Tarikat zikir birlikteliğinin, cemaat fikir ve hareket birlikteliğinin, aşiret ise nesep (hısım, akraba) birlikteliğinin sosyal statü kazanmış halidir. Tarikat de, cemaat de, aşiret de toplumda oluşan ve zaman içinde bir yönüyle kurumsallaşan; gelenekselleşen birer toplumsal dinamiklere dönüşmüştür. Genellikle kendine özgü yapısıyla toplumun emniyet sübabı, ifsada set çeken sivil alanın önemli doğal sivil toplum kuruluşları niteliğindedirler. Çoğu zaman dış yapay etkilere karşı sosyal dokuyu muhafazada da önemli rol üstlenmiş yapılardır. Özellikle Kürdistan'da özerk kurum niteliğinde olan “Seydalık” ve medreseler de cemaat, tarikat ve aşiret ilişkilerinin doğru bir zemine oturmasında rol almış önemli aktörlerdirler.
Aşiret, tarikat, cemaat, Seydalık ve medreseler kurumu istisnalar hariç daima bir uyum içinde olmuş, birbirlerinin alanını muhafaza ve müdafaa etmişlerdir.
Gerek Kemalizm gerekse PKK, kuruluşundan bu yana bölgeye yerleşmenin ön şartı olarak bunların tasfiyesini ya da pasifize edilmesini hedeflemiştir. Kemalist rejim bunu başaramamış bilahare bu yapılarla uzlaşma yoluyla pasifize etmeyi tercih etmiştir. Rejimin devamı için bu yapılarımızı “malzeme” yapma gayretini sürdürmüştür.
PKK ise bu yapıları Kemalist rejimden daha iyi analiz etmiş zaten rejim tarafından dokusu kısmen zayıflatılmış özellikle aşiret ve tarikat liderlerini ya boyun eğme, ya konumlarını terk etme ya da PKKlileşme tercihlerinden birine silah zoruyla mecbur etmiştir. Zayıflatılmış yapılarıyla boyun eğen veya PKK safında yer alanlar da maalesef olmuştur. Kemalist rejim ve PKK'nin cemaat, tarikat, aşiret Seyda ve medreseleri devşirme stratejisi ayrı bir sosyolojik çalışmanın konusu olduğu için detaylarına girmeyeceğiz.
Özellikle doğu toplumlarında toplumun harcı, bütünlüğü sağlayan “sosyal doku” vasfındaki tarikat, aşiret, Seyda ve medreseler zayıfladıkça iç huzuru sağlayan dokusu da bozulmuştur. Bu yapılarımız otokontrolü sağlayan çok ciddi sivil toplum kuruluşlarıdır aynı zamanda. Yazılı metinlerle kuralları belirlenmiş değilse de müntesiplerinin işleyişini içselleştirdiği ve gönüllü olarak riayet ettiği sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu yapılardaki kişi aidiyeti oranında ve mesuliyeti oranında “günah” “suç” ve “hatadan” uzak durmaya çalışır. Aidiyeti ona mesuliyet yüklediği gibi yanlışında da örfi müeyyide uygulanır. Ya da işlenilen “günah” aşireti, tarikatı veya cemaati tarafından paylaşılarak hem tahribatı azaltılır hem de daha büyük suçların işlenmesine set çeker mütekabiliyet kuralı gereğince. Bu sosyal yapılar aynı zamanda sosyal güvence mesabesindedirler. “Düşenin elinden tutma ve kaldırma” felsefesi çok işlevseldir burada. Çoğu zaman bu dokunun dejenere olduğu metropol kentlerde işlenen suçların işlenmesinde tam bir koruyucu zırh sağlar. Referansını İslam'dan almış, yaşamın birçok alanında ortak alanlar oluşturmayı başarmış doğal sosyal kurumlardır.
Kaynağını “sıla-i rahim”, “İslam kardeşliği”, “komşu hakları”, “mürşid-i kamil” “bir alim bir alem” gibi sosyal ilişkileri belirleyen temel İslami kavramlardan alan ve bu minval üzere kurumsallaşan tarikat, cemaat ve aşiret gibi yapılarımız tarih boyunca toplumun ıslahının lokomotifi olmuşlardır. Bin yıllara dayanan bu yapılar elbette mükemmel yapılar değiller ve bazı yönleriyle revizyona ihtiyaç duydukları bir gerçektir. Birçok yönüyle de kendiliğinden revize olan bu sosyal yapılarımız bu yönüyle batının çok övündüğü STK müntesipliğinden çok daha geniş kapsamlı, doğal ve köklü Sivil Toplum Kuruluşlarıdırlar. Doğu toplumlarında neredeyse bir tarikat, cemaat veya aşiret müntesipliği olmayan yok gibi. Bazen üçüne de müntesip olan kişiler vardır. Aşiretinin yanında tarikatı veya cemaati olan kişiler oldukça çoktur.
Elbette yanlış ve istisnai örnekler üzerinden bu kurumları karalamak mümkündür. Batı, kültürünü içimize zerk etmek için bu kurumlarımızın yapısıyla yine içimize saldığı sol/sosyalist ve seküler örgütler vasıtasıyla oldukça uğraşmıştır/uğraşmaktadır. Aşiret sosyal örfün muhafazasının kaleleri, tarikat ruh sağlığının rehabilitasyon merkezleri, cemaat devrimci düşüncenin mihmandarı, medreseler de bu üçünden aldığı destek ile ilim havzaları olmuşlardır.
Aslında bir yönüyle de merkezin hem tahakkümünü hem de yükünü azaltan doğal yerel yönetim organları gibidirler. Her tarikat, cemaat ve aşiret müntesiplerinin başarılı olması ve toplumda önemli bir konuma gelmesi için çabalar ve başarısıyla iftihar eder. Bu yönüyle de kendilerine atfedilen ve olumsuzlaştıran “feodal yapı” gibi batıdan devşirme kavramlarla kirletilemeyecek kadar ortaklaşmayı başarmışlardır.
Birbirleriyle çatışmadan yaşayan bu kurumlarımız genellikle birbirleri ile hayırda, başarıda yarışırlar. Daha fazla takdir toplama gayreti öncelikli hedefleri olmuştur.
İşte bütün bu sebepler dikkate alınarak toplumun önderleri, rehberleri, yön vericileri konumunda olan kişi ve kurumların özellikle Kürdistan coğrafyasında İslam'ı ve İslam'dan doğan örfü referans alan tarikat, aşiret, cemaat ve medreselerimizi destekleyip doğru bir mecrada gelişmeleri yönünde destek sağlamalıdır. Olumsuz yönlerini törpüleyip daha kabul edilir hale getirmede herkes üzerine düşen gayreti sarf etmelidir.