Epey bir aradan sonra yine İslam’ın şiarı olan örtüye ve örtülü kadınlara dil uzatma marifeti hortlamışa benziyor. Kendini bilmez bazı kimseler kırmızı görmüş boğa misali yine çarşafa saldırıyor ve çarşaflı hanımlarla alay ederek yürüyüşler düzenliyorlar. Ama bu defa, bunu Yahudi mukallidi Kemalistler değil, namus ve nikâh düşmanı Marksist hevaller yapıyorlar.
İşte Kürdistan’ın yüzkarası ve baş belası hevaller, üç gün önce Silopi’de yine bu alçak saldırılarını bir kez daha sahneye koydular. Elleri zincirlenmiş çarşaflı kadınları meydanlarda yürüterek adeta İslami camiayla alay edercesine sözde kadına şiddeti kınıyorlar! Bununla bu topraklarda kendi benimsedikleri hayat tarzı dışında başka bir hayat tarzını kabul etmeyeceklerini bu şekilde göstermiş oldular.
Tabi ki bunu yeni yapıyor değil, daha önce de birçok yerde hem de şehir girişlerinde büyük pankartlar açarak “biz kadınız, hiç kimsenin namusu değiliz, bizim namusumuz bizim özgürlüğümüzdür” diyerek bu özgürlük anlayışlarını dünya âleme ilan etmişlerdi. Şimdi bir aşama daha ileri giderek başkalarının hayatlarına da karışmaya başladılar.
Şimdi buna durun demenin artık zamanı gelmemiş midir? Kimsenin sizin nikâhsız, iffetsiz, sorumsuz hayatınıza karıştığı yok! Zaten dağda bayırda heval olarak erkek-kadın beraber geziyorsunuz. Alın bu yaşam tarzınızı başınıza çalın. Ama Kürdistan’ın namuslu ve iffet timsali hanım efendilerin örtüsüne, çarşafına dil uzatmaya, alay etmeye haddiniz değildir. Haddinizi bilin! Aklınız varsa Kürt halkının bu hassasiyetiyle oynamayın.
Kürt halkı her zaman namusluluğuyla, şerefiyle iffetiyle tanınmış ve gerektiğinde namusu için büyük bedeller ödemiş, canını vermiştir. Ama siz namusu peş para ettiniz. Kemalist sistemin seksen doksan yılda yapamadığını siz birkaç yıl içinde yaparak onlara hacet bırakmadınız. Kürt kadınını erkekliğe heveslendirdiniz, baştan çıkardınız. Çağdaşlık adına, ilericilik adına peşkeş çektirdiniz ve mahvettiniz. Batıya benzeyelim diye batırdınız ve batıp gittiniz. Ama kendinizle beraber bu halkı da batırmaya hakkınız yoktur.
Örtünmek, Allah’ın kesin emridir. Özgürlük ise, Allah’ın emirlerine uymakta, Allah’a kul olmaktadır. Kim Allah’a kul ise o insanların en özgürüdür. Kim de Allah’a kul değilse o bir çeşit esirdir, köledir. Ya nefsin, şehvetin esiridir ya da paranın, pulun, mevki, makam ve şöhretin esiridir. Hakiki hür olanlar Allah’a kul olanlardır.
Kadınının örtünmesi onun özgürlük simgesi, asaleti ve gururudur. İslam’ın kendisine tanıdığı haklar ve biçtiği kanunlar çerçevesinde hayatını şekillendirirse ancak o zaman hür ve güvende kalabilir. Bunun dışına çıktığı andan itibaren her an hayatı tehlike ve risk altındadır. Hayat kitabımız Kur’an’ı Kerim, bu gerçeği şöyle ifade ediyor:
“Bu (örtünmek), kadınların (hür olduklarına dair) tanınmaları ve eziyet görmemeleri açısından daha uygundur” (Ahzab:59)
Ayet-i kerime burada, çok ince bir noktaya dikkat çekiyor. Normalde örtünme tanınmaya engel olarak bilinir. Hele çarşaf bedenin her tarafını kapattığı için, içindekinin kim olduğu bilinemez. Ama ayeti kerime, tam aksine: “bu örtünme onların tanınmaları ve eziyet edilmemeleri açısından daha uygundur” buyuruyor. Yani bir kadının örtünmüş hali, onun hür olduğunun, cariye (iş kadını) olmadığının ifadesidir. Kadının örtünmüş hali onun sahipsiz olmadığının, asaletli bir hanımefendi olduğunun göstergesidir.
İslam fıkhında cariye (hür olmayan) kadınların avret mahalli, erkekler gibi diz kapağı ile göbek arasıdır. Çünkü cariye, içerde-dışarıda el önünde hizmet ettirilen, günümüz tabiriyle sekreter olarak kullanılan iş kadınıdır. Hürriyeti elinde olmayan, emtia gibi pazarda alınıp satılan köle kadınlardır. Bunun alâmetifarikası ise, her yerde başı açık ve hicapsız halde dolaşabiliyor olmasıdır. Bu haliyle de beyinsizler tarafından laf atılmaya, eziyet edilmeye, taciz ve tahkir edilmeye müsait bir haldedir.
Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse, kadının açık saçık haliyle erkekler arasına karışması, özgürlük değil, basitliktir, hakirliktir ve modern köleliktir. Artık günümüz kadını bunu iyi anlamalı, yalancılara itibar etmemelidir. Bilakis kaybedilmiş itibarını yeniden kazanmak için, kendisinin izzet ve gururu olan hicaba bürünerek asil özgürlüğünü ilan etmeli ve kendini kadın istismarcısı olan batı uşaklarına, Kemalistlere ve Marksistlere ezdirmemelidir.
Kadının izzet ve saygınlığı, değer ve itibarı, heybet ve gururu örtüsüdür, hicabıdır, çarşafıdır. Hicabı sevmeyenler bile ona itibar göstermekte, heybetinden korkmaktadırlar. Çünkü hicap İslam’ın şiarıdır. İslami yaşam biçiminin, asil ve özgür olmanın sembolüdür.