Fransa'da 2015 yılının Ocak ayında Charlie Hebdo eylemi yaşandığında 50'ye yakın ülkeden devlet ve hükümet başkanının katılımıyla gövde gösterisinde bulunulmuştu. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da törende ön sıralardaydı.
Diyeceksiniz ki bunu hatırlatmanın sebebi ne?
Kanada'da yatsı namazını kılarken saldırıya uğrayan ve 6'sı şehid olan Müslümanlar ile ilgili kitlesel bir tören düzenlendi mi? Hayır.
Kanada'da “Susa Camii Katliamı”nı andıran bu vahşete karşı Müslümanlar ciddi bir ses verdi mi? Hayır.
Başbakan Binali Yıldırım oraya gidemez miydi?
Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Pakistan... İslam dünyasının tüm liderleri, seçilmişleri Kanada'nın Quebec eyaletine gitseydi, şehitlerin cenaze namazını kılıp, Müslümanlara yapılan saldırının kabul edilemez olduğunu ve canilere en sert cezaların verilmesi gerektiği hususunda kararlı açıklamalarda bulunsaydı? Bunlar başımıza gelir miydi?
Diyeceksiniz ki biz kendi coğrafyalarımızda, camilerde bomba patlatanlara karşı duramıyorken dünyanın diğer ucuna, Kanada'ya gidip böyle bir mesaj verirsek kargalar bize gülmez mi?
Elbette önceliğimiz kendi coğrafyalarımızdaki sorunlara ve sorunlulara çözüm bulmak olmalıdır ama bunu yapacak kudretimiz kalmadıysa bile; hiç değilse diasporadaki müminleri yetim bırakmayalım. Zira haçlılar, batıda Müslüman kanı dökmeye alışırlarsa orada zaten azınlık durumunda olan Müslümanların geleceği iyice kararacaktır.
***
Sosyal Medya üzerinden bir mektup aldım.
Üniversite öğrencilerinin sıkıntılarını anlatan yürek yakan bir mektup. Evlenme çağına geldikleri halde evlenemeyenlerden, ailelerinden ‘gizli' evlenenlerden bahseden bir mektup.
Ailelerin ‘eli ekmek tutmuyor' diye evlendir/e/mediği, devletin ‘ataması yapılmadı' diye bir kolaylık sağlamadığı gençlerin hızla görsel günahlara sürüklendiğinden bahsediyor takipçim ve devletin özellikle de ilahiyat okuyan öğrencilerden evlenmek isteyenlere kolaylıklar sağlaması gerektiğinden bahsedip bazı öneriler sunuyor. Haklı olarak “milletvekili seçilme yaşı 18'e iniyor ama gençlerin evlenme yaşı hızla yukarı doğru tırmanıyor” serzenişinde bulunuyor.
Mektupta sadece şikâyetler dile getirilmemiş çözüm önerileri de sunulmuş. Özetle devletin okuyan gençlere evlilik kredisi vermesi, ”evli yurtlarının” olması gerektiği ifade ediliyor ve Rusya'da evli öğrenciler için ayrı koğuşların olduğu bilgisi aktarılıyor.
Öyle ötelenecek, kıyıya-kenara bırakılacak bir sorun değil anlatılanlar. Biliyorum toplumsal ezberimize göre genç okulu bitirecek, eli ekmek tutacak, hatta mümkünse bir daire satın alıp sonra evlenecek. İşte bu toplumsal ezberimiz, gençliğin büyük bir kısmını harama itiyor. Vakıa bu olduğuna göre sorun ezber cümlelerimizde.
***
Osmanlı hakkında ne kadar bilgimiz var?
Osmanlı denilince kiminin aklına İstanbul'un fethi; kiminin aklına devletin bekası için kardeş kanı fetvası geliyor.
İslam dünyasının gelmiş-geçmiş en büyük devlet teşekkülü hakkındaki bilgilerimiz çok sınırlı. Neden? Okulda Osmanlı ile ilgili aldığımız bilgiler ya savaşlar ya da sözde yenilik hareketleri ile sınırlı. Cahil için Osmanlı demek “harem” demek zaten.
Tartışmalı bir Osmanlı Devleti tarihi olmalı müfredatımızda… Öğrenci sormalı, sorgulamalı… Günahı ile sevabı ile yüzlerce yıl İslam dünyasına öncülük eden Osmanlı tecrübesinden faydalanmalı.
Münazara kültürünü “çok gezen mi bilir çok okuyan mı” klişesinden kurtarıp, Osmanlı Memluk devleti ile savaşmak zorunda mıydı? Osmanlı'nın tüm İslam dünyasını tek çatı altında toplama ülküsü doğru muydu, yanlış mıydı?... Benzeri münazara konuları ve başlıkları bulunarak ezberci ve şabloncu eğitim sisteminden tez elden uzaklaşmalıyız, yoksa papağan bir topluma dönüşeceğiz.
****