KAFKAS DAĞLARINI TİTRETEN DESTAN
CEVHER DUDAYEV -2
“Savaşınızın hedefi nedir? İslam için mi savaşıyorsunuz?’ Şöyle cevapladı: ‘Onlarca yıldır diasporaya sürülmüş her Kafkasyalı ve Çeçen çocuk bir gün bunu hayal eder, İslam bir gün tüm Kafkasya’ya geri dönecek ve yalnızca kendi topraklarına da değil. Ben de Kafkasya topraklarına İslam’ın dönüşünü düşleyen o çocuklardan biriyim.” (Komutan Hattab’ın Cevher Dudayev’le yaptığı röportajdan…)
Dudayev, Sovyetlerin inançsızlık ikliminde inancıyla dirilen ve direnen bir Cevher’di. O, Moskof zulmüne karşı tarih boyunca unutulmayacak bir haykırış destanını, direniş efsanesini, diriliş hikâyesini ve cihad hakikatini yazdı. Onun, Cevher dolu kişiliği çocukluğundan gençliğine, Rus ordusu içindeki subaylığından Çeçen direniş komutasına, cihad meydanından şehadet anına kadar kazılmıştı. Tarihe örnekliğiyle adını yazdıran, mücadele meydanlarına yiğitliğini kazıyan her insan gibi Cevher Dudayev’in hayatının her karesi onun onurlu ve ahlaklı şahsiyetine şahitti.
Cevher Dudayev, Hava Harp Akademisini bitirdikten sonra birinci sınıf pilot ve mühendis unvanını kazanır. Onun Sovyet ordusundaki başarı titrleri bununla sınırlı değildir. SSCB hükümeti tarafından Dudayev’e 12 madalya verilir. Dudayev, Sovyetlerin Afganistan’ı işgal ettiği ilk zamanlarda ordu içinde bir asker olarak yer alır. ‘Kızıl Yıldız Nişanı’ ve ‘Kızıl Bayrak Nişanı’ bu dönemde kendisine verilir. Rus politikacı Sergey Stepaşin, bu işgal esnasında Dudayev’in Batı Afganistan’da ‘halı bombardımanı’ taktiğiyle havadan bombalamalara katıldığını dile getirir; fakat bu iddialar, Dudayev tarafından şiddetle reddedilir.
Dudayev, Rus ordusu içinde her geçen gün yükselir. Sovyetler, onu başarılarıyla övünülecek bir Rus komutan olarak görse de Dudayev, cihadını ilan edeceği yarınlara zihinsel ve stratejik bir hazırlık yapıyordu. O, düşmanın içindeyken onları yakından müşahede eder. Yakın yarınlarda kanlı bıçaklı hasım olacağı bu azılı düşmanı stratejik olarak tanımak veya onların birçok stratejilerini elinin altında bulunduracak kadar düşmanın içinde olmak önemliydi. Dudayev, 1987’de tümgeneral olur ve Estonya’nın Tartu Üssünün başına getirilir. Baltık Denizi kıyısındaki Estonya SSCB için çok önemli bir coğrafyaydı; çünkü burası SSCB ve NATO arasında ileri bir hat, karakol gibiydi. Bu askeri üs, aynı zamanda Sovyetlerin nükleer silah deposuydu. Dudayev, bu dönemde Estonyalılar ile iyi ilişkiler kurar; çünkü Estonya da Çeçenistan ve birçok coğrafya gibi Sovyet işgali altındaydı. Dudayev, bu dönemde Estonyalıların ulus bağlamını ve bağımsızlık arzusunu dolaylı yollardan takdir eder ve destekler.
Her insanın bir ömrü olduğu gibi her kurulu düzenin ve devletin de bir ömrü vardır. Devletler, genellikle yıkım arefesinde yıkımı geciktirmek için çeşitli yollara başvururlar. Bunların en akla gelenleri reform yapmaktır. Mihail Gorbaçov, Sovyet Komünist rejiminin son dönemlerini yaşadığını görmektedir; bu münasebetle, ülkeyi ve siyasi düşünceyi yeniden diriltmek amacıyla bir dizi politik hamle yapar. 1989’da hayata geçirilen Glasnost(Açıklık) ve Perestroyka(Yeniden Yapılandırma) bu çerçevede iki önemli hamle olur. Aslında bu hamleler, dünya tarihinin en karanlık, korkunç, vahşi ve zulüm dolu rejimi komünizmin sonunu getiren ayak sesleri olur. Estonya, SSCB tarihinde bir ilk özelliği taşıyan 18 Mart 1990 çok partili seçimde Komünist Parti’yi iktidardan düşürür ve Halk Cephesi’ni iktidara taşır. Estonya veya başka yerde Komünist Parti’nin iktidardan düş(ürül)mesi, SSCB için ecel terleri demekti; çünkü SSCB, kendisi için bunun olası olumsuz sonuçlarını biliyordu.
Yıllarca Komunizm aldatması, zulmü ve Marksizm sapkınlığı ile birçok mazlum toprağı işgal eden SSCB, halkların serbest seçimlerde asla kendisini tercih etmeyeceğini biliyordu. Bu gelişmeler, SSCB’yi hemen harekete geçirir. Moskova, Tartu Üssü’nde bulunan Tuğgeneral Dudayev’e Estonya’ya askeri müdahalede bulunması, meclis ve televizyonu kapatması emrini verir. Estonya’da bağımsızlık rüzgârları ılgıt ılgıt esmektedir. Dudayev, böyle bir bağımsızlığı tüm işgal edilmiş topraklar ve özellikle Kafkaslar için canı gönülden arzular. Böyle bir demde SSCB, Estonya ve diğer Baltık ülkelerindeki isyanları zor kullanarak bastırmasını Cevher Dudayev’den ister. Dudayev, kendisine verilen emri kabul etmez ve şu serlevha cümleyle reddeder:
“Toprağı için, vatanı için mücadele eden insanlara asla bomba atmam!”
Dudayev, sadece emri reddetmekle kalmaz, müdahale heveslisi askerleri de engeller. O, artık Estonya’da bir kahraman, Rus ordusunda ise bir asidir. Ruslar için Asi General, Çeçenler için bir milyon Çeçen’in milyon birinci Muti Generali olur. Dudayev, değil mazlumların başkaldırısını bastırmak, sesini kısmak bir mazlumun gözyaşını bile dökmeye sebep olmayı zül kabul edecek kadar izzetli bir Cevher’di. Onu Cevher yapan bu ağır yüklerden ve ağır toplamlardan başka neydi ki? Cevher Dudayev, sırtındaki bu asalet yaralarını bir ömür boyu taşır ve şehadet merhemiyle iyileştirerek Rabbine kavuşur.
Ayaklanan sadece Estonya değildir; aynı zamanda başka ülkeler gibi Çeçenistan da özgürlük aşkıyla kaynayan bir coğrafyadır. Selimhan Yandarbiev ve arkadaşları Çeçenistan’ı bağımsızlığına kavuşturmak için çabucak organize olurlar ve mücadeleye başlarlar. Dudayev, Çeçenistan’da olan biteni biliyor ve sıcağı sıcağına takip eder. Estonya krizi ile Rusların istenmeyen adam ilan ettiği Dudayev, Yandarbiev’in daveti üzerine ihraç edilmeyi beklemeden Sovyet ordusundaki görevinden istifa eder ve Mayıs 1990’da Çeçenistan’a geri döner.
Sovyetler Birliği, artık dağılma sürecine girmiştir. Dudayev ve onun gibi özgürlük âşıklarının ve adalet tutkunlarının yıllardır kolladığı fırsat ayaklarına gelir. Çeçenistan, her ne kadar özerk bir cumhuriyet olsa da komünist birliğin baskısı ve sindirmesi altında olması bu özerkliği çok da anlamlı kılmıyordu. Cevher Dudayev, Çeçenistan’a döner dönmez kolları sıvar ve ‘Çeçen Milli Kongresi’ adıyla muhalif bir yapılanmaya gider. Dudayev’in başında olduğu bu yapı Çeçen halkında karşılık bulur ve büyük bir desteğe ulaşır. SSCB, Moskova’dan başlayıp tüm birlik ülkelerine sirayet eden bir yıkılış aşamasındadır. Yenilik ve açılım taraftarı olan cumhurbaşkanı Mihail Gorbaçov, sertlik yanlısı Komünistlerin hedefi olmuştur. 19 Ağustos 1991’de bu muhalif Komünistler, birliğin dağılma sürecini sertlikle bastırmadığı ve başarıyla yönetmediği gerekçesiyle darbe girişiminde bulunurlar. Bu başarısız darbe teşebbüsü esnasında Cevher Dudayev, darbecilerin karşısında yer alır. Darbe girişimi başarısız olsa da yönetimde artık eli zayıflamış ve otoritesi sarsılmış bir Gorbaçov vardır. SSCB, artık önü alınamayan bir dağılma sürecine girer.
Azerbaycan, Kazakistan, Gürcistan gibi birçok birlik ülkesi bağımsızlığını ilan eder. Çeçenistan’da idarede bulunan Komünist Doku Zavgayev, darbe girişimini kınamadığı gibi darbe yapanlara destek verir. Cevher Dudayev, temkin ve tedbirli hareket ediyordu; adeta harekete geçmek için en uygun zamanı kolluyordu. Darbe girişimi, SSCB’ye bağlı tüm uşak yönetim ve idarecilerin moralini bozmuş, hiyerarşi bozulmuştu. Dudayev, bu karışık ortamdan istifade eder ve Çeçen-İnguş Cumhuriyeti Hükümeti‘ni düşürmek için sokaklara taşan halk hareketinin başına geçer. Çeçenistan’da devrimin ayak seslerini hisseden Dudayev, içinde Rus ve Ermeni kökenli insanların da olduğu büyük bir halk desteğiyle Çeçenistan’da yönetime el koyar. Onu destekleyen sadece halk değildi. Özgürlüğe susamış ve hakka inanmış ne kadar aydın, âlim, asker ve bürokrat varsa Dudayev’i destekler.
Dünün mazlum Cevher’i, sürgün’ün Dudayev’i, Çeçenlerin milyon birinci generali bugünün Çeçen halk lideriydi. Sürgünlere ekilmiş sabır, bir direnişle tohuma durur. Şeyh Şamillerden, Gazi Muhammedlerden miras özgürlük umudu Cevher Dudayev’le yeşerir. Çeçen dağlarına adını cihadla nakş eden Cevher Dudayev, Çeçen İçkerya Cumhuriyetinin yeni başkanı olur. Sovyetler Birliği, merkezi idare olarak birçok sorun, başkaldırı ve karışıklıkla uğraşmak zorunda kalır. Bu durumda ilk etapta Çeçenistan’a müdahale edemez. 27 Ekim 1991’de Çeçenistan’da referandum yapılır. Dudayev, seçimlerden % 85 gibi yüksek bir oranla oy alarak Çeçenistan Cumhurbaşkanlığı‘na seçilir. Bu seçimle aynı zamanda Çeçen İçkerya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ilan edilir. Dudayev, bu bağımsızlık kararını 1 Kasım 1991’de bütün dünyaya ilan eder. Çeçenistan’ın bağımsızlık kararı üzerine Rusya kudurmuşa döner. Çeçenistan’ın düşmesi tüm Kafkasya’nın düşmesi demektir. Kafkasya’nın düşmesi, Rusların yüzyıllardır beslediği sıcak denizlere ulaşma hayalinin ebediyen suya düşmesi demektir. Bugün, Rusya’nın diğer işgalci emperyalistlerle Suriye’ye dadanması da yüzyıllarca beslediği bu hayalin bir neticesidir.
Rusya’daki darbe girişiminde öne çıkan Boris Yeltsin Rusya’nın yeni lideridir. Bu yeni lider, ayağının tozuyla Çeçenistan’a müdahale emri verir ve müdahale emrini de Çeçenistan’ın Rusya Sovyet’ine bağlı özerk bir cumhuriyet olmasına bağlar. Yeltsin, uçaklarla Çeçenistan’ın başkenti Grozni’ye işgal komandoları gönderir. Çeçen’in özgürlük aşığı halkı, bu komandolardan önce havaalanına varır ve havaalanını kuşatır. Böyle bir direniş karşısında Yeltsin idaresi afallar, üç günlük bir halk kuşatmasının ardından komandolar Çeçenlere teslim olur. Ava gelenler, av olur. Çeçen halkı, komandolara ilişmez, sadece onların silahlarına el koyar ve ardından onları Rusya’ya iade eder. Yeltsin, yenilgiyi hazmedemez; ama birliğin dağılmasından dolayı önünde biriken sorunlar yumağından ötürü Çeçenistan’la doğrudan uğraşmayı göze alamaz. Yenilmişlik moduna girmemek ve karizmayı çizdirmemek adına Çeçenistan’da olağanüstü hal ilan eder. Bir müddet sonra Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanımaksızın ilan ettiği olağanüstü hali kaldırmak zorunda kalır.
Çeçenistan, 17 bin kilometrekare toprağı, yaklaşık %66’sı Çeçen, % 25’i Rus ve diğer etnik gruplarla 1 milyondan biraz fazla nüfusuyla artık bağımsız bir ülkeydi. Lakin bir ay sonra 30 Kasım 1991’de Çeçenistan ile birlik içinde olan İnguşetya yapılan referandumla Çeçenistan’dan ayrılarak Rusya içerisinde özerk bir cumhuriyet olma kararı alır. Çeçenler, çok uğraşır; ama Ruslar karşısında güç kırılmasına yol açan bu karara engel olamazlar. Hemen bir ay sonra da SSCB resmen sona erer ve Aralık 1991’de Boris Yeltsin Rusya Federasyonu’nun ilk cumhurbaşkanı olur. Yeltsin, dağılan birliği tehditle, güçle, silahla ve işgalle yeniden oluşturma yoluna girer. 6 Ocak 1992’de Gürcistan’ın Rusya karşıtı cumhurbaşkanı Zviad Gamsahurdia, karşıt bir darbe ile devrilir.
Dudayev, sadece kendi halkını düşünen ve kendi yağıyla kavrulmak isteyen biri değildir. Onun için nicelik değil, nitelik önemlidir. O, sadece kendi safında mazlumu görmez, gözünün kestiği her yerdeki mazluma el uzatır ve haksızlığa karşı durur. Kendisi henüz ayakları üzerinde durmaya çalışan yeni ve küçük bir devletin lideriyken Tiflis’e Gamsahurdia’yı almak üzere özel ekip gönderip onu kurtaracak kadar da büyük bir adamdır. Yeltsin’e göre Dudayev, çizmeyi çoktan aşmıştır. Onu ne pahasına olursa olsun hizaya getirmek ister. Oysa çakallar ne bilsin ki aslanlara kafesler dar gelir, kartallara ağ vız gelir. Yeltsin, 5 Şubat 1992’de hala Çeçenistan askeri garnizonlarında bulunan Rus askerlerine Dudayev’e müdahale emri verir. Asker, ne Dudayev’e karşı koyacak güçtedir ne de karşı koyma niyetindedir; çünkü Rus askeri Dudayev’in şahsiyetine yakından şahit olmuştur. Güçlü olduğu ve devrim yaptığı halde onlara ilişmeyen, affı öfkesinin önüne geçen bir hak tutkunu halk lideri vardır karşılarında. Bu sebeple Rus askerleri Yeltsin’in emrini dinlemez ve üstüne üstlük ağır silahlarını Çeçenlere bırakıp Rusya’ya kaçarlar… (Devam edecek!)
İbrahim Dağılma