Eskiden ülkemizde adı adalet olan bir parti vardı. Ne derece adil(!) olduğunu yaşı müsait olanlar hatırlarlar. Demokrat partinin devamı olduğunu iddia eden bu parti 80 darbesinden sonra kapatılınca DYP olarak yoluna devam etti.
Bu parti Demokrat partinin devamı olduğunu şu nedenle iddia ederdi. Demokrat parti katı CHP diktatörlüğüne karşı muhalif olarak ortaya çıkmıştı. CHP özellikle inancından dolayı idam ettiği âlimlerimizle iktifa etmemiş Ezanımızı Türkçeleştirmek sureti ile adeta onu da darağacına götürmüştü.
Demokrat parti sadece ezanı eski haline çevirmekle halktan çok büyük bir destek almış adeta torun partilerine yetecek kadar bir sermaye oluşturmuştu. CHP Müslümanların önüne barikatlar kurmuş Müslümanlar tam bu barikatı parçalayacak adeta barajın gövdesini patlatacak noktaya geldiklerinde Sistem, DP yi sistemin muhafazası için bir derivasyon tüneli gibi devreye sokmuştur.
DP iktidardaki ilk icraatlardan biri CHP’nin tüm itirazlarına rağmen 25 Temmuz 1951 tarihinde TBMM genel kurulundan 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanununu geçirmesi olmuştur. Bu kanun kapsamında binlerce mütedeyyin insan ceza almıştır. DP parti ezanı Türkçeleştiren CHP kurucusunu kişiye özel kanunla koruma altına almıştır.
TCK 163. Maddesinden dolayı cezaların en yoğun verildiği dönem AP dönemidir. (Bu madde 12 Nisan 1991 yılında Özal tarafından kaldırılmıştır.)
Bir konuyu daha hatırlatmakta yarar vardır. Mütedeyyin insanların oylarına talip olan siyasi partilerin hemen hepsi batıya “irticanın panzehiri”olacakları sözünü vermiş ve bu yolla güvenlerine mazhar olmuşlardır.
Gelelim Şimdiki Adalet (ve kalkınma) partimize. Kalkınmayı paranteze aldık çünkü ona kimsenin itirazı yoktur. Kanaatimce bu parti kalkınmada MNP-MSP çizgisini Adalette de DP- AP çizgisini sürdürmektedir. Zaten MSP nin adalet çizgisine gelse ya da AP nin (70 sente muhtaç) kalkınma çizgisine gelse üst üste seçim kazanması imkânsız olacaktır. MSP’nin Adalet çizgisine stratejik ortaklar, AP’nin kalkınma çizgisine de halk izin vermez.
DP, ezanı eski haline getirmesinden sonra halkın kutsalları arasında yer almıştır. Devamı niteliğindeki AP bu kutsallıktan istifade etmiş, MSP nin çıkışına kadar doğru dürüst bir muhalefetle karşılaşmamıştır. Halk 5816 sayılı kanun ve TCK 163. Maddeyle inim inim inletilirken itirazlara karşı CHP diktatörlüğü kozu ileri sürülmüştür. Ya bu zulümlere razı olursunuz ya da CHP yine gelir ezanınızı Türkçeleştirir demeye getiriyorlardı.
Şimdi de Ezanı Türkçeleştirme benzeri olan 28 Şubat süreci ve Ergenekon Terör örgütü ile mücadele ezanın eski haline getirilmesi gibi halka benimsetilmiştir. Halk bu süreç nedeniyle bu partiyi de selefleri DP-AP gibi kutsamaktadır. Bu partinin zulmüne itiraz ettiğimizde adeta çarpılacağımız ileri sürülmektedir. Bu yapılan hizmetlere karşılık bu kadarcık (!) zulme de razı olmamız istenmektedir. Siyasi hayatımızda Hz. Ömer (RA)’ın adaletine en çok vurgu yapan bu partinin Genel başkanına zulme razı olamayacağımızı, bunun da zulüm olacağını bildirmek zorundayız.
Bu iktidar döneminde İslami STK lara verilen cezalar, Başörtülü kız çocukları ve ailelerine reva görülen zulüm ve işkenceler ile Fikret BAYRAM hadisesini sürekli gündemde tutacağız. Adalet talebimizi kalkınmaya peşkeş çekmeyeceğiz. İcabında kalkınmadan vazgeçeriz ancak adaletten asla vazgeçmeyiz. Bir önceki yazımda Recep Tayyip Erdoğan’ın safını belirtirken Konya davası henüz sonuçlanmamıştı. Anlaşılan o ki Recep Tayyip Erdoğan’da eksen kayması veya saf değişikliği tehlikesi başlamıştır. Buna kısaca Demirel’leşme de denilebilir. Bundan sonra daha dikkatli gözlemek gerekiyor.