlerinin alt yapısında o ibadetin şuuru ve maneviyatı mevcut değildir. İşte insan da amellerindeki bilinci kaybedince yaptığı ibadetler ve ameller onun hayatında bir anlam ifade etmez hale gelir. Modern sistemler ve bu ideolojilere hizmet eden tüm ideolojiler, insandaki ibadet şuurunu öldürmek ve Allah-insan arasındaki bağı koparmak için çalışırlar. Kullandıkları tüm araçlarla insanlara Allah’sız bir hayat yaşamayı telkin ederek bilinci ve bilinçaltını kirletirler. Şuuru kirlenen insan, ortada nesne yönü kaldığından ibadetlerden alması gereken tadı alamaz hale gelir.
Arefe akşamı bayram için pasta ve yemek hazırlıkları yaparken bir yandan da Rehber TV’de “Ayaküstü” programını takip ediyorduk. Kendisi ile röportaj yapılan insanların birçoğu eski bayramların özlemini çekip artık bayramların tadının kalmadığını söylüyordu. Acaba bayramların mı tadı kaçmıştı, yoksa bizim bayram şuurumuz mu? Bu çok özel günlerden zevk alamayışımız, toplum olarak bayram bilincinden uzaklaştığımızı ve Allah-insan arasındaki bağı koparmak için var güçleriyle çalışan sistemlerin ne kadar da başarılı olduğunu kanıtlıyor.
Bizler toplumumuzdaki kurban şuurunu yeniden canlandırmalı, hatta bir ay öncesinden etkinlikler ve seminerler düzenleyip kendimiz ve insanları yeniden bilinçlendirmeliyiz. Her anından manevi bir haz alınması gereken bu günlerde ibadet ve amellerimizi daha sıkı tutmalı, Allah’ın bize açtığı hayır kredilerini elden çıkmadan iyi bir şekilde kullanmalıyız. Ruhumuza modern sistemlerin bulaştırdığı necasetleri bu bilinçlenme ve bilinçlendirme ile temizlemeli, zihnimize bir gusül abdesti, boy abdesti aldırmalıyız.
Abdullah bin Mesud, “Yapmış olduğunuz her işin, her amelin bir kültürü, ilmi ve imamı bulunmalıdır” diyerek amelin bilinçli yapılması gerektiğine dikkat çekmiştir.
Yine Kur’an’da ilk nazil olan ayetlerde ve O’ndan önce inen vahiylerde Rabbimiz, ibadetten önce insanların şuur, bilinç ve farkındalık kazanmasını sağlamıştır. Onun için ilk nazil olan ayetler, insanı tefekküre davet eden düşündüren ayetlerdir. Çünkü düşünce olmadan ibadetteki şuur eksik kalacaktır. İbadete hazırlık yaparken tefekkür hazırlığını maddi hazırlıktan önce tutmalıyız.
Rabbimiz Kurban ibadetinin hikmet ve amacını Hacc Suresi’nin 37’inci ayetinde zikretmiştir: “Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat O’na ulaşan, yanlızca O’na karşı olan sorumluluk bilincidir. Böylece onları size musahhar kıldık ki size yol gösterdiğinden dolayı Allah’ın yüceliğini layıkıyla takdir edesiniz ve Sen ey Peygamber, iyileri ve kendisini iyiliğe adayanları O’nun rızasıyla müjdele.”
Bütün kainatın ve maddenin efendisi olan insan, maddeyi kendisine efendi eylemek için gönderilmemiştir. İşte insan ve madde arasındaki bu dengenin bozulması, insanın da eşyanın da felaketi olur. Kurban ibadeti, kurban edilen hayvanın üzerinden sembolik anlamda bu dünyada emanetçisi olduğumuz tüm şeyleri Allah’a seve seve kurban etmek, Allah’ın rızasını herşeyin önüne geçirmektir. Allah’a olabildiğince yaklaşmak ve kulluğu zirvede yaşamak için açılan tertemiz bir zaman sayfasıdır. Rabbimiz, bizi bu zaman dilimlerini israf edenlerden eylemesin. Amin.