Batı medeniyeti savaş medeniyetidir. Gücü kutsayan, kan'dan beslenen acımasız bir medeniyettir. Bu medeniyet çıkardığı her iki dünya savaşı ile yeryüzünü kan gölüne çevirdi. İnsanlık tarihi boyunca savaşlar yolu ile dökülen insan kanı hiç bir dönemde günümüzdeki kadar fazla olmadı. Hatta batı medeniyetinin egemen olduğu şu son üç asır zarfında dökülen kanlar, tarih boyunca dökülmüş bütün diğer kanların hepsinden daha çok olmuştur denilebilir.
Batılı devletler bu günlerde kasalarını doldurmanın keyfini yaşıyorlar. Aslında yalnız bugün değil, soğuk savaş döneminden bu yana çıkarılan bölgesel anlaşmazlıklar ve son olarak İslam ülkelerinde çıkarılan iç sorunlar, batılı silah tüccarlarının yegâne geçim kaynağı olmuş ve kendilerini daha da semirtmiş bulunmaktadır.
Ellerine silah verilip, birbirlerini acımasızca katleden insanları kötü bilir ve eleştiririz de, bunlara silah satanları pek az hatırlarız. Halkına kan kusturan despot yönetimlerin elinde kan kusturan silaha ve onu kullanana lanet okuruz; ama asıl lanetlenmesi gereken satıcıları hatırlamayız bile. Bazen bunlara dua edenler bile olur.
Batılı devletlerin ekonomilerini krizlerden kurtaran silah sanayiidir. Bilindiği gibi bir kaç yıl önce ABD ve batı ülkelerini etkisi altına alan büyük ekonomik kriz de bu şekilde aşıldı. Özellikle zengin Arap ülkelerinin ABD'den satın aldıkları silahlar, ABD'nin derin bir krize girmiş ekonomisi için can simidi olmuştu.
Şu günlerde silahtan geçimlerini sağlayanların pazarları gene bir hayli hareketli. Suudi Arabistan'ın 26 Mart'tan beri Yemen üzerine başlattığı hava saldırıları devam ediyor. Bu arada bir kara harekâtının başlamak üzere olduğu ve hatta başladığı ile ilgili haberler de geliyor. Yemen krizi silah pazarlarının yeniden hareketlenmesini sağladı. Her yeni gün kimlerin kimlere ne sattığı, satacağı ile ilgili haberler artarak devam ediyor.
ABD, silah pazarının önemli bir kısmını elinde bulunduruyor olmakla beraber, Fransa, İngiltere, Rusya ve Çin de pazarın diğer önemli üyeleri arasında yer alıyorlar. Bu pazarın en gözde müşterileri ise maalesef Müslüman ülkeler. Libya'dan Yemen'e, Irak'tan Afganistan'a kadar uzanan geniş bir alanda süren anlaşmazlıklar, savaş tüccârlarının iştahlarını kabarttıkça kabartıyor ve yeni savaş alanları ihdas etmeye sevk ediyor.
ABD başta olmak üzere silah satan diğer büyük devletler, silah satışları konusunda uygun ortamın sağlanması için önemli çabalar harcarlar. Yani daha açıkçası tarafları kızıştırır ve savaş çığırtkanlığı yaparlar. Savaş olması halinde destek olacakları vaadinde bulunurlar. Dost ve müttefik olma anlaşmaları yaparlar. Kandan beslenen bu silah devleri, diğer ülkeler arasındaki anlaşmazlıklarda resmi olarak taraflardan birine destek olurlar. Destek oldukları tarafın haklı olduğunu savunurlar. Ancak devran değişince bu resmi olarak destekleyip silah sattıkları tarafı arkadan vurur, yarı yolda bırakırlar. Destekledikleri tarafın zayıflayıp yenilgiye uğrayacağını anladıklarında hemen diğer taraf ile temasa geçerler. Kimi defa da, resmi olarak destekledikleri tarafa karşı savaşan muhalif guruplara el altından gizli olarak ya da dolaylı yollardan silah satışlarını gerçekleştirmekten de geri durmazlar.
Şimdi ABD resmi olarak Suudi yönetimi öncülüğünde Yemen'e karşı başlatılan operasyonu destekliyor. Hava saldırılarının bir iş görmediği ortaya çıkınca bu defa kara harekâtına da yeşil ışık yakacak ve Suudi'yi Yemen'in çöllerinde tutuşturulan yangının içine atmaktan çekinmeyecektir.
Yıllardan beri bölgemizi ateşe veren ABD ve ortakları batılı devletlerin, acıma diye bir dertleri olmamıştır. İnsan hakları ve demokrasi putlarını acıktıkları vakit yerler bunlar. Tıpkı Mekke'nin pagan inancına sahip müşrikleri gibi.
Artık bölgenin devletleri bu kirli oyunları görmeli, savaş ile değil, görüşmeler yolu ile sorunların çözülebileceğini anlamalılar. Bu baptan bölgede nüfûzu olan ülkeler İran, Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan'a önemli sorumluluklar düşmektedir. Artık taraflardan birine destek olup anlaşmazlığa müdahil olmanın sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirdiği, akan kanların sadece israil, ABD ve diğer İslam düşmanlarını sevindirdiği görülmelidir.
Bu baptan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin iki gün önce İran televizyonunda yayınlanan konuşması önemlidir. Yazımızı önemli bulduğumuz bu konuşmanın bir parçasıyla bitirelim: ‘Dünya bölgemizdeki sorunlara gülümsememeli. ABD'li ya da Avrupalı ülkeler; bu ya da şu ülkeye silah sattıkları için gurur duymamalı. Milyarlarca dolar ya da Euro'luk silah sattıkları için gurur duyuyorlar. Böyle mi ülkelerinde istihdam yaratıyorlar?
Birileri silah fabrikasında çalışacak diye Bağdat, Şam ya da Sana'da insanlar ölsün mü?'
Evet, Müslümanlar birbirini öldürmesin ve anlaşmazlıklar savaşla değil, görüşerek, konuşarak, başkalarının haklarına saygı duyularak çözülsün.