Kudüs'ten söz ediyorum. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa'nın yaşadıklarından söz ediyorum. Ümmetin gözü önünde Kudüs halkı her geçen gün işgalci israil rejimi tarafından bilinçli bir şekilde Kudüs'ten uzaklaştırılmak istenmektedir. Kudüs ve civarında yaşayan Filistinli Müslümanların evleri yıkılmakta, iş yerleri kapanmakta, tarım arazileri işgalciler tarafından yıkılmaktadır... İnsan haklarından söz eden “mimsiz medeniyet” sahibi batıllıların timsah gözyaşları içerisinde insan hakları ayaklar altına alınmaktadır. Birlikteliği kaybeden ümmetin zayıflığı içerisinde birkaç gün önce olduğu gibi Kudüs'te hemen her gün sokak ortasında yargısız infazlar yapılmaktadır.
Bir tarafta bunlar yaşanırken Kudüslü Müslümanlar ölen kalplere kan pompalamak derdindedir. İslam ümmetinin onuru olan Mescid-i Aksa'yı canları ve malları pahasına korumaktadır. Sırf Mescid-i Aksa'ya yakın olduğu için oturdukları küçük ve bakımsız evlerine milyon dolarlık teklifler getiren siyonistlere evlerini satmamakta ısrar etmekteler. Kudüslülerin bildiğini ümmet unutmuş durumdadır. Çünkü Kudüs ne zaman Müslümanlar tarafından yönetilse bu bölgeye huzur hakim olmuş ve masum kanı akıtılmamıştır. Bugün her tarafta Müslümanların kanı akıyorsa dönüp Kudüs'ün durumuna baksınlar. 1917 yılından beri Siyonizm işgali altında ve bölgemizin her yeri masum insanların kanıyla boyanmış vaziyettedir.
Ümmetin tekrar bir Selahaddin'e ihtiyacı vardır. Onun ümmet arasında sağladığı birlikteliğe ihtiyaç vardır. Bu ruhun oluşmaması için batılı devletler her türlü oyunu Müslümanlar üzerine oynamaktalar. Ümmetin ittifak ettiği Kudüs'ü tamamıyla işgal etme peşindeler. Müslümanların “birlik” dinamiklerinden olan Mescid-i Aksa'yı Müslümanlardan beri kılmak istemekteler. Tıpkı 1189 da haçlı seferlerinde başarısız olan İngiltere kralı Aslan Yürekli Richard'ı unutmayan İngiliz işgal orduları komutanı Edmund Allenby aradan geçen bin yıllık süreden sonra Kudüs fatihi Salhaddini Eyyubi'nin mezarını tekmeleyerek “bak Selahaddin biz yine geldik” diye naralar atıyordu. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. 1917'de Kudüs'ü yaban ellere teslim ettiğimiz o acıklı günler…
İngiltere Dışişler Bakanı Balfaur'un dünya siyonistleri konumundaki Rothschildlerden yardım istediği ve siyonist kongrede planın detaylarının konuşulduğu ve yüz yıldır hiç sekme göstermeden uygulanan o imha ve yıkım projesi. Bitmeyen haçlı kini ve asla unutulmayan Hıttın savaşı… Bu projeler doğrultusunda adeta narkoz verilerek uyuşturulan, kendine geldiğinde de gücünü birbiriyle kırdıran İslam dünyasından ses çıkmıyor.
Bu acı tablo ortadayken ümmeti yeniden diriltmeye çalışan samimi ve fedakâr Müslümanlar, kıt imkânlarına rağmen sahada çaba içerisindeler. Bu fedakâr Müslümanlar dün Cuma namazı sonrası elde pankartlar, dilde tekbirlerle saflarını belirliyorlardı. Bu tabloyu değiştirme istekleri karşısında ellerindeki yetersiz imkân ve güç nedeniyle adeta kahroluyorlardı. Selahaddin'in fikrini ve ruhunu taşıyan bu Müslümanların varlığı bize umut ve şevk veriyor. Bu ruhu taşıyan Müslümanlara selam olsun.