Yazı yazmanın çok zor olduğu zamanlar vardır.
Bazen insan, ne yazmak istiyor ne de konuşmak...
Sadece susmak istiyor.
Evet susmak...
Kenara çekilip yaşananları anlamaya çalışmak...
Daha doğrusu yaşananlar karşısında kahrolmak...
Yaşamanın gereği, ayakta kalmanın zorunluluğu olmasa yemeğin zehir, uykunun azab olduğu zamanlar...
Saatlerdir ağzımı bıçak açmıyor. Sanki iki çenem mengene gibi sıkmış ağzımı.
Ama kalbimin dili susmuyor, isyan ediyor, feryat ediyor, gözyaşı döküyor.
Fırtınalar kopuyor içimde Ya Rab!
Denizler kaynıyor içimde.
Boğazım düğümleniyor.
Kenara çekilip mazlumiyetimize, acziyetimize, çaresizliğimize, sahipsizliğimize ağlamak...
Mazlumiyetin ve sahipsizliğin suskunluğunu yaşamak...
Ümmetin erkeklerine kadınlar gibi ağlamak düşmüş Ya Rab!...
Halep'ten bahsediyorum. Kendimizden bahsediyorum.
Halep'te ümmetin erkekleri zulümden, sahipsizlikten ağlıyor. Biz de burada çaresizlikten ağlıyor ve sadece dua ediyoruz.
Bir de kahroluyoruz. Halep'te ve Suriye'de hiçbir imanın anlamlandıramayacağı ve hiçbir insanlığın kaldıramayacağı zulümler yaşanıyor.
Ama kahrımız sadece yaşanan bu zulümlere ve acılara değil...
Aynı zamanda Suriye'yi, Halep'i bu hale getiren savaşa, savaşın taraflarına/taraftarlığına ve sonuçlarına kahroluyorum... İsyan ediyorum.
Neden kimi Rusya ile kimi de ABD ile beraber hareket etti!?
Savaşın Suriye'de yıkım olacağı bilindiği halde, neden ısrarla savaş denildi!? Emperyalist Rusya ve ABD'nin Suriye'ye yerleşmesine, İslam ümmetinin kalbine oturmasına vesile olan bu savaşta, Müslümanların basiretleri neden kilitlendi, ferasetleri neden köreldi!?
Bu savaşın sonuçları neden görülmedi?
ABD'nin istediği tablo çıktı ortaya, israilin hayalleri gerçekleşti. Rusya sadece Suriye'deki isteklerine ulaşmadı. Aynı zamanda Suriye üzerinden tekrar dünyada güç sahibi oldu. PKK'ya bu savaş ile alan hakimiyeti oluşturuldu ve PKK ora üzerinden Türkiye'yi vuruyor. israil ve AB(D)'ye taşeronluk yapıyor.
Bu savaşla öyle bir ateş tutuşturuldu ki, bu ateşin külleri dahi senelerce İslam âlemini yakacak... Ve bu savaşla İslam'a, Müslümanlara öyle bir darbe vuruldu ki, izahı mümkün değil...
Şimdi kimimiz Halep'e ağıt yaksın, kimimiz “kahrolsun Esed ve destekçileri” desin. Kimimiz de Halep'in geri alınışına sevinsin ve “Halep'i aldık, siviller sevinç gösterilerinde bulundu” diye propaganda yapsın, kendisini avutsun...
Ama gelin artık kendimizi avuttuğumuz şu büyülü ekranlarımızdan ve dünyamızdan başımızı çevirip, hakikatin aynasına bakalım.
Suriye'yi, Suriyeliyi, ümmeti, âlem-i İslam'ı yakan bu savaşta haklılığı, haksızlığı (nefretle/öfke ile hareket etmeyi) bir tarafa bırakalım; bu savaşı mazlumlar, İslam ve Müslümanların geleceği adına, bu saatten sonra da olsa, nasıl sonuçlandırabiliriz diye akılla hareket edelim. Bu vebal de Türkiye, İran, Suudi ve orada savaş halinde olanlar başta olmak üzere hepimizin üzerinde...