Eşinin kendisinden izinsiz hareket ettiğini söyleyen beyefendi okuyucumuz şöyle diyor:
“Dokuz yıldır evliyiz. İki çocuğumuz var. Ben lokantada aşçılık yapıyorum. Hanım ise pastanede çalışıyor. Çalışmasına ilk başta çok karşı çıktım, ama beni dinlemedi, iki yıldır devam ediyor. Şimdi sanki bu duruma ben de alıştım ve kabullendim. Kazandığı paralarla sürekli altın alıyor. Evin masraflarının tamamını ben karşılamaya devam ediyorum. Haydi buna da tamam. Ama neredeyse benim dediklerimin hiçbirini umursamıyor. Eve temizlikçi çağırıyor, niye yaptın diyorum, ‘yoruldum ne var bunda' diyor. Haftada bir gün boş kalıyor, o gün de ya komşu kadınlar çağırıyor, ya kendisi gidiyor, gitme diyorum, ‘ben ne yapayım, onlar istiyorlar' diyor. Geçen baktım, mutfağa yeni kaşık tabak takımı filan almış. ‘Bu kadar pahalı şeye ne gerek vardı' diyorum. ‘Benim mutfağım niye eski kalsın, hepsini değiştireceğim' dedi. Geçen ay teyzesi bize geldi. Bir ay kaldı ve yeni gitti. ‘Bu niye gelmiş' diyorum. ‘Kocasıyla arası bozukmuş, ne olmuş gelip kaldıysa' diyor. İnanın daha anlatsam sayfalar eder. Kendisine bir şey söylediğim zaman da dili de o kadar uzun ki, sanki hep kendisi haklıymış gibi bir sürü örnek sıralıyor. İnanın çıldırmak üzereyim. Ne yapacağımı bilemiyorum.”
Evli kadın, kendini ne kadar serbest hissetse de, kocasının fıtrata ve örfe uygun olan sınırlarını aşamaz, aşmamalıdır. Peki, aşıyorsa ne olacak? Kadın, başına buyruk hareket edecek, kendisi üzerinde amir olan, itaat etmesi gereken bir makam olduğu zoruna gidecek ve bunun hiçbir yaptırımı olmayacak mı?
Kocasının dediklerini dinlemeyecek ve onun isteklerine boyun eğmek nefsine ağır gelecek, evin beyi(!) gibi “dediğim dedik” davranacak ve buna itiraz edilmeyecek mi?
Haydi diyelim ki kocası bunu problem etmiyor zaten, ikisi de bu durumdan memnunsa, ne halleri varsa görsünler denebilir de, peki örnekte olduğu gibi kocası bu gidişattan ciddi ciddi rahatsız ise, kadının yaptıkları yine mi görmezden gelinecek?
Okuyucumuzun eşi, acaba bu köşede sık sık paylaştığımız mesela şu hadis-i şerifi nasıl anlıyor? Ebu Hureyre(ra) anlatıyor: “Resulullah(sav)'e, “hangi kadın daha hayırlıdır” diye soruldu. "Kocası bakınca onu sevindiren, emredince itaat eden, nefis ve malında, kocasının hoşuna gitmeyen şeyle ona muhalefet etmeyen kadın!" diye cevap verdi." (Nesâî, Nikâh 14)
Veya şu ayet-i kerime kendisi için ne ifade ediyor: "Erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler. O sebeple ki, Allah onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadından) üstün kılmıştır. Bir de (erkekler kendi) mallarından infak etmektedirler. İyi kadınlar itaatli olanlardır..." (Nisa 34)
Kocasına itaat etmeyi bir kadın için kölelik yahut da, kişilik haklarının kısıtlanması gibi görenlerin şu ayeti kerimeyi tekrar okumasında fayda vardır.
"Nüşuzundan korktuğunuz (şerlerinden, serkeşliklerinden yıldığınız) kadınlara gelince; önce onlara öğüt verin, vazgeçmezlerse, yataklarında yalnız bırakın; yine yarar sağlamazsa hafifçe dövün." (Nisâ 34)
Ayetteki ‘nüşuz' ifadesini bir çok alim, kadının itaatsizliği olarak da tefsir etmiştir. Ve burada, kocaya üç aşamalı bir yol izlemesi emredilmiş oluyor.
Öncelikle öğüt vermek. Yani bilgiye, marifete dayalı, karşıdakini yıkmadan, kalbini kırmadan, hikmetli biçimde nasihatte bulunmak, unuttuğu hususları ona hatırlatmak. Tabi bunu da uygun zamanda, uygun bir halini gözeterek yapmak.
Ve öğüt fayda vermediyse bu defa, yatakta yalnız bırakmak. Bunu yaparken niçin yaptığını karşıdakinin bilmesi önemli.
Bu da sonuç vermediyse, bu sefer, hafifçe dövmekten bahsediliyor ki, işin mirengi noktası tam da burasıdır. Taberi'ye göre, daha sonra Uhud'da şehid düşecek olan Sa'd b. Rebi(ra)'ın zevcesi Habibe binti Kays, bir gün Resulullah(sav)'in huzuruna geldi. Kocasının kendisine tokat attığını söyleyerek ona da tokat atılmasını istedi. Resulullah(sav)'de, olayı tetkik etti ve aynı şiddette bir tokadın da kadın tarafından kocasına atılmasına hükmetti. Ve kadın henüz tokat vurmadan bu ayet inince Efendimiz(sav); "Dönün, bana Cebrail geldi (ayet getirdi), ben bir şey diledim, Allah ise başka bir şey murad etti. Şüphesiz Allah'ın dilediği daha hayırlıdır" buyurdu. (İbn-i Kesir, Tefsir 2/256)
Burada durup şu hadisi de hatırlamak gerekecektir: Hakim ibn-i Muaviye babasından naklederek diyor ki: "Ey Allah'ın Resulü! dedim, bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakkı nedir?'' "Kendin yiyince ona da yedirmen, giydiğin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, alay edip küçük düşürmemen, evin içi hariç onu terk etmemendir." buyurdu. (Ebu Davud, Nikâh 42,)
Dua bekleriz.