Evvela daha sürecin ismini telaffuz etmede bile tam bir uzlaşı yok. Komünizm ve sosyalizmin en etkin silahı olan propaganda konusunda deneyimli olan PKK’ye göre şimdiye kadar yaşanan savaştı, yani iki devlet arasında cereyan ediyordu. Dolayısıyla şu an işleyen sürecin adı da barış süreci olmalıydı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise şimdiye kadar yaşananlara savaş değil operasyon dedi ve PKK’ye, devleti bölmeye yönelen isyancılar olarak baktı. Dolayısıyla yeni sürecin ismini barış olarak değil, ‘imralı görüşmeleri’ olarak açıklıyor.
İlk başta ‘silah bıraktırma süreci’ dediler ama tutmadı. Öte yandan sürecin başarısız olmasını isteyenler ise ısrarla müzakere süreci diyor. Çünkü meselenin başbakanla terör örgütü lideri arasında cereyan eden açık bir görüşme olduğunu ve kafa kafaya verip müzakere ettikleri görüşündeler. Hükümet kanadında da farklı konuşanlar var ama sürecin sahibi devlettir ve hâlâ net bir isim bulamamıştır.
Fikir adamları, aydınlar, yazarlar durdukları veya sevkettikleri yöne göre sürecin ismini değişik telaffuz ediyorlar ancak öncekiler için kullanılan ve devleti aslında memnun eden Oslo veya Habur tabirleri yerine ne kullanılacak? Psikolojik savaşı, isim ve kavramlar üzerinden yürümeye devam ederken barışın psikolojisi nasıl tesis edilecek? Kendisinin doğurup büyüttüğü düşmanı, isimlerle manipüle etme yöntemi her iki tarafı bileyip keskinleştirmişken bu sürecin dili ne olacak? Bu gibi sorular da elbet cevabını arayacaktır. Bakalım yeni sürecin adında ve dilinde ne zaman ittifak sağlanacak.
İkinci kafa karışıklığı, sorunun başlangıcıyla ilgili. Kimine göre savaş, kimine göre terör, kimine göre isyan, kimine göre hak arama mücadelesi gerçekten ne zaman başlamıştır? Yüz elli yıl önce başlayıp Şeyh said kıyamı, Dersim, Zilan, Ağrı gibi büyük kıyımlardan ve tehcirlerden sonra katı bir asimilasyona evrilen ve son otuz yıl boyunca da yer yer şiddetlenen bir uzun geçmiş için mi çözümden bahsediliyor?
Yoksa sadece otuz yıllık geçmişi ile sadece PKK ile devlet arasında yaşanan çatışmalar için mi çözümden bahsediliyor? PKK muhalifi olanların da ısrarla çözüm istemesi, sorunun çok öncesinden ele alınarak üzerine gidilmesi gerektiğini ifade etse de devletin silahların bırakılması dışında ciddi bir söylem ortaya koymaması ve sadece Öcalanlı bir seyir izlemesi sadece son otuz yıldaki akışı durdurmanın hedeflendiği izlenimini veriyor.
Hem sorunu başlatan kimdi sorusu sorulacak mı?
Hem sorunu başlatan kimdi sorusu sorulacak mı?
Öyle ya, ortada kocaman bir millet var ve bir devlet bu insanların dilini, kültürünü, hatta adını inkâr ediyor ve ettiriyorsa bunu gözardı ederek ‘gelin mecliste mücadelenizi verin’ demek sorunu çözmek için yeterli bir samimiyet midir? Anayasa değişikliğinde, devlet ve millet tariflerinin bu görüşmelerle tam paralel gelişeceği konusunda tam teminat vermeden ve ortaya somut hiçbir madde çıkarmadan acaba sorunun failinin sadece malum örgüt olduğu tezi mi işlenecek? Yine mesela, milliyetçilik sözde reddedilirken devletin üzerine kurulduğu Atatürk milliyetçiliği bütün bu sorunların kaynağıdır mı denilecek, yoksa ondan kesinlikle vazgeçmeyiz denilmeye devam edilip yüzeysel bir tavır mı takınılacak?
Üçüncü kafa karışıklığı: Kim, kimin sorununu kimin adına çözüyor ya da görüşmelerde kim, kimleri temsilen yer alıyor? Tarafların yol haritası veya açıkladıkları bir yana, gerçek plan her ne kadar tam olarak açıklanmasa da ‘yeter ki silahlar sussun’ diyerek sürece destek verenler, yarın hiç istemedikleri bir sonuçla karşılaştıklarında ne cevap verecekler? Yani ‘görüşenler bizi temsil etmiyorlardı biz de o yüzden bu sonucu kabul etmiyoruz’ diyen hiç mi çıkmayacak? Seçmenin yarısının desteğiyle iktidar olan Ak Parti için temsil gücünden bahsedilirken acaba bölge üzerinde PKK için aynı temsiliyet gücünden sözedilebilir mi? Hem iki tarafın da aynı zamanda mağduru olan büyük kitlelere bu görüşmelerde ne anlama sıra gelecek?
Evet sürecin başı ve sonuyla ilgili kafa karışıklıkları çok fazla. Süreçte neyin ne kadarıyla çözüldüğü meydanlarda okunan nutuklara biçilen rolden değil bu kafa karışıklıklarının ne kadarının giderildiğinden anlaşılacak.